THKP-C kadroları tarafından, 22 Mayıs 1971’de, Siyonist İsrail devletinin İstanbul Başkonsolosu Efraim Elrom’un cezalandırılması…
*
1) Efraim Elrom Kimdir?
Elrom, başta Filistin halkı olmak üzere Ortadoğu halklarının kanını döken, Amerikan emperyalizmin Ortadoğu’daki ileri karakolu ve temsilcisi, oligarşinin işbirlikçisi İsrail devletinin İstanbul Başkonsolosuydu. Elrom basit sıradan bir diplomat olarak görülmemelidir. İsrail’de Emniyet Müdürü ve İsrail gizli servisinin ikinci adamı olarak görev yapmış, birçok “operasyon”da yer almış deneyimli bir MOSSAD elemanıydı. Türkiye’de de Siyonist hareketin organizasyonunda önemli bir rolü vardır.
2) Neden Devrimcilerin Hedefiydi?
Elrom konumu gereği Siyonist İsrail’in Ortadoğu halklarına karşı gerçekleştirdiği tüm katliamlardan, emperyalizmle ve Türkiye oligarşisiyle işbirliğinden sorumludur. Bunlardan dolayı, Filistin halkının mücadelesiyle dayanışma içinde olan Türkiyeli devrimcilerin hedefiydi.
3) Nasıl Kaçırıldı?
Elrom’un kaçırılması, THKP-C’nin “1 Mayıs Harekâtı” adını verdiği bir dizi eylem kapsamında yapıldı. Cepheliler, Elrom’u ve evini önceden izleyerek gerekli istihbaratı çıkarmışlardı. Elrom, her öğlen evine geliyordu. 17 Mayıs 1971 günü Elrom’un evinin olduğu binaya önceden giren Cepheliler, kapıcıyı ve diğer kişileri etkisiz hale getirerek Elrom’u beklemeye başladılar. Elrom her zamanki saatinde geldiğinde bina içinde etkisiz hale getirilerek kaçırıldı.
4) Bu Eylemde Kimler Yer Aldı?
Elrom’un kaçırılışından cezalandırılmasına kadar eylemin her aşamasında THKP-C önderi Mahir Çayan, Hüseyin Cevahir ve Ulaş Bardakçı bizzat yer aldılar. Onlar için önderlik masa başında talimat vermek, lafazanlık yapmak değil, kavganın en önünde olarak hak edilmiş bir sıfattı. Yine o dönem THKP-C içinde yer alan birçok kişi eylemin çeşitli aşamalarında görevler aldı.
5) Eylemin Talepleri Nelerdi?
THKP-C, Elrom’un kaçırılmasının ardından yayınladığı bildiride Elrom’un hayatına karşılık şu şartların yerine getirilmesini istedi:
“1) Tutuklu bulunan bütün devrimcilerin derhal serbest bırakılması.
2) Türkiye Halk Kurtuluş Cephesi’nin 1 No’lu bülteninin TRT Haber bültenlerinde 3 gün devamlı ve eksiksiz anons edilmesi.
3) Mühlet doluncaya kadar polisin ve diğer zabıtanın hiçbir takibe girişmemesi ve aleyhte yayın yapılmaması.
4) Mühlet, bu ültimatomun verildiği tarihten itibaren 3 gündür.
Şartlar yerine getirilmezse derhal Efraim Elrom kurşuna dizilecektir.”
6) Bu Talepler Karşısında Oligarşi Ne Yaptı?
Oligarşi talepleri yerine getirmeyip, Sıkıyönetim Komutanlığı ve Hükümet adına yayınlanan bildirilerle tehditler savurdu. Başbakan Yardımcısı Sadi Koçaş şöyle diyordu bu bildirilerden birinde: “Kaçırılan Başkonsolos, bu bildirinin yayınlanmasını takip eden en kısa sürede derhal serbest bırakılmadığı taktirde, sözü geçen gizli örgütle uzak yakın ilişkisi bulunanlar… Derhal gözaltına alınarak en yakın sıkıyönetim komutanlığına teslim edileceklerdir.”
Bu tehditleri gözaltı terörü tamamladı. Türkiye’nin dört bir yanında bilinen tanınan birçok ilerici, devrimci gözaltına alındı. 23 Mayıs 1971 günü ise İstanbul’daki bütün evler tek tek arandı.
7) Elrom Ne Zaman, Nasıl Cezalandırıldı?
Cepheliler, oligarşinin tehditleri ve terörü karşısında geri adım atmadılar. Efraim Elrom halklara karşı işlediği ve sorumlusu olduğu tüm suçlar nedeniyle 22 Mayıs 1971’de, Levent’te tutulduğu evde kurşuna dizilerek cezalandırıldı.
8) Mahirler, Cezalandırmadan Sonra Nerede Saklandılar?
Mahir, Ulaş, Hüseyin ve bir kişi daha, o gece Yılmaz Güney’in evinde çatı arasında saklandılar. 23 Mayıs’ta sabaha karşı 04.00 sıralarında polisler evi aramaya geldiklerinde, Güney’in soğukkanlılığı sonucunda yerleri açığa çıkmadı.
9) Bu Eylem Nasıl Bir Etki Yarattı?
Bu eylemle Parti-Cepheliler, oligarşinin bütün tehdit ve saldırıları karşısında ölümü göze alarak meydan okuyorlardı. Elrom eyleminin Türkiye’de ve dünyada yankısı büyük oldu. Bütün gözler THKPC’nin üzerine çevrilmişti
10) Bu Eylemin Önemi Nedir?
Elrom’un cezalandırılması, Parti-Cephe’nin adını herkese duyuran ilk büyük eylemdir. Mahirler bu eylemle, devrim için çıktıkları yolda emperyalizmi ve Siyonizm’i de karşılarına almaktan çekinmemiş, ölümü de göze alarak devrimci halk iktidarı için savaşma kararlılığını en üst boyutta ortaya koymuşlardır. Ayrıca bu eylem, Türkiyeli devrimcilerin Filistin halkının kurtuluş mücadelesiyle dayanışması açısından da büyük önem taşır.
(Bağımsızlık Demokrasi Sosyalizm İçin Yürüyüş dergisinin 260. sayısından alınmıştır)