2 TEMMUZ’DA SİVAS’TA KATLEDEN DEVLETTİR!
Yapımını AABF’nin (Avrupa Alevi Birlikleri Federasyonu) üstlendiği; Yönetmenliğini Ümit Kıvanç’ın yaptığı, Madımak Katliamı Hafıza Merkezi belgesel filmi “ÇOK KÖTÜ BİR ŞEY OLDU” 29 Haziran tarihinde İstanbul Cemal Reşit Rey Salonu’nda gösterildi.
- Projeyi hazırlayanlardan Akademisyen Ozan Çavdar Madımak Oteli’nin
“Utanç müzesine dönüşmesi, toplumsal yüzleşme yoluyla olabilecektir.” diyor.
- Yönetmen ÜMİT KIVANÇ BELGESELDE BİZİ YAKANLARA SÖZ HAKKI VERMİŞ!
“Haklı olduğuma inandığım, hakikati aktarmakta olduğuma inandığım her durumda, fail, suçlu, düşman, her neyse ona mikrofon uzatmanın onu değil beni güçlendireceğini düşünürüm.”
Belgeselle ilgili ANADOLU ALEVİ KOMİTESİ’nin bildirisini yayınlıyoruz.
Çok Kötü Bir Şey Değil, Katliam Oldu!
Adalet Yerini Bulmadı!
33 Canımızın Hesabı Sorulmadı!
Sivas’ı, Katillerimize Söz Verenler, Bu Düzeni Meşrulaştıranlar Değil, Hüseyin’in Yolundan Yürüyenler Anlatabilir!
1)Çok Kötü Bir Şey Değil Sivas’ta 2 Temmuz’da Devlet Destekli Bir Katliam Oldu.
Bu Katliamının Asıl Sorumluları Hesap Vermedi.
Diri Diri Yakılan, Boğulan Aydınlarımızın, Sanatçılarımızın Hesabı Sorulmadı, Adalet Yerini Bulmadı.
2)Ümit Kıvanç Belgeselde Bizi Yakanlara Söz Hakkı Vermiş!
Katillerimize Söz Vermek Katledilen 33 Canımıza İhanet, Suçluları Meşrulaştırmaktır. İşte Biz Bu
İhaneti Mahkûm Ediyoruz.
3)Toplumsal Yüzleşme Demek, Sivas Katliam Davasını Tarihe Gömmek Demektir.
Katiller Milletvekili Olsun, Katiller Hakkımızda Kararlar Versin Ama Biz Müze Yapmakla Yetinelim…
İşte Bu İhanettir. Diri Diri Yakılanlara İhanettir.
4)Alevi Halkının İhtiyacı Olan Utanç Müzesi Yapmak Değil, Adalettir.
Sivas Katiamı’nın Sorumlularından Hesap Sormaktır.
5)Kerbela’dan Bugüne Katledilenler Adaletsiz Kalmıştır.
Kerbela’nın Yası, Adalet Talebi ve İsyanı Hala Canlıdır.
1400 Yıl Önceki Katliama Karşı Duyulan Öfke Dinmemiştir.
Halkımız Adaletsiz Kaldığı Sürece De Bu Öfke Büyüyecektir.
- Zaman Aşımı Bu Öfkeyi Dindiremez.
- Utanç Müzesi,
- “Toplumsal Yüzleşme” ile Öfkemiz, Adalet Talebimiz Bastırılamaz.
ÖFKEMİZ NESİLDEN NESİLE AKTARILIYOR.
6)Hasan 40 Bin Kişilik Ordusuyla Muaviye’nin Zorba, Adaletsiz Soygun Düzenine Karşı Savaşmayıp
Uzlaşırken, Hz. Hüseyin 72 Yoldaşıyla Yezid’in 4500 Kişilik Ordusuna Teslim Olmadı, Direndi.
Anadolu Aleviliğine Şekil Veren Hasan’ın Uzlaşmacılığı Değil, Hüseyin’in Direnişidir.
İşte Biz Hüseyin’in Direnişine Sahip Çıkıyoruz.
Bu Yolda Uzlaşma, Teslimiyet, Katillerimize Söz Vermek, Toplumsal Yüzleşme Değil; Direniş Vardır.
Zalimin Zulmüne Boyun Eğmemek Vardır.
Diri Diri Yakılan Canlarımızın Hesabını Sormak Vardır.
BUGÜN HÜSEYİN OLMAK DİRENMEKTİR.
7)Sivas Katliamını En İyi, Katillerimizi Konuşturanlar Değil; Hüseyin’in Yolundan Yürüyenler Anlatabilir.
Diri Diri Yakılanlarımızın Hesabını Halkı ve Vatanı Uğruna Kendini Feda Edenler Sorabilir.
Dip Not:
Ümit Kıvanç Kimdir?
Katillere güvenmiş, AKPnin iktidara gelişi ile birlikte yasa değişikliklerini devrim gibi bir şey diye tarif eden, her fırsatta devrimcilere kinini kusan, devrimcileri aşağılayan, ülkemizin emperyalizme bağımlılığını yok sayan, dalga geçen eski Taraf gazetesi yazarıdır. 12 Eylül darbesini küçümseyen, birkaç yüz kişi öldü diyerek 12 Eylül darbesini aklayan Ümit Kıvanç Sivas Katliamı’nı anlayamaz, anlatamaz.
ANADOLU ALEVİ KOMİTESİ
***
Alevi Hümanizmi” Boynunu Cellada Uzatmak Değil, Mazlumun Hakkını Savunmaktır!
Bazı Alevi örgütlerinin sık sık dile getirdiği, faşizmin de alkış tuttuğu bir “Alevi Hümanizmi” demagojisi yıllardır yürütülüyor.
Bu tartışma Alevi sosyal yaşantısında ve de zulme karşı mücadelesinde birçok yerde ortaya çıkıyor.
Kimi zaman bir katil sırf “Alevi” diye sahipleniliyor. Alevilere karşı onlarca katliamın planlayıcısı ve uygulayıcısı MHP’yle yan yana olmaktan rahatsızlık duyulmuyor. Tarihteki tüm Alevi katliamlarını sahiplenen, Sivas katliamının birinci derecede sorumlusu AKP’nin “açılım” oyununa ortak olunabiliyor.
Katiline yamanan ondan Alevilik için özgürlük isteyen bu tavır “incinsen de, incitme” deyişiyle meşrulaştırılmaya çalışılıyor.
Peki, Aleviliğin hümanizm anlayışı gerçekten zalimin sofrasına oturmayı, katille el sıkışmayı kaldıran bir anlayış mıdır? Böyle bir şeye hümanizm demek mümkün müdür?
Hümanizmin kelime anlamı şöyledir: “insana saygı gösterilmesi ve insana refah, huzur, mutluluk sağlanması gerektiğini savunan bireyci Rönesans İdeali”dir. Türkçe de ise “insanlık” olarak kullanılır.
Kelime anlamı itibariyle bakıldığında Aleviler için bu kavramın kullanılmasının yadsınacak bir yanı yoktur.
Ancak egemen sınıfların Alevi değerlerinin içini boşaltma politikalarına, sistemli olarak sürdürülen asimilasyon saldırılarına bakıldığında bununla neyi amaçladıkları daha net görülecektir.
Zalimle mazlumu karıştıran 72 millete bir nazarla bakamaz!
“Aleviler cana kıymaz”, “Alevilerin kâbesi insandır” denir. Evet, bunlar Aleviliğin önemli köşe taşlarındandır. Fakat hiçbiri muğlak, ne anlatmak istediği bilinmeyen değildir. Sınırları nettir. Arada gri tonlar yoktur. Her şey zalimle mazlumun karşı karşıya geldiği sınıf gerçekliği ile “teraziye” vurulur.
“72 millete bir nazarda” bakılır fakat imam Hüseyin ile yezit, Pir Sultan ile Hızır paşa aynı kefeye konulmaz. Yezitler bu 72 millete dâhil değildir. İnsan sıfatında görülmezler. Aleviliği böyle içi boş, mazlumla -zalimi, ezenle -ezileni birbirinden ayırmadan sözde Alevi “Hümanizmini” savunanlar Yezit’le birlikte imam Hüseyin’e kılıç çalarlar…
Örneğin Madımak’ın “kültür evi” yapılması ve açılışında 33 canımızı yakanlarla 33 canımızın isimlerinin yan yana yazıldığı görülmüştü. Sivas valisi (Kolat); “insani açıdan baktık” diye bunu savunmuştu. Alevi hümanizmi Vali Kolat’ın savunduğu “insani açı” değildir. Bu Alevileri yakanların, katledenlerin, Yezit’lerin açısıdır. Alevi hümanizmini, muğlâklaştıran Alevi kınalı keklikleri, bezirgânları, reformistleri sonuçta bu katillerin, “insani Açısı”yla buluşuyorlar.
Alevilikte en önemli değer “kulluk Hakkı”dır. Hak yeme ve hakkını yedirme yoktur. Bu yüzden Alevilik haksızlıkların karşısında mazlumların yanındadır. Haktan ve haklıdan yanadır. Adaletlidir… Çünkü “Haksızlığın önünde eğilirseniz haklarınızla birlikte şerefinizi de kaybedersiniz” (Hz Ali) sözünü rehber alırlar.
Alevi bezirgânlarının yozlaştırdıkları bu değerdir; Aleviliğin “kul hakkı” değeri, zalime karşı direnme değeri. “incinsen de, incinme” kul köle ol demek değildir!
Aleviler haksızlıklara karşı direnmeleriyle, isyancı özleri ve bu düzende zulme, baskıya haksızlığa uğramalarıyla düzene muhaliftirler.
Aleviliğin, zulüm düzenine alternatif toplumsal bir düzen kurma ideali vardır. Alevi tarihi bu düzeni kurma kavgasıyla doludur. Onca katliama, zulme, baskıya karşın bu isyancı özünü koruması yanıyla oligarşi için tehlike arz eder. Bu yüzden de katliamlarla değerlerini yok edemediği Aleviliği düzenine tabi “Alevilik” le, düzene uyumlu hale getirmeye çalışır.
Alevilere, “sömürülsen de ezilsen de haksızlıklara uğrasan da, katledilsen de sesini çıkarma! Sen Alevisin, “incinsen de incitme” der. Bunu da “kendi Alevi’si” eliyle yapar. Alevi değerlerinin içi boşaltılmadan bu yapılabilir mi? yapılamaz. Bunun için ilk adım düzene yakınlaştırmadır.
Taleplerini ezemediği noktada talepleri kabul eder gözükerek, Aleviliği tanıyor gibi yaparak Alevileri düzen sınırlarına çekmek ister. Bilir ki gemi kıyıya ne kadar yanaşırsa kayalara bindirme olasılığı o derece artar. Aleviler de düzene ne kadar yanaşırlarsa ne kadar yakınlaşırlarsa Aleviliğin özünden o kadar uzaklaşırlar.
Alevilik; Halka karşı hoşgörü… Zalime karşı isyan!
Alevilik, halk arasında yaşanan sorunların çözümünde adil olmalıdır. Kimsenin hakkını yememedir. Birbirine hoşgörülü olmalıdır. Mazlumdan yana olma, onun hakkını savunmadır. Kibirli olmama, birinin diğerini ezmemesi, hor görmemesidir. Dayanışmacı ve paylaşımcı olmadır.
Alevi halk bunu, birbirini kırmama, incitmeme olarak yaşar ve yaşatır. Birbirinin malına, mülküne, namusuna kem gözle bakılmaz. Aleviler bilirler ki “doğruluk dost kapısıdır” ve onların “incinsen de incitme” ilkesi insan-ı kâmillik mertebesidir. Cahillikten arınmadır. Canlarla yaşanan sorunlarda “bahane” aranmaz, önce kendine döner, kendine bakar. Sorunların nereden kaynaklandığını özüne inerek çözümünü arar. Beslendikleri kaynağı kurutur. İncinse dahi incitmez.
Bu noktada kimi Alevi örgütlerinin Alevi değerlerine düzenin yüklediği anlamı yükleyerek oligarşinin diliyle konuşmaları Aleviliği –Alevileri değil tersine düzenin temellerini güçlendirir. Oligarşiye manevra alanı bırakır. Alevi değerleri yozlaştırmasına hizmet eder. Kimi “Alevi” örgütlerinin- “aydınlarının” diline de yansıyan bu anlayış örneğin:
“Evinde yiyecek ekmeği olmayan yoksul halkın eline kılıcı alıp ayaklanmamasına şaşarım” diyen Ebuzer’in, İmam Hüseyin’in, Pir Sultan’ın dili değildir!
Alevilikte insancılıktan bahsedilecekse halk saflarında adalet ve dayanışmanın yanında halk düşmanlarına karşı isyanla birlikte bahsedilmelidir. İmam Hüseyin’den Pir Sultan’a, Bedreddin’e tüm Alevi önderler bilirler ki zalime öfke duyulmadan mazlum sevilmez.
Bu nedenledir ki yüz yıllardır Alevi tarihi esas olarak zalime karşı isyanlar tarihidir. “Gelin canlar bir olalım” diye halkı birliğe ve dayanışmaya davet eden Pir Sultan “münkire kılıç çalalım / mazlumun hakkın alalım” diyerek birliğin hedefini de göstermiştir.
Açıktır ki kimilerinin Alevilik hümanizmi diye adlandırdıkları felsefe burjuvazinin bugün halkı zulmüne karşı direnişinde zayıf düşürmek için öne sürdüğü hümanizm değildir. İçinde kılıç vardır. “Teber çekip zalimlerin kanını dökelim” derken içinde kan vardır. Hedefi de nettir; zalimler! Bugün içinde hedef emperyalistler ve işbirlikçileri olmalıdır.
Devrimci Alevi Komitesi’nin 27 Temmuz 2012 tarihli, ‘’ Alevi Hümanizmi’’ Açıklaması