7 EKİM FİLİSTİN TARİHİNDE BİR TURNUSOL, SİYASİ BİR ZAFERDİR
7 Ekim 2023 yılında 14 Filistinli örgütün birleşik bir operasyonuyla siyonist işgalciye karşı direniş başlatıldı. Bu direniş hep “Hamas”a indirgenip, karalanmaya çalışılsa da, FHKC gibi Marksist- Leninist örgütlerin de içinde yer aldığı ortak bir eylemdir.
Bu kahramanca direnişi karalamak için:
MOSSAD aslında öncesinden biliyormuş ama şu anki yaptığı katliama zemin yaratmak için göz yummuş gibi direnişi, eylemi küçümseyen, İsrail’i yenilmez ve mutlak sayan değerlendirmeler yapıldı.
Hamas “sivilleri” öldürmüş. Hamas çok akılsızca bir şey yapmış çünkü İsrail hükümeti tam düşmek üzereymiş, ülke içinde Netanyahu’ya karşı bir sürü gösteri düzenleniyormuş. Şimdi ise bu gündemden kalkmış gibi gerçekle ilgisi olmayan şeyler söylendi.
Tüm bunlar halkların direnişini kırmaya çalışan emperyalist ideolojinin ve bu ideolojinin etkisindeki kesimlerin karalamaları, halklara güvensiz, emperyalizmin, siyonizmin gücünü mutlak gören kesimlerin apolitik değerlendirmeleridir.
Tersine 7 Ekim Filistin ve Filistin halkı için hem askeri ve hem de SİYASİ BİR ZAFERDİR.
AKSA TUFANI SİYASİ BİR ZAFERDİR
Aksa Tufanı öyle bir döneme denk gelmiştir ki; Filistin davası dünyada artık neredeyse unutulmaya yüz tutuyor, Filistin halkına yönelik İsrail katliamları sıradanlaşıyordu. Aksa Tufanı direnişi, İsrail’in katliamlarını ve Filistin halkının direnişini dünya gündemine taşımıştır.
Siyasi zafer; çünkü 7 Ekim ile birlikte Filistinliler onurlarına ve vatanlarına sahip çıktılar.
Katledilen Hamas lideri Yahya Sinvar’ın sözlerinden alıntıyla aktaralım durumu:
“HER GÜN HALKIMIN ÇEKTİĞİ SIKINTILARI HİSSEDİYORDUM VE ÖZGÜRLÜĞE DOĞRU ATTIĞIMIZ HER ADIMIN BİR BEDELİ OLDUĞUNU BİLİYORDUM. ANCAK SİZE ŞUNU SÖYLÜYORUM: TESLİM OLMANIN BEDELİ ÇOK DAHA BÜYÜKTÜR.”
7 Ekim’in siyasi zafer olması ve bizim selamlamamızın nedeni de budur: Çünkü her şart ve koşul altında direnilebileceğini gösterdi. İsrail’in Filistin’e bu boyutta saldırısının, böylesi vahşi katliamlar yapmasının nedeni de budur. 7 Ekim ile birlikte Gazze DİRENİŞ ile özdeşleşti. Artık Filistin ve dünya halkları için Gazze demek, DİRENİŞ demek.
Emperyalizm bundan çok korkuyor. Çünkü Sovyetler Birliği dağıldıktan, sosyalist blok yıkıldıktan sonra, “TEK KUTUPLU DÜNYA” ilan edildi. ABD’nin sömürüsü için dünyanın dikensiz gül bahçesi olması gerekiyordu. Fakat bu böyle olmaz, olamaz. Bunu kendileri de 1997 yılındaki NATO zirvesinde itiraf etmek zorunda kalmışlardır. Şöyle demişlerdir: “21. yüzyıl, ayaklanmalar yüzyılı olacaktır”
Bu tespitten sonra, halkların ayaklanmaması için emperyalizm çok ciddi politikalar üretmiştir.
Politikasının temel ayaklarından biri halkların yozlaştırılması ve değersizleştirilmesidir.
Bunun için kültür sanattan, eğitim sistemi, toplumsal düzenlemeye her şeyi kullandılar.
Uyuşturucu bağımlılığı dünyanın her tarafında korkutucu boyutlara varmıştır. Avrupa ülkelerinin birçoğunda, Almanya’da, esrar yasallaşmıştır. Şu anda başta ABD, Kanada ve AB ülkeleri olmak üzere, bütün dünyada LGBTİ+ politikaları dayatılır. Halkları, özelliklede gençleri BİREYCİLİĞİN bataklığına sürüklemek istiyorlar. Ama emperyalizmin hesaba katmadığı, halkların direngen damarları var.
7 Ekim dünya halklarına, “HER ŞART VE KOŞUL ALTINDA DİRENMENİN MÜMKÜN OLDUĞUNU” gösterdi ve göstermeye devam ediyor. Böylece NATO’nun korkulu rüyası, 21. yüzyılın ayaklanmalar yüzyılı olacağı öngörüsü Gazze’de gerçek oluyor. Üstelik Gazze bütün ezilen ve sömürülen halklara ışık tutuyor, örnek oluyor.
Şehit düşen Gazze komutanı Yahya Sinvar bunu çok iyi biliyor ve vasiyetinde şöyle diyor:
“GAZZE HER ZAMAN DİRENİŞİN BAŞKENTİ VE FİLİSTİN’İN HİÇ DURMADAN ATAN KALBİ OLMUŞTUR VE OLMAYA DA DEVAM EDECEKTİR.”
7 EKİM EMPERYALİST ÜLKELERDEKİ HALKLARIN DİRENME DİNAMİKLERİNİ HAREKETE GEÇİRDİ
Avrupa, ABD gibi emperyalizmin göbeğinde, hiç beklenmedik ülkelerde öğrenciler üniversiteleri işgal etti. Rektörleriyle İsrail ile her türlü ilişkinin kesilmesini talep ettiler. Birçok yerde başarılı da oldular. Mesela bütün İspanya’da başarı sağladılar.
Burada dikkat çekilmesi gereken nokta, gençlerin ve insanların POLİTİKLEŞMESİ ve SOKAKLARA DÖKÜLMESİDİR. Özellikle Almanya gibi ülkelerde insanlar tüm yasaklara ve polis baskılarına rağmen sokaklara dökülmüştür.
Böylece 7 Ekim APOLİTİKLEŞTİRME POLİTİKALARININ karşısında en güçlü barikat olmuştur.
7 Ekim ile birlikte dünya halkları emperyalist ve Siyonist işgale karşı Filistin halkının yanında yer almıştır. Filistin direnişi dünya halklarına “teslim olmamayı” öğretmiştir.
Bu da dünya devrim tarihleri, emperyalizme karşı mücadele ve sınıf savaşı açısından bakıldığında çok ciddi bir SİYASİ ZAFERDİR.
Sovyetler Birliği’nde revizyonizmin dağıldığı 1990’lı yıllarından sonra, emperyalizm kendi ülkeleri de dâhil olmak üzere, dünya halklarının bütün kazanımlarını adım adım yok etti.
Bir yandan haklar peyder pey gasbedilirken, diğer yandan sömürü artmıştır. Buna karşı yükselen tepkilerin önünü kesmek için antiterör yasaları çıkartılmış, baskılar artmış. Bu tablo, emperyalizmin doğrudan etkisi altında olmayan Çin ve Rusya gibi ülkeler haricinde, bütün dünyada üç aşağı beş yukarı aynıdır.
Karamsarlık ve umutsuzluk günümüzün en ciddi sorunlarından biri haline gelmiştir. 7 Ekim dünya halklarında umudu büyüten bir eylem olmuştur. Eğer bütün eşitsiz savaş koşullarına rağmen Gazze direnebiliyorsa umut vardır.
Temel haklar ve özgürlükler mücadelesinde insanların en önemli silahı UMUTTUR. Şu anda 7’den 70’e halklar her hafta Filistin için sokaklarda eylem yapıyor.
7 EKİM “NORMALLEŞME” İHANETİNİN ÖNÜNDE BİR BARİKAT OLDU
Tüm dünyanın Filistin direnişine verdiği destek, İsrail’in katliamcılığının teşhir olması, Suudi Arabistan gibi ülkelerin İsrail ile ilişkilerini geliştirmesinin önünde barikat oldu. Emperyalizmin ve Siyonist İsrail’in adına “normalleşme” dedikleri anlaşma esasında İsrail’i kabul etmek, Filistin’deki işgali tanımaktır”. Direniş boyunca Arap ülkeleri normalleşme ihanetini derinleştiremediler. Çünkü İsrail 7 Ekim’den bugüne 40.000’in üzerinde Filistinliyi katletti. Tüm dünyada İsrail’in katliamları teşhir olmuşken, Suudi Arabistan, Mısır gibi ülkelerin normalleşme ihanetine devam etmesi Filistin’deki katliam ortaklıklarının teşhir olması demekti. Kendi halklarının göstereceği tepkiden, işbirlikçiliklerinin teşhir olmasından korktuklarından normalleşme ihanetine ara verdiler.
Oslo anlaşmaları, ateşkes, müzakereler… 7 Ekim emperyalizmin bütün oyalama politikalarını bir kenara itti ve harekete geçti. Kendi kaderini kendi eline aldı.
Şehit düşen Hamas lideri Yahya Sinvar’ın dediği gibi:
“SİLAHA PAZARLIK KONUSU OLMAYAN ONURUNUZA VE ÖLMEYEN HAYALİNİZE SIMSIKI SARILIN. DÜŞMAN BİZİ DİRENİŞİ BIRAKMAYA, DAVAMIZI SONU GELMEYEN BİR MÜZAKEREYE DÖNÜŞTÜRMEYE ZORLUYOR. ANCAK SİZE DİYORUM Kİ, HAKLARINIZ ÜZERİNDE PAZARLIK YAPMAYIN. DİRENİŞ SADECE TAŞIDIĞIMIZ BİR SİLAH DEĞİL. HER NEFESTE FİLİSTİNE OLAN SEVGİMİZDİR, KUŞATMA VE SALDIRIYA RAĞMEN VAR OLMA İRADEMİZDİR”
7 EKİM DAĞINIK FİLİSTİNLİ ÖRGÜTLERİ BİRLEŞTİRDİ VE BİR DİRENİŞ EKSENİ YARATTI
Filistin halk kurtuluş savaşında 7 Ekim direnişine gelene kadar 10 yaşındaki çocukların ellerinde bıçaklarla işgalci İsrail askerine karşı feda eylemleri, kadınların ellerinde taşlarla, on yıllardır hiçbir zaman teslim olmamaları 7 Ekim Direniş Ekseni’ni yaratmıştır. Çünkü işgale teslim olmayan ve birlikte savaşmaya hazır bir halk vardır.
Örgütlerin ideolojik ayrılıkları elbette vardır ama vatan toprakları emperyalizmin ve siyonizmin işgali altındayken tek kurtuluş birlikte savaşmaktır.
Gazze’deki bütün fikir ayrılıklarına ve tartışmalara rağmen, bütün örgütler direniş ekseninde birleşmiştir. Gazze içinde tek yumruk olup İsrail’e karşı ortak hareket etmeleri çok büyük bir güçtür. Direniş ortak bir cephede hareket etme noktasında ezilen dünya halklarına da ışık tutuyor.
Bu noktayı da yine Yahya Sinvar’dan okuyalım:
“AKSA TUFANI MÜCADELESİNDE BİR GRUP YA DA HAREKETİN LİDERİ DEĞİLDİM. ÖZGÜRLEŞMEYİ HAYAL EDEN HER FİLİSTİNLİNİN SESİ OLDUM. DİRENİŞİN SADECE BİR TERCİH DEĞİL, BİR GÖREV OLDUĞUNA İNANIYORDUM. BU MÜCADELENİN FİLİSTİN DİRENİŞİNİN KİTABINDA YENİ BİR SAYFA OLMASI, HİZİPLERİN, GRUPLARIN BİRLEŞMESİNİ VE HERKESİN DÜŞMANA KARŞI TEK BİR SAF OLUŞTURARAK AYAKTA DURMASINI İSTEDİM.”
7 EKİM İSRAİL’İN GAZZE ÜZERİNDEKİ HESAPLARINI BOZDU
Gazze tam bir açık hava hapishanesidir, etrafı kalın duvarlar ile çevrilidir. Yaşayan halk abluka altındadır. Gazze’nin elektriğini, suyunu bile İsrail elinde tutuyor. Gazze’de Filistin halkı dilini konuşamaz, inancını yaşayamaz. 76 yıldır İsrail’in işgali, ilhakı, katliamları hiç bitmedi.
7 Ekim direnişi ile ABD emperyalizmi ve İsrail’in planları bozuldu çünkü İsrail emperyalizmin bölgedeki karakolu görevini görüyordu. Filistin halkının direnişi emperyalizmin bölgedeki hâkim olma, istikrarını sağlama politikasını da yerle bir etmiştir. Filistin’in teslimiyeti sıranın İran’a, Lübnan’a Yemen’e gelmesi demekti. 7 Ekim direnişi emperyalistlerin ve İsrail’in planlarını bozarken Orta Doğu halklarının önünde barikat oldu.
EMPERYALİST ÜLKELER BU İŞGALİN DESTEĞİ VE ORTAĞIDIR!
Gazze ve Lübnan’da gerçek anlamda insanlık dramı yaşanıyor. Emperyalist ülkeler İsrail’in katliamlarını yapılan silah yardımlarıyla destekliyor işgalin ortağı oluyor. Almanya, Fransa, Yunanistan, İsviçre, Avusturya, Londra da Filistin’e destek eylemleri, geleneksel Filistin kefiyesi takmak yasaklandı. Filistin’e destek eylemlerine polisin saldırıp gözaltına alması, tutuklanmalar emperyalist ülkelerin işgale ortaklığıdır. Gözümüzün önünde her gün bebek, çocuk, yaşlı, kadın demeden yüzer yüzer, biner biner insan katlediliyor ve kimse İsrail’i durdurmak için hamlede bulunmuyor.
Kısıtlı imkânlarına rağmen Ansar-Allah veya kendisi de İsrail’in hedefinde olan Hizbullah, Yemen’de Husiler, İran, Suriye Filistin direnişini siyasi ve askeri olarak destekliyor. Buna Çin ve Rusya’da dâhil.
Eğer emperyalist ülkeler, işbirlikçi Arap ve Müslüman ülkeleri bu vahşete karşı sesini çıkartmıyorsa 7 Ekim’i de eleştiremez! Direniş ekseni kimseden bir şey istemedi, kimseye güvenerek bu direnişi başlatmadı. En meşru direnme hakkına sarıldı sadece.
ALMANYA’NIN EN İYİ BİLDİĞİ ŞEY HALEN KATLETMEK
Yeri gelmişken, Almanların “katledilen 6 milyon Yahudi” utancına da değinmek istiyoruz.
Almanlar madem o kadar pişman, o kadar utanç ve vicdan azabı duyuyorlar, bunu neden Rusya’ya karşı da duymuyorlar? Sonuçta Almanya faşizmi 6 milyon Yahudi katlettiyse, 27 milyon da Sovyet vatandaşını katletti.
Ama gelin görün ki, Almanya ve bütün ABD’nin boyunduruğu altındaki “batı”, Rusya’ya karşı savaş sürdürüyor.
Almanya “sırtının kamburu” olan soykırımı bahane ederek, İsrail’e en fazla silah ve teçhizat tedarik eden ülke. Bu yüzden tarihinde ilk defa BM mahkemesi önünde “soykırıma yardım etmekten dolayı” dava açıldı.
Ne kadar paradokstur ki, Almanya o büyük “VİCDAN AZABINI” ve “PİŞMANLIĞINI” şimdide Filistin halkını katlederek veya katletmesine yardım ederek gideriyor.
Almanya’nın insan hakları, soykırım utancı sahtedir, dün olduğu gibi bugün de Almanya’nın en iyi bildiği şey katletmektir. Dün Yahudi halkını, Sovyet ve diğer halkları on milyonlarca katletti, bugün Filistin halkına yönelik katliam ve soykırımın suç ortağıdır.
YAHYA SİNVAR ÖLDÜ AMA YENİLMEDİ
Yahya Sinvar’ın ölümü, Gazze’nin yenilmezliğinin manifestosu oldu.
İsrail ne yaparsa yapsın ki bundan daha fazla ne yapabilir? Yapabileceği bütün insanlık dışı yöntemleri uyguluyor ve uyguladı. Biz devrimcilerin aklına gelmeyen, dünya devrim tarihlerinde henüz görülmemiş yöntemler dahi kullansa da; çağrı cihazlarına, telsizlere, araba radyolarına bomba yerleştirip, onları havaya uçursa da Gazze artık ölümsüzdür. Yahya Sinvar’ın kahramanca, dimdik, çatışarak hayatını vermesi onu ölümsüzleştirdi. Onun ölümsüzleşmesi, halkının ve davasının ölümsüzleşmesi anlamına geliyor.
KANLA YAZILAN TARİH SİLİNEMEZ!
Yahya Sinvar ile ilgili bir sürü spekülasyon yaydı batının medyası. Neymiş tünellerde saklanıyormuş, korkuyormuş. Halkı onar onar, yüzer yüzer ölürken o güvendeymiş. Emperyalizm alışılageldiği üzere emperyalizme boyun eğmeyen bütün liderleri karaladığı gibi, onu da karaladı.
Ama İsrail’in dron görüntülerinden de gördüğümüz gibi son nefesinde bile elinde silah, kahramanca direndi.
Öldü ama yenilmedi.
KİM NE DERSE DESİN: GAZZE DİRENİYOR
Özellikle İsrail’in katliamları ve soykırımı sonrası Gazze’deki direnişin bittiğini düşünenler var. Hayır, bu doğru değil. Böyle düşünenler, “direnişin özünü” hiç anlamamış.
Biz devrimciler ülkelerimizde devrimi yapana kadar, devlet bizden hep daha üstün olanaklara sahip olacaktır. Aynı şey elbette Filistin’deki direniş güçleri içinde geçerli. Hamas’ın veya Hizbullah’ın gücü ile en son teknolojik silahlar ile donatılmış, hatta atom bombasına bile sahip olan İsrail’in “olanakları” eşit değildir. Bırakın eşit olmayı mukayese bile edilemez.
Ancak belirleyici olan bu değildir. Belirleyici olan: “direnme iradesidir” Bizi güçlü kılan tarihsel ve siyasal haklılığımız, şehitlerimiz, geleneklerimiz, emperyalizme karşı savaşma azmimiz, inancımız, düşüncelerimiz. Devrime kadar KÜÇÜK OLANLA BÜYÜK OLANI, ZAYIF OLANLA GÜÇLÜ OLANI yeneceğiz.
Yahya Sinvar’ın da vasiyetinde söylediği gibi:
’’ONLAR SİZİN SİLAHLARINIZDAN ÇOK DİRENGENLİĞİNİZDEN KORKUYOR”
Gazze şu anda nasıl direniyor?
Gazze halkı şu anda savaşçıları, tünelleri ele vermeyerek, hayatı pahasına koruyarak direniyor.
Gazze şeridi gibi küçücük bir toprak parçasında halen tünellerin hepsini bulamadı, rehineleri çıkartamadı İsrail. Çünkü halk direniş ile bütünleşmiş vaziyette.
Şu anda direnmek; memleketlerini terk etmeyerek ölüm pahasına vatanlarını İsrail’e bırakmamak demek.
Şu anda İsrail Gazze’nin kuzeyini bombalıyor. Neden? Çünkü amacı Filistinlileri defalarca yaptığı gibi oradan sürüp, kendisi oraya yerleşmek. Oraya hemen kendi insanlarını, yerleşimcilerini yerleştirmek. Filistin halkı her gün ölümü, açlığı, baskıları göğüsleyerek, kuzeyi, vatan topraklarını İsrail’e terk etmiyor. Şu anda direniş Gazze’de kalmaktır.
Gazze direniyor çünkü İsrail hiçbir amacına ulaşamadı.
İsrail;
Rehineleri kurtaracaktı. Kurtarabildi mi? Hayır.
Filistin halkını bölüp parçalayabildi mi? Hayır.
Hamas’ı liderlerini katletmesine rağmen bitirebildi mi? Direniş Ekseni teslim oldu mu? Hayır.
Nasrallah’ı öldürdü, Lübnan’a sürekli saldırıyor. Peki, Hizbullah’ı teslim alabildi mi? Hayır.
Yani İsrail’in onca tahribat ve ödettiği ağır bedele rağmen eline somut olarak ne geçti?
Cevap: Hiçbir şey. Bu da 7 Ekim’in siyasi zafer hanesine yazılmalıdır.
Devam Edecek…