*
Kavganın ve direncin kaynağıdır yüreğin
bindiğinden beri yaşam denen azgın küheylana
inmeyi düşünmedin/hiç düşünmedin sevdin
rüzgarları
sevdin kardelenleri, dağ sümbüllerini,
korkusuzca sürerken atını
devlerin üzerine
tereddüt etmedin, eğilmedin umudun
ve haklılığınla
yendin yalnızlıkları
Hareketimizin önderlerinden, DEVRİMCİ SOL Merkez Komite Üyesi Niyazi Aydın (1950-…)
Dersimli yoksul bir Kürt ailesinin çocuğuydu. Çocukluk yaşamı hem okumak hem de çalışmakla geçti. Devrimle tanışması üniversite yıllarına rastlar. 70’li yılların başında okumak için geldiği üniversitede doğrudan devrimci mücadeleye katıldı. Gençliğin akademik-demokratik mücadelesi içinde başlayan devrimci yaşamı, 12 Temmuz 1991’de şehit düşene kadar kesintisiz devam etti.
Niyazi yoldaş, 1970’li yılların ortasında İstanbul yüksek öğrenim gençliğinin bir militanı, devrimci gençliğin örgütlü gücü olan İYÖKD’ün bir yöneticisiydi. Bu süreçte THKP-C ideolojisinden doğan sapmalara karşı devrimci tavır aldı, 73 sonrasının inkarcılarına, yılgınlarına karşı mücadele etti.
İYÖKD yöneticisi olarak aranma durumuna düşünce, emekçi kesimler içinde doğrudan çalışma yürütmeye başladı; bir süre bu çalışmayı sürdürdü.
Niyazi yoldaş, devrimci hareketin oluşumunda bir gençlik önderi, THKP-C düşüncelerinin tasfiyesine karşı hareketimizin kuruluşunda ve ideolojik-politik hattının netleşmesinde önder bir kadro olarak yer aldı.
Ayrışma sürecinin ardından, hareketimizin Kürdistan Komitesi’nde görev alarak, bu bölgedeki devrimci çalışmayı yürütenlerden biri oldu.
12 Eylül’den hemen sonra ise Merkez Komitesi’ne atandı, çeşitli örgütsel sorumluluklar üstlendi. Bu süreçte hareketimizin yediği darbelerin yol açtığı gedikleri kapamak, eksiklikleri gidermek için enerjik bir çaba içinde oldu. Bu çabalarını sürdürdüğü sırada, 1981 Kasım’ında gözaltına alındı ve birçok devrimci gibi ağır işkencelere maruz kaldı.
İşkence tezgahlarındaki tavrı, tüm devrimcilerin örnek alması gereken bir tavırdır. O, işkencecilere “hiçbir işkence yönteminin devrimci irade karşısında işe yaramayacağını” gösterdi ve tüm devrimcilere, DEVRİMCİ SOL’culara, faşizmin en karanlık yıllarında bile nasıl direnileceğinin en güzel dersini verdi.
Niyazi yoldaş, tutsak kaldığı yıllarda da cezaevi direnişinin en önündeydi. Direnişlerin örgütlenmesinde ve devrimci direniş çizgisinin sürdürülmesinde etkin bir rol oynadı. 1985’te tutsaklığı sona erdiğinde, hareketimizi sahiplenme anlamında sorumluluk yüklendi, Merkez Komitesi’nde yer aldı. Şehit düşünceye kadar da bu görevini ve bu görevine bağlı olarak üstlendiği çeşitli sorumlulukları sürdürdü.
Eğer günün 24 saatinde devrimcilik yapmak, devrim için sürekli çaba göstermek, bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm için savaşmak komünistlikse, Niyazi yoldaş bunu bir önder olarak başarmıştır.
O, 20 yıllık devrimci yaşamının tüm kesitlerinde, devrime olan inancı ve halkına olan bağlılığıyla; devrimci cesaret ve özverisiyle; gösterişten uzak yaşamı ve mütevazılığı ile, kadrosundan halk ilişkisine kadar tüm DEVRİMCİ SOL’cular için bir örnektir. O, sıcak mücadele içinde karşılaşılan zorluklara baş eğmeyen kararlılığıyla; işkencehanede düşmana sır vermeyen direnişçi tavrıyla; zindanlarda devrimci direnişlerin yaratılması ve sürdürülmesi için gösterdiği çabalarla hep yaşayacaktır.
Onu tam da ona ve onun gibi komünist önder ve savaşçılara daha fