ÖZELLEŞTİRMELERE SON!
PARASIZ EĞİTİM HAKTIR!
HERKESE PARASIZ EĞİTİM!
EMPERYALİZMİN GATT VE GATS’INA, SÖMÜRÜSÜNE KARŞI KEC SAFLARINDA ÖRGÜTLENELİM, DİRENİŞİ BÜYÜTELİM!
Öğretmenlik 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nda devletin eğitim, öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas mesleği olarak ifade edilmiştir. Özel okullarla ilgili yapılan farklı düzenlemeler, özel okul öğretmenlerinin çalışma koşullarını belirlemektedir.
625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu, özel sektörde çalışan öğretmenlere dönük ve özel öğretim kurumlarının kuruluş, çalışma, denetim ve personel yapısına dair düzenlemeler içerecek şekilde hazırlanmıştı. Kanunda, “öğretmen ücret ve ek ödemelerinin kamuda çalışan öğretmenlerden daha az olamayacağı”, “öğretmen haftalık ders saatinin 30 saati geçemeyeceği” gibi ücret ve çalışma hakkına ilişkin mali yükümlülükler yer alıyordu; ancak 2007’de AKP ile patronlar el ele vererek yasayı rafa kaldırdı.
Bir avuç asalağın iktidarı olan AKP faşizmi, 2007 tarihli 5580 Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nun maddelerini değiştirdi ve öğretmenlerin kamuda çalışan meslektaşları ile aynı maaşı almaları ve haftalık ders saati sınırlamalarını kaldırdı veya değiştirdi.
26 Haziran 2024 tarihinde Öğretmenlik Meslek Kanunu teklifi Meclis’e sunuldu. Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası’nın talebi olan kanunda yer alması talebiyle bir ayı aşkın süredir Meclis önünde nöbette oldukları “taban maaş” düzenlemesi, kanun teklifinde yer almadı. Böylece özel kurumların patronlarına çalışan öğretmenlerin; asgari ücrete, hatta daha azına çalıştırabilmesinin zemini bir kez daha hazırlandı.
TÜRKİYE’DE ÖZELLEŞTİRMELER, GATT VE GATS SÖZLEŞMELERİNİN GEREĞİDİR!
ÖZEL SEKTÖRDEKİ SÖMÜRÜNÜN TEMEL NEDENİ, ÖZELLEŞTİRMELERİN ÖNÜNÜN BU DENLİ AÇILMASIDIR!
EMPERYALİST TEKELLERİN VE İŞBİRLİKÇİ TEKELCİ BURJUVAZİNİN, AKP’NİN ÖNÜNE KOYDUĞU GÖREV;
1)GATT (Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması) ve GATS (Hizmet Ticareti Genel Anlaşması) hükümlerini yerine getir!
2)Kamuda küçülmeye git, özelleştirmeleri hızlandır ve arttır! Devlete ait işletmeleri, başta emperyalist tekeller olmak üzere özel şirketlere sat!
Özelleştirmelerin geçmişine baktığımızda, varlıkların mülkiyet hakkının ya da yönetimin, kamudan özel sektöre devredilmesi olan özelleştirme alanında, 1980’li yıllardan sonra ciddi artış yaşanmıştır. Çeşitli yasal düzenlemelerin yanında yabancı sermayenin ülkemize rahatça girebilmesi için 1953 yılından kalma “Yabancı Sermayeyi Teşvik Yasası”nda değişiklikler yapılmıştır.
Bunun yanında özelleştirme ile beraber daha ucuz ve yeni hizmetlerin sağlanacağı gibi yalanlar halka kabullendirilmeye çalışılmıştır. Eğitim alanında katkı payı adı altında öğrencilerden zorla para toplama, okul kayıtlarında para talep etme, özel dershanelerin önünün çığ gibi açılması gibi politikalar hızla hayata geçirilmiştir. Kamu sektöründeki işkollarında boş kadroları bulundurarak istihdamın önünün kesilmesi, ucuz işgücüne yönelinmesi ve beraberinde de örgütsüzleştirme ve sendikasızlaştırma amaçlanmıştır.
Hükümetin özelleştirme politikasına karşı, Devrimci Memur Hareketi geçmişten bu yana eylemlilik çağrıları yapmış, özelleştirmeleri protesto etmiştir.
2014 yılına gelindiğinde ise AKP iktidarının sağladığı özel teşvik, destek ve vergi indirimleriyle açılan özel okulların sayısı artışa geçti. Hatta eğitimci olmayan, eğitimle uzaktan yakından alakası olmayan patronlar, tamamen kâr odaklı özel okullar ve dershaneler açtılar.
Eğitimin KDV’si indirildi, öğrenci başına teşvik ödeneği verildi. Artık mahalle aralarında bile gördüğümüz, bir binadan ibaret olan özel okulların birkaç yıl içerisinde bu kadar artması işte bu politikaya dayanmaktadır.
MEB verilerine göre 2021-2022 yılında 975 bin 698 öğretmen resmi okullarda, 163 bin 975 öğretmen özel okullarda görev yaptı.
2023-2024 eğitim öğretim yılında ise özel okullarda çalışan öğretmen sayısının 200 bine ulaştığı tahmin ediliyor.
ÖZEL SEKTÖR ÖĞRETMENLERİNİN SORUNLARI NELERDİR?
Özel sektör emekçilerinin yaşadıkları sorunlar çok boyutludur. KPSS ile ataması yapılmayan yüzbinlerce öğretmen, özel okullar tarafından ucuz işgücü olarak görülüyor.
Özel okulların esas olarak bir işletme yaklaşımı ile eğitim hizmetini, kâr elde etmek için yapmaları temel sorundur.
-Özel sektör öğretmenleri, asgari ücret veya asgari ücret altında maaş alıyor. Devlet okullarında çalışan meslektaşlarıyla aynı maaşı almıyorlar. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, 11 Temmuz 2023’de A Haber Canlı yayınında özel kurslarda çalışan öğretmenler için;
“Kurslardaki öğretmenlerin büyük çoğunluğu, herhangi bir sınava girip başarılı olmuş değillerdir. Benim öğretmenimin girdiği KPSS sınavında başarılı olamadığı için orada öğretmenlik yapıyor” diyerekaslında onları eğitimci değil; niteliksiz, dolayısıyladüşük ücretlerle çalıştırılabilecek birer vasıfsız işçi,birer köle olarak gördüğünü açıkça ifade etmiştir.
Geçmiş yıllarda ülkemizde özel okul sayısı daha azken, kamuda çalışanlardan daha yüksek maaş teklif ediliyordu. Bunu garantiye alabilmek için de Özel Öğretim Kurumları Kanunu’na çalışan öğretmenlerin kamudaki meslektaşlarından daha az maaş alamayacağını ifade eden bir madde eklendi. Daha sonra özel okulların gitgide yaygınlaşmasıyla bu madde 2014 yılında AKP tarafından kaldırıldı. Geçtiğimiz eğitim öğretim yılında özel okulların çoğu öğrencilerden yıllık 300 bin TL-600 bin TL civarında ücret alırken buralarda çalışan öğretmenlere asgari ücret veriliyor.
- Çalışma süreleri incelendiğinde, özel okullarda ortalama çalışma süresi 9-10 saat aralığındadır. Dershanelerde çalışan öğretmenlerin günlük 12 ders saati ders vermeleri, teneffüs ve yemek molalarında bile öğrencilerle soru çözmeleri istenmektedir.
- Özel sektör öğretmenlerinin sözleşmeleri 10 aylık olarak yapılmakta, eğitim-öğretime ara verilen yaz tatili süresinde işsiz bırakılan öğretmenler, geçimleri sağlayabilmek için başka işlerde çalışmaya mecbur kalmaktadır.
- Bir diğer sorun, sigorta sorunudur. Pek çok özel okulda öğretmene verilen maaşın altında sigorta yatırılmaktadır. Asgari ücretin üzerinde ücret alan öğretmenlere asgari ücret üzerinden sigorta yatırılmaktadır. Bunun için patronlar, maaşın asgarisini hesaba yatırıp geri kalanını elden vererek sigorta primlerini gasbetmektedir.
