YÜKSEL DİRENİŞİ, OHAL İLE ANADOLU HALKLARI ARASINDAKİ EN GÜÇLÜ BARİKAT OLURKEN DÜNYA HALKLARINA DA DİRENMENİN ONURUNU, UMUDUN BİTİRİLEMEYECEĞİNİ VE DAYANIŞMANIN ERDEMİNİ YAŞATTI
TÜM DÜNYADAN DESTEKÇİLER TEK SES OLDU: NURİYE VE SEMİH KAZANACAK – 6
Yüksel Direnişçileri Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın tutsaklığına tepki göstermek ve direnişi sahiplenmek için, direniş süresince dünyanın dört bir yanından yükselen seslerden derlediklerimizi yayınlıyoruz. Değişik kesimlerden yapılan sahiplenme açıklamaları, eylemler, videolar, imza kampanyaları vd. direnişin büyüklüğünü ve birleştiriciliğini göstermesi açısından önemlidir. Yayınladıklarımızın, Yüksel Direnişi ve Nuriye- Semih’e Özgürlük kampanyası kapsamında yapılanların yalnızca çok çok küçük bir kısmı olduğunu tekrar belirtiyoruz.
Uluslararası PEN: 102 ülkenin üyesi olduğu şairler, piyesçiler, denemeciler ve romancılar birliği olan PEN; Birleşmiş Milletler’in bir kurumu olan UNESCO ile ortak çalışmaktadır. Yani emperyalizmin kültür ve sanata doğrudan müdahale ederek yönlendirdiği kurum bile, Yüksel Direnişi’nin yarattığı etki karşısında tavırsız kalamamıştır.
Açlık grevindeyken Nuriye ve Semih’in ev baskınıyla tutuklanmalarının ardından, 22 Mayıs 2017 günü açıklama yayınlayarak Türkiye Devleti’ne çağrıda bulunarak derhal serbest bırakılmalarını istedi.
Nuriye ve Semih için Dayanışma: Her cuma olduğu gibi 14 Temmuz 2017 günü de Kadıköy’de eylem yaptı ve Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın talebinin kabul edilmesini ve serbest bırakılmalarını istedi.
Nuriye ve Semih’in açlık grevinin 128. gününe denk gelen yürüyüş Kadıköy Süreyya Operası önünde başladı. Kadıköy sokaklarında dolaşan yüzlerce kişi, yürüyüş boyunca “Faşizme Karşı Omuz Omuza”, “Nuriye Semih Yalnız Değildir”, “KHK Gidecek Biz Kalacağız” sloganlarını attı. Yüksel Caddesi direnişine alkış ve ıslıklarla selam gönderen eylemciler, yürüyüş güzergâhında bir süre oturma eylemi yaparak, Çav Bella marşını söyledi.
Eyleme Nuriye ve Semih’e destek için 14 gündür açlık grevinde olan, ölüm orucu gazisi 72 yaşındaki Mehmet Güvel de katıldı. Güvel yaptığı konuşmada, Nuriye ve Semih’in taleplerinin haklı olduğunu belirterek hiçbir saldırının onları direnişten vazgeçiremediğini ifade etti. TAYAD’lı Mehmet Güvel, “Onlar ölürse ben de öleceğim” dedi.
Yürüyüşün ardından Kadıköy Kalkedon Meydanı’nda basın açıklaması yapıldı. Açıklamayı, şair Ataol Behramoğlu okudu. Behramoğlu, Kanun Hükmünde Kararnameleri “Kahrolası Hukuksuz Kararname” olarak nitelendirirken, “OHAL rejimi ile birlikte hayatlarımızda bir kangrene dönüşen Kahrolası Hukuksuz Kararname faşizmi yüz binlerce emekçiyi işsiz bırakmış ve zaten açlık sınırı rekorlarına koşan ülkemizin emekçileri AKP’nin tekçi ve emek düşmanı anlayışına kurban edilmiştir. Yüksel Direnişi teslim olmamanın ve haksızlığa itirazın meşru bir direnç alanı haline gelmiştir” dedi.
