DEVRİMCİ SOL, TÜM ANADOLU HALKLARININ DEVRİMCİ ÖRGÜTÜDÜR!
Devrimci hareket de bölgeler düzeyinde örgütlenmiştir.
Tabii bu, bire bir coğrafi bölgelendirmeye paralel değildir.
Örgütlenmenin durumuna, ihtiyaçlarına göre şekillenmiştir.
Örneğin; bir Akdeniz ili olan Antalya, Devrimci Sol örgütlenmesi içinde zaman zaman Ege Bölgesi’ne, bir İç Anadolu ili olan Konya, Akdeniz Bölgesi Komitesi’ne bağlı olmuştur.
Akdeniz’le Kürdistan arasındaki geçiş noktasında bulunan Antep de çoğu kez Akdeniz Bölgesi örgütlenmesi içinde yer almıştır.
Oligarşinin bölgeler adlandırmasında, asimilasyoncu, ilhakçı politikasının sonucu olarak “Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu” diye yaptığı adlandırma da reddedilip, bölge Devrimci Sol örgütlenmesi içinde Kürdistan Bölgesi olarak tanımlanmıştır.
Devrimci Sol, Anadolu’nun (bir parçası olarak gördüğümüz Trakya dahil) bütününde örgütlenme anlayışına sahiptir. Pratiği de buna uygun olmuştur.
Oportünizm, revizyonizm ve hatta zaman zaman oligarşi, Devrimci Sol’u bir “İstanbul hareketi” gibi göstermek istemişlerdir.
Aslında, oportünizmin Parti-Cephe’yi hep “kitleden kopuk” olarak göstermesine rağmen, bu konuda da onların iddialarının tersine, oportünizm ve revizyonizm genellikle belli yerlerde sınırlı kalan bir örgütlülüğe sahipken, Cephe Anadolu’nun her yerinde baştan beri yaygın bir örgütlenmeye sahip olmuştur.
“Tarih Bilinci Şaşmaz Pusuladır” köşemizde, zaman zaman, Bağımsızlık Yolunda Kurtuluş Dergisi’nde çıkan yazı dizisinden yararlanarak Anadolu’ya yayılan bu örgütlenmenin ve mücadelenin bazı bölümlerini anlatmak istiyoruz.
Çünkü “Halk hareketiyiz” iddiamızın somut ifadesi olan tarihimizi bilmenin, ideolojik, politik, pratik olarak mücadelemize yol, yöntem zenginliği sunacak ve bizi güçlendirecektir.
Anadolu yüzyıllardır savaşıyor. Yüzyıllardır kurtuluşunun peşinde.
70’lerden bu yana yeni bir uyanışın içinde.
Susturulduğu, sindirildiği, gerilediği dönemler oldu ama “Uyur uyur uyanır Anadolu”.
ZAFER SAVAŞAN ANADOLU HALKLARININ OLACAKTIR!
İç Anadolu, Anadolu olarak adlandırılan büyük toprak parçasının merkezidir. Önceleri yalnızca coğrafi merkezdir. Osmanlı İmparatorluğunun topraklarının Avrupa’ya, Orta Doğu’ya uzandığı, siyasi merkezin, saltanatın İstanbul’da olduğu zamanlarda, Anadolu’nun adı çoğu yerde “taşra” diye geçer; Osmanlı imparatorluğunun uzak, yoksul, unutulmuş diyarlarından biridir.
Anadolu yoksuldur, sömürülmüş, ezilmiştir. Lakin yüzyıllarca boyun da eğmemiştir. Baba İshaklara, Pir Sultanlara, Şahkululara, Nur Halifelere, Baba Zünnunlara kucak açmış, onlarla zulüm görmüş, onlarla ayaklanmış, onlarla** yenmiş, onlarla yenilmiştir… Bu ayaklanmalar dönemini birkaç yüzyıl süren uzun bir suskunluk dönemi izlemiştir.
İç Anadolu, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda da oldukça önemli bir misyon yüklenmiştir. Kurtuluş Savaşındatayin edici bir rolü olan Sivas Kongresi, Ankara’da ilkBüyük Millet Meclisi’nin toplanması, bu bölgede gerçekleşentarihsel öneme sahip olaylardır. İçAnadolu’da birkaç il dışındaki şehirlerde açık işgalyaşanmamasına rağmen, bölgede canlı bir direniş ruhuhakim olmuş, Ankara, Kayseri, Çorum, Niğde, Konyagibi iller Kurtuluş Savaşının önemli lojistik merkezleriolarak savaşa katılmışlardır.
Kurtuluş Savaşı içinde Ankara giderek ağırlık kazanır. Askeri anlamda güvenlikli, coğrafi olarak merkezde olması nedeniyle avantajlıdır. Cumhuriyetle birlikte İç Anadolu siyasi merkez haline gelir. Başta Ankara olmak üzere bölgede belli bir gelişme görülür ama yine de “taşralığı”, yoksulluğu pek değişmez.
İç Anadolu halk değerlerinin, halk kültürünün en canlı yaşadığı bölgelerimizin başında gelir. Anadolulu olmanın çeşitli özelliklerinin en belirgin olduğu bölgedir diyebiliriz. Sanki biraz ortalarda, muhkem yerde olmak, dış etkilere karşı daha korunaklı hale getirmiştir İç Anadolu’yu. Burjuva kültür, buralara ulaşmakta epey zorlanmış, halk değerleri çeşitli yörelerde oldukça canlı kalmıştır. İç Anadolu’da bölgecilik değil, daha çok hemşericilik vardır. Örneğin “Karadenizli” olmak gibi bir “İç Anadolulu” olmaktan söz edilmez pek. İç Anadolu insanı için daha çok Sivaslı, Konyalı, Çorumlu olmak ön plandadır. Ama “Anadolu insanıyız” kavramı en çok bu bölgede kullanılır. Onu kendi kimliklerinin tanımı olarak görürler.
DEVLET AÇISINDAN İÇ ANADOLU
İç Anadolu’nun devlet açısından önemi, her şeyden önce başkentin bu bölgede bulunmasından dolayıdır. Oligarşinin beynidir Ankara. Devlet kurumlarının merkezi, devleti yönetenler buradadır. Bu yüzden kente ve çevresine pek çok askeri birlik yerleştirilmiştir. Ve yine aynı nedenle her türlü gerici, faşist örgütlenmenin İç Anadolu genelinde güçlendirilmesine hep özel bir önem verilmiştir. Kontrgerillanın “sivil savunma” gibi çeşitli adlar altındaki yerel örgütlenmelerinin en yaygın olduğu bölgelerden biri de İç Anadolu’dur.
İç Anadolu bölgesinde Türkmenler, Aleviler oldukça çok ve yaygındırlar. İç Anadolu tarihi onların isyanlarıyla doludur. Devlete muhaliftirler. Devlet, halkın bu siyasal özelliğinden hareketle mezhep çatışmalarını yaratmış, körüklemiş ve halkı bölerek, ezip sindirerek yönetmek istemiştir.
DEVRİMCİ HAREKET VE İÇ ANADOLU
Oligarşinin askeri önlemlerine, böl-yönet politikalarına rağmen İç Anadolu, başta da Ankara; devrimci hareketin doğuşunda, gelişiminde önemli bir rol oynamıştır. 1965’ler sonrası Mahirler, Ulaşlar, Cevahirler, Denizler, Ankara’da öğrencidirler. Ankara fakülteleri pek çok devrimci gelişmeye ev sahipliği yapmıştır. Parti-Cephe’nin bu kentte şekillendiğini söylemek yanlış olmayacaktır.
Ankara’dan Kayseri’ye, Eskişehir’e uzanır örgütlenme. Parti-Cephe’nin o dönemki önderleri katledilir. Ama Cephe bitmez. Anadolu unutmaz Mahirleri. 1972 sonrasında da Cephelilerin önderliğindeki mücadele, ülkenin her yanında olduğu gibi İç Anadolu’da da yankısını bulur. Mahirlerin mirasını omuzlayıp savaşı sürdüren devrimci hareket, bölgede, özel olarak da başkentte önemli eylemler gerçekleştirir. Parti-Cephe Ankara’da doğmuştur. Cepheliler, yıllarca, 1972’de örgütsel yapısı dağıtılan partiyi yeniden örgütlemek hedefiyle mücadele ettiler. Partileşme düşünü gerçekleştirdiklerinde, partinin kuruluşunu yine Ankara’da ilan ettiler. Ankara devrimci hareketin tarihi açısından yine önemli bir ana tanıklık ediyordu.
Tabii yalnız Ankara değildir bu savaşın tanığı. Dağları vardır İç Anadolu’nun. Ülkenin dört bir yanına bağlantılıdır bu dağlar. Dağlarında halk kurtuluş savaşının şahanları vardır. Konya’dan Eskişehir’e Anadolu’nun bozkırlarında da devrimci hareketin önderlik ettiği mücadeleler vardır.
Kısacası, İç Anadolu, Anadolu’nun halk kurtuluş savaşında, doğal ve kaçınılmaz olarak kilit bölgelerden biridir. Ankara ordusuyla, polisiyle, Meclisiyle, hükümetiyle, Cumhurbaşkanıyla halklarımızı açlığa ve sefalete boğan, zulmeden, kan döken, oligarşinin savaş karargâhıdır. Burası halka karşı alınan her türlü kararın merkezidir.
İç Anadolu ve Ankara, savaşın zaferinin ilan edileceği yer olacaktır belki. İşbirlikçi oligarşinin Meclisi yerle bir edildiğinde, Ankara Kalesi’nde bağımsız, demokratik Türkiye’nin bayrağı dalgalanmaya başladığında, halk kurtuluş savaşımız da zaferini ilan etmiş olacaktır.
DEVRİMCİ GENÇLİK ANKARA’DA ÖRGÜTLENİYOR…
1960’lı yıllar, halkın hemen her kesiminin örgütlenme ve mücadelesinde hızlı gelişmelerin yaşandığı bir dönemdir. 1956’da Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde Fikir Kulübü adıyla bir örgütlülük oluşturulur.
1965’lere kadarki süreç, gençliğin örgütlenme ve bilinçlenme sürecidir. Bu yıllardan sonra gençlik örgütlenmeleri siyasal pratikte de kendini göstermeye başlar.
Gençliğin ülke çapında örgütlenmesi açısından Ankara oldukça ağırlıklı bir konumdadır. Fikir Kulüpleri içinde örgütlü bulunan gençlik daha merkezi bir birlik fikrini benimsemeye başlar. Bu düşüncenin netleşmesiyle 17 Aralık 1965’de FKF (Fikir Kulüpleri Federasyonu) kurulur. Daha sonra DEV-GENÇ adını alacak olan FKF, ‘65 sonrası devrimci mücadelede çok önemli bir yere sahip olacaktır.
FKF ‘65 sonrası süreçte öğrenci gençliğin merkezi kitle örgütü olarak, demokratik üniversite mücadelesinin de yönlendiricisi konumundadır. Antiemperyalist, antifaşist mücadeleden işçi gösterilerine, grevlerden, köylünün toprak işgallerine kadar hemen her yerde pratiğiyle ağırlığını hissettiren bir örgütlenme durumundadır.
FKF’nin 10 Ekim 1969’da yapılan Olağanüstü Kurultayı, FKF’de yer alan TİP revizyonistleri ve MDD’cilerle, devrimci gençliğin arasında ayrışmanın yaşandığı bir kurultay oldu. Bu kurultayda FKF’nin ismi Türkiye Devrimci Gençlik Federasyonu (DEV-GENÇ) olarak değiştirildi.
Ekim 1970’de toplanan kurultay ise artık Dev-Genç’in her yönüyle Devrimci Hareketin ideoloji ve pratiğiyle yoğrulduğu, biçimlendiği bir kurultaydır.
Bu kurultayda küçük-burjuva devrimcileri ile proleter devrimciler arasında yaşanan ideolojik mücadele, Türkiye devrim mücadelesinde önemli bir dönüm noktasını oluşturur.
Dev-Genç, gelenekten aldığı güçle göreve başlamış; Devrimci Hareketin tüm gençliği kucaklayan gençlik alanındaki militan, kitle örgütlenmesi olmuştur.
70’Lİ YILLARIN BAŞINDA İÇ ANADOLU ÖRGÜTLENMESİ
‘70’li yıllara doğru işçilerin, köylülerin, gençliğin mücadelesi daha iradi bir hal almaya başladı. Parti-Cephe’nin kuruluşu yıllardır süren revizyonist geleneğin paramparça edilmesi ve Türkiye halkları için yeni bir mücadele dönemi başlaması demekti. Parti-Cephe Aralık 1970’te kuruldu ve kısa bir süre sonra silahlı eylemlere başladı. İlk askeri örgütlenmeleri İstanbul ve Ankara’daydı. Başta örgütlenme de buralarda yoğunlaşmıştı zaten.
İç Anadolu bölgesi, başta Ankara olmak üzere ‘70’ler öncesi gerek FKF, Dev-Genç sürecinde gerekse Parti-Cephe sürecinde mücadelenin en ileri olduğu bölgelerden birisidir. Devrimci hareketin önderlerinin, kadro ve savaşçılarının birçoğu Ankara’da gençliğin antifaşist, antiemperyalist mücadelesinin içinden çıkmışlardır.,
YÜZÖLÇÜMÜ, NÜFUS, İKLİM
Türkiye’de bugün genel olarak kabul edilen bölgelerin coğrafi sınırları, 1941 yılında yapılan Birinci Türk Coğrafya Kongresi’nde belirlenmiştir. Bu kongrede belirlenen sınırlara göre, İç Anadolu bölgesi, 151 275 km2’dir. Yani Türkiye’nin yüzde 19,5’i kadardır. Coğrafi bölgelendirmede haritalarda Doğu Anadolu olarak gösterilen bölgeden (yüzde 21) sonra, alan bakımından ikinci büyüklükteki bölgedir.
İç Anadolu bölgesi, coğrafi bir tasvir yapacak olursak, dört bir yanından dağlarla çevrelenmiş birkaç büyük ovadan oluşmaktadır. Kuzeyde Kelkit Çoruh dağları, güneyinde Toroslar vardır. Bölgenin doğusunda Kızılırmak doğal bir sınır oluşturur.
İç Anadolu bölgesi içinde Nevşehir ve Kırşehir illerinin tamamı, Eskişehir, Ankara, Konya, Niğde, Kayseri, Yozgat ve Sivas il topraklarının büyük bölümü, Çorum, Çankırı ve Afyon illerinin ise bir kısmı yer alır.
Bölgede iklim karasal step iklimi niteliği gösterir. Bölgenin büyük bölümünü meydana getiren düzlükler, cılız otsu bitkilerin kapladığı bozkırlar halindedir. İç Anadolu, Doğu Anadolu ile birlikte, Türkiye’de ormanlık alanların en az yer tuttuğu bölgedir. Nüfusun önemli bölümü işte bu bozkırlarda yaşar.
Devam edecek