10 Ekim 2015…
Ankara…
Ey halkım unutma bunu, Ey ülkemin sanatçısı unutma bunu!
Bir kenara yazmak için değil, yıllar sonra bir karanfille anmak için değil. Yarına bırakmadan hesabını sormak için. Ellerimizle, tırnaklarımızla hesap soralım. Kalemimiz hesap sorsun. Yeni ağıtlar yazalım, isyan dolu. Şarkılarımız meydanlardan dağlara çıksın, saraylara ulaşsın. Nice İnce Memedler doğurmuş bu halk gösterelim düşmana. Döktükleri kanda boğalım. Sesimizi birleştirelim, bir deprem gibi sallasın saraylarını. Yasa boğulma zamanı değil, ağıtlarımız isyan olsun, siyahları çıkaralım, ağıtımızın rengi Kırmızıdır. Demirci Kawa’dan bu yana dökülür kanımız ama yine büyür isyanımız. Kerbela’da bir avuçtuk, ama yok olmadık. Nice zalimler geldi ama hiçbiri kalmadı. “Dünya Sultan Süleyman’a Kalmadı” derler. Kalmadı, ne sarayları kaldı Osmanlı’nın ne saltanatları. Bundan sonra da kalmayacak.
Yakın tarihteki en büyük katliamlardan birini yaşadık. Sendikaların, meslek odalarının ve partilerin Ankara’da düzenlediği mitingin ortasında iki bomba patlatıldı. Yüzün üzerinde insan katledildi, yüzlerce kişi yaralandı. Mitinge gidenler, başından itibaren polisin ortalıkta olmamasını garipsemişlerdi. Her mitingde, daha kendi illerinden yola çıkarken polis tacizleri aramaları eksik olmazdı. Ankara’ya mitingler için, gösteriler için gidenler bilirler. Ankara’nın girişinden itibaren polis karşılar ve nefes aldırmadan, etrafı kuşatırlar. 10 Ekim’de ise öyle olmadı, mitinge gidenler hiç polis görmemişlerdi. Yürüyüş başladı yine polis yoktu… Bombalar patladıktan hemen sonra, ambulanstan önce polisler, tomalar meydanı doldurdu. Yaralıların olduğu bölgeye toma ile su sıktılar, gaz bombaları attılar. Bütün yaşananlar gerçek katilin kim olduğunu çok açık şekilde gösteriyor. Katliamı IŞİD örgütünün üstüne yıkıp sorumluluktan kaçmaya çalışıyorlar. Suç belli, suçlu malum; AKP iktidarı ve Amerika. AKP iktidarı krize girdikçe, yönetemedikçe halka karşı saldırılarını arttırmaya devam ediyor. Bombalar önce komşu halklarımızı katletti. Tırlar dolusu bomba sınırdan geçirildi. On binlerce ruh hastası IŞİD, El Nusra vb. islamcı örgütlere katılmak için Türkiye üzerinden geçirildi. Sınırları rahatlıkla geçtiler, ülkemizin hastanelerinden, ulaşımından yararlandılar. Askeri üsler, kamplarda eğitim yaptılar. Sınırlardan tonlarca bomba Suriye halkını katletmek üzere geçirildi. Suriye’de Devlet’in direnişi sürdükçe AKP’nin ve Amerika’nın planları bozuldu. İktidarda kalmak için, daha fazla sömürü için katlettiler. Birer birer, onar onar, yüzer yüzer katlediyorlar. Çünkü halka düşmanlar, çünkü çok çaldılar, çünkü çok öldürdüler. Ve o kadar hesap birikti ki, eldekilerini kaybetmemek için işlemeyecekleri cinayet yoktur. Öldürdükleri insanlarımızın hesabını vermemek için yapmayacakları katliam yoktur.
Neden Katlediyorlar?
Çünkü halka verebilecekleri hiçbir şey yok. “Çözüm Süreci” diye söyledikleri sadece bir aldatmadan ibaret. Kürt halkının direnme dinamiklerini yok etmek istiyor. Anadolu toprakları, nice isyanlara ve Osmanlı oyunlarına tanık oldu. Direnişleri yok etmek için her tülü hile, her türlü aldatma yoluna gittiler. İktidarlarla uzlaşan bütün isyan önderleri aynı kadere mahkum oldular, arkadan hançerlendiler. AKP iktidarının “Çözüm Süreci”nden anladığı işte budur. Her ne olursa olsun direnme dinamiklerini yok edip, Kürt halkını teslim almak istiyorlar. Bu katliamlar sadece Kürt halkına yönelik değil, bütün halkımıza yönelik yapılıyor. Ve AKP için esas sorun da bu; Gezi Ayaklanmasında halkın öfkesinin büyüklüğünü gördü. Tekrar aynı şeyi yaşamamak için, bütün halklarımızı tehdit ediyorlar. “Sokağa çıkmayacaksınız, meydanlarda gösteri yapmayacaksınız, yoksa katlederim” diyor.
Bütün halkımıza, sanatçılarımıza, aydınlarımıza gözdağı veriyor AKP iktidarı. Önce tek tek tehdit ediyordu, şimdi kitle katliamları yapıyor.
Ey halkım unutma!
Nice dökseler de kanımızı, biz varız. Biz varız ve milyonlarız. Onlar ise bir avuç, adlarını tarih bile unutacak. Ama biz yaşadık, Yavuz Sultan Selim katletti… yok edemedi bizi. Maraş’ta katlettiler bitiremediler bizi. Dersim’de 38 de binlercemizi katlettiler, sürgün ettiler bitiremediler bizi. Ve bu yüzden korkarlar ve sokağa bir orduyla çıkarlar. Biz halkız ve tükenmeyiz, Pir Sultan bugün yaşıyorsa, Bedreddin yaşıyorsa, Dadaloğlu hala savaşıyorsa, umut bizde. Onlar korksun, dilimiz, elimiz yumruk olsun.
GELECEĞE DAİR
Gelecek,
Sadece zaman değil
Mekan değil
Hayattır yaşanmaya değer
Ve şimdilik
Ve sadece
Ve ancak
Yumruğun kadar yer tutar
Zamanın ve mekanın içinde
Gelecek
Yumruğunun içindedir çünkü
Sağlam tut
Ve dalgalandır
Yumruğunu tarihin şerefine
İşte ancak o vakit
Geleceğin gelmekte oluşunu
Görür dost düşman herkes
Dostlar sevinir
Düşman korkar
Korkuları zulümdür büyür
Kar etmez fakat ecellerine
Gelecek
Çıkıp gelir çünkü kondulardan
Asalak gırtlakların peşine düşen
Aç bir bıçak gibi hem de…
Mete YILMAZER
Kültür Sanat Yaşamında Tavır Dergisi – Ekim-Kasım 2015