Ataol Behramoğlu: Eylemde kendi adına da konuşma yapan Behramoğlu “Nuriye ve Semih’in ardından Yüksel Caddesi’nde direnişi sürdüren emekçilere ev hapsi verilmesini kınıyorum. Nuriye ve Semih’in haklı direnişinin ve hak arayışının yanındayım. Meşru talepleri taleplerimizdir. İnsan olmanın en temel unsuru olarak direnme haklarını, açlık grevi direnişini selamlıyoruz.
Nobel Edebiyat Ödülü’ne aday gösterilmiş, şiirleri onlarca dile çevrilmiş bir şair olarak Cumhurbaşkanı, Başbakan ve hükümet yetkililerine sesleniyorum. Bu inatlaşmadan vazgeçin. Sen devletsin, iki kişi ile inatlaşamazsın. Devleti adalet ve vicdana, tüm dünyayı da bu cinayete engel olmaya davet ediyorum. Yoksa hepimiz suç ortağı olacağız” dedi.
Fransız Müzisyen Manu Chao: “Akademisyen Nuriye Gülmen ve ilkokul öğretmeni Semih Özakça, 23 Mayıs’ta, Ankara’daki Sincan Cezaevi’ne götürüldü. Nuriye ve Semih, Türkiye hükümetinin geçtiğimiz aylarda işinden ettiği binlerce memurdan yalnızca ikisi. Yaptıkları eylemle kendilerinin ve binlerce meslektaşlarının işlerine iade edilmesini talep ettiler.
Gülmen ve Özakça, işten çıkarılmalarını protesto etmek için başlattıkları uzun süreli açlık grevine devam ediyor. Sağlıkları açısından açlık grevini iradeleri dışında bırakılmaya zorlanmaları da dâhil çeşitli korkular var. Kürt nüfusa savaş açan hükümet, artık özgür basına karşı da ataklar gerçekleştirmeye başladı. Gazeteciler tutuklandı, sendikal özgürlükler istismar edildi, sendika üyeleri tutuklandı. Bu insanlara ‘bahsi edilmeyen’ bir polis şiddeti uygulandı. Erdoğan’ın diktatörlük rejimi, özgürlük ve insan haklarına aykırı davranıyor.”
Sezen Aksu: 1970’lerden bu yana, her iktidarın vazgeçilmezi olmuş düzen sanatçısı Sezen Aksu ‘99 depremiyle on binlerce halkımızın katledilmesinin ardından “Bu da gelir, bu da geçer ağlama” diye türkü söylemesiyle hatırlanır. Halkların öfkesini bileyip bireysel haz ve tutkuların esiri yapan melankolik şarkıların söz yazarı ve bestecisi Sezen Aksu, Nuriye ve Semih’in direnişinde taraf olmak zorunda kalanlardı. Aksu’nun, resmi internet sitesinde açlık grevindeyken tutuklanan eğitimciler için “Yaşamı Savunmak” başlığıyla açıklama yapıldı. Duyarlılık çağrısının yer aldığı açıklama şöyleydi:
“Yönetim kademesinde görevlendirilmiş tüm vicdan sahiplerine; Cuma günü, Semih Özakça ve Nuriye Gülmen’in açlık grevlerinde 100. günü. Yani tıbben ölümcül sürecin başlangıcı. Yaşamı savunmak için sayılı son günler… Hatırlatmak istedim… İnsanlığa olan tüm inancım ve ümidimle…”
Söz Uçar Filmi: KHK ile atıldıktan sonra işlerine geri dönmek için verdikleri mücadele ile ülke ve dünya gündemine damgasını vuran Nuriye Semih için çekilen Söz Uçar filminin yönetmeni Tufan Taştan. Ahmet Rıfat Şungar, Funda Eryiğit, Özgür Çevik, Rıza Akın, Serdar Orçin, Serkan Keskin’in rol aldığı filmin hikâyesini ise Barış Bıçakçı yazdı.
526 Aydın ve Sanatçıdan Ortak Çağrı: Noam Chomsky, Beyza Üstün, Baskın Oran, Ahmet Telli, Akın Birdal, Ferhat Tunç, Gülsüm Cengiz, Hakan Tahmaz, Kuvvet Lordoğlu, Mustafa Köz, Oya Baydar, Orhan Alkaya, Şanar Yurdatapan gibi isimlerin aralarında olduğu 526 akademisyen, sanatçı, aydın ve yazarın imzaladığı destek metindir:
“OHAL ve KHK’lara karşı ülkenin birçok yerinde protesto eylemleri yapılmış, AKP hükümeti ise bu protestoları şiddetle bastırmaya çalışmıştır. Ankara Yüksel Caddesi’nde 189 gündür Nuriye Gülmen, Semih Özakça, Acun Karadağ, Veli Saçılık, Esra Özakça ve Mehmet Dersulu’nun sürdürdüğü eylem, defalarca şiddet uygulanarak gözaltıyla sonlandırılmak istenmiştir. Nuriye Gülmen ve Semih Özakça kendi iradeleriyle 69 gündür süresiz açlık grevini devam ettiriyorlar. AKP hükümeti “İşimi geri istiyorum” gibi dünyanın en haklı talebine kulaklarını kapamış görünüyor. Metinde hükümete seslenilerek şu talepler sıralandı: “İnsan haklarına, Anayasa’ya ve kanunlara aykırı biçimde sürdürülen OHAL/KHK uygulamalarına son verilmelidir.
Derhal hukukun ve demokratik kuralların hayata geçirildiği bir ortam kurulmalıdır. Birçok insanın hayatının mahvedilmesinde payı olan OHAL/KHK uygulamaları tarihe kara bir leke olarak geçecektir. Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın “İşimi geri istiyorum” haklı talebi derhal karşılanmalı ve hayati tehlikeleri ortadan kaldırılmalıdır.”
OHAL ve KHK’lara karşı yapılan bütün demokratik eylemlerin meşru olduğu ve haklı bir talebi dile getirdiğine vurgu yapılan metinde, kamuoyuna seslenildi: “Bizler kamuoyunun parçası olarak bu eylem ve etkinlikleri destekliyor ve bundan sonra da bu taleplerin yükseltilmesinde taraf olduğumuzu bildiriyoruz. Bu taleplerin sürdürülmesinde sorumluluk duyuyoruz.”
Barış Akademisyenleri: “Bir gece yarısı KHK’sı ile işlerinden edilen Akademisyen Nuriye Gülmen ve Öğretmen Semih Özakça, işlerine geri dönme talepleriyle Ankara’nın ortasında, Yüksel Caddesi İnsan Hakları Anıtı önünde 58 gündür açlık grevindeler. İşlerini geri isteyen arkadaşlarımıza destek olmak için bir grup Barış Akademisyenleri olarak bulunduğumuz yerlerden sesimizi yükseltiyoruz: “Nuriye Gülmen ve Semih Özakça Yalnız Değildir!’’ Bedenlerini 58 gündür açlığa yatırmış arkadaşlarımızın sesine ses katmak, açlığına ortak olmak için bulunduğumuz kentlerde süreli-dönüşümlü açlık grevine başlıyoruz.” Bir süre sonra açlık grevi eylemleri sona erdirilse de BarışAkademisyenleri adına yapılan en ileri tavırdı bu.
Grup Adalılar: Adalılar müzik grubu Solisti Derman Şahin, “Nuriye ve Semih’in direnişi toplumun her kesiminde olduğu gibi bizler için de büyük bir önem taşıyor. Keza direnişin başından bu yana gerek destek açlık grevleriyle gerekse katıldığımız tüm eylemlerle onların sesine ses olmaya çalıştık. Bu beste de aynı ruh ve aynı sorumluluk doğrultusunda ortaya çıktı” diyerek, grup olarak direnişin dışında kalmak istemediklerini belirtti.
Haftaya Yüksel Direnişi’ni anlatmaya devam edeceğiz.