- Özel sektör öğretmenleri, ataması yapılmadığı için özel kurumlarda çalışmaya mecbur bırakılmakta, kurum patronları ise öğretmenleri her türlü angarya işe koşmak istemektedir. Dershane ve özel kurumların, reklam amaçlı broşürlerini öğretmenlere dağıttırması buna somut bir örnektir.
- Tüm bu sorunlara ek olarak, güvencesizlik, örgütlenmelerinin önündeki engel ve yasaklamalar, sürekli baskı ve tehditlerle karşı karşıya olmaları, sosyal becerilerinin geliştirilmesi, ülke ve dünyadaki teknik ve bilimsel gelişmelerin takibi için gerekli olanakların yaratılması gibi her türlü imkândan yoksun olmaları, özel sektörde çalışan eğitim emekçilerinin sorunlarındandır.
ÖZEL SEKTÖR ÖĞRETMENLERİNİN TALEPLERİ NELERDİR?
2019 yılında maaşların düzenli ödenmemesi nedeniyle Doğa Koleji öğretmenleri aylar sürecek eylemlere başladılar. Özel okulların niteliğinin ve özel sektör eğitim emekçilerinin çalışma koşullarının teşhir olduğu bu eylemlilikler daha sonra bitirildi. Bazı öğretmenler bu süreçte protesto amaçlı siyah giyinerek okula gitti.
Son haftalarda başlatılan eylemlerle özel okul öğretmenleri taban maaş hakkını istiyor. Öğretmen Sendikası’na bağlı öğretmenler, basın açıklaması ve eylemler düzenledi, saldırıya uğrayıp gözaltına alındı. Yaklaşık bir aydır TBMM’ne yakın bir parkta oturma eylemini sürdürüyorlar.
Talepleri nelerdir?
- Belirli süreli iş sözleşmesinin kaldırılması
- Asgari ücret ödemesinin sona erdirilmesi
- Tüm öğretmenleri kapsayacak şekilde özel sektöre de taban maaşın getirilmesi
Bu taleplerin bugünlerde Meclis’te görüşülecek konulardan biri olan Öğretmenlik Meslek Kanunu kapsamında görüşülmesini ve taban maaşın kanuna eklenmesini istiyordu öğretmenler. Ancak 2014’te AKP’nin, patronları memnun etmek için kaldırdığı bu madde yeniden kanuna eklenmedi ve kanun teklifi emekçilere yönelik sömürünün artarak devam edeceği şekilde Meclis’e sunuldu.
Milli Eğitim Bakanı sıfatlı, tarikatların emireri Yusuf Tekin ise, daha önce sendika temsilcileriyle yaptığı görüşmeler için “ben şu anda sendikayla değil öğretmenlerle görüşüyorum” diyerek sendikayı tanımadığını ve örgütlülüklerini kabul etmediğini ifade etmişti.
Aynı Yusuf Tekin, taban maaş hakkını gündeme getireceklerini söylese de müsteşar olduğu dönemde bu hakkın kaldırılması için uğraşmış ve Milli Eğitim Bakanı olduğu dönemde de tarikatlara, gerici vakıflara ve emperyalistlere ait özel kurumların önünün açılması için uğraşmaktadır.
HAKLAR, DİRENEREK KAZANILIR!
Ünlü “Öğretmen yalvarmaz, öğretmen boyun eğmez, öğretmen el açmaz, öğretmen ders verir.” sözünün sahibi öğretmen Fakir Baykurt, “Mücadeleye giren insanlar, sonuç ne olursa olsun buna katlanmayı bilmelidir.” der. Bugünün koşullarında bu sözün anlamı şudur: Direnmeden hiçbir hak kazanılmaz!
Kamu emekçilerinin mücadelesiyle kazanılan hiçbir hak da direnmeden kazanılmamıştır.
12 Eylül sonrası sendikaların kurulması sürecinde devrimci kamu emekçileri gözaltılar, tutsaklıklar ve şehitlikler dâhil nice bedel ödemiş, haklarını direne direne kazanmış ve faşizme geri adım attırmışlardır. Militan ve meşru bir mücadele hattı izlenerek 90 Temmuz eylemlilikleri ile memurlar örgütlü mücadelenin gücünü farkına varmış, sendikaların da ancak böylesi meşru militan bir direniş hattıyla kurulabileceğini göstermişlerdir.
Bugün özel sektör öğretmenlerinin sendikalaşarak bir araya gelmeleri ve taleplerini eylemliliklerle ortaya koymaları, gözaltılar ve saldırılar pahasına direnişlerine devam etmeleri meşruluğun gücüdür. Hakları için direnen eğitim emekçilerinin yanındayız.
Öte yandan biliyoruz ki, ülkemizde yaşanan hiçbir sorun, hiçbir hak gasbı emperyalizm olgusundan bağımsız değildir. Bu nedenle kamu emekçilerinin mücadelesi de esasen emperyalizme ve emperyalizmin politikalarına karşı olmak zorundadır. Odağına antiemperyalist mücadele oturmazsa, direniş halkla birleşmezse, kazanmak mümkün değildir.
Özel sektör çalışanı eğitim emekçilerinin karşı karşıya olduğu hak gaspları da esasen AKP’nin hayata geçirmeye çalıştığı GATT ve GATS anlaşmalarının sonucudur. Özelleştirmelerin sonucudur.
Bizler Kamu Emekçileri Cephesi olarak, her dönem emperyalizmin ve faşizmin politikalarına karşı siyasi gerçekleri ortaya koyduk. Halka ve emekçilere saldırı politikalarını teşhir ettik.
2016 yılında Nuriye Gülmen’in tek başına elinde döviziyle çıktığı alandan Yüksel Direnişi’ni yaratarak, emperyalizmin GATT’ına, GATS’ına teslim olmayacağımızı haykırdık. Başta tek başımızaydık, sesimizi bütün dünyaya duyurduk. Çünkü meşru, yalnızca ekonomik taleplerle sınırlı olmayan ve esasta kamu emekçilerine yönelik saldırıların önüne barikat olmayı hedefleyen bir direnişi adım adım ördük. İşte Nuriye Gülmen bu nedenle tekrar tutuklandı ve sahte delille hakkında 10 yıl ceza verildi.
Özel sektör öğretmenlerinin “Direnişimizde bize destek oldu. Ondan güç aldık” dediği Nuriye Gülmendirenirken, özel sektör emekçilerinin haklarını dasavunuyordu; çünkü AKP faşizmi OHAL’de özel sektörçalışanlarıyla birlikte 200 bini aşkın kamu emekçisiniihraç etti. Kamuda küçülmeye gitti. Özelleştirmelerihızlandırdı. Bugün de direnişlerimiz, halka siyasi gerçekleriaçıklamalı, teşhir etmeli ve mücadeleye çağırmalıdır.
Özel sektör öğretmenlerinin talepleri yalnızca ekonomik talepler değildir. Saldırılar ve özelleştirmeler, yalnızca Bakan Yusuf Tekin’in inisiyatifiyle alınan kararlar değildir. Bakan, temsilcisi olduğu düzenin çıkarlarını savunmakta, eğitim alanında gericiliği ve sömürüyü hâkim kılmak için çalışmaktadır.
Bizler eğitim emekçileri olarak, eğitimin paralı hale getirilmesine, özelleştirmelerle özel sektördeki sömürünün önünün açılamasına, haklarımızın gasbedilmesine karşı direnmeliyiz.
Tüm kamu emekçilerini; meşru ve militan bir direniş hattı örmek, faşizme geri adım attırmak için Kamu Emekçileri Cephesi (KEC) saflarında örgütlenmeye, mücadele etmeye çağırıyoruz!
ÖZEL SEKTÖR ÖĞRETMENLERİ YALNIZ DEĞİLDİR!
HAKLARIMIZI VERMEYECEKLER, SÖKE SÖKE ALACAĞIZ!
DİRENE DİRENE KAZANACAĞIZ!
(Halk Okulu, Sayı: 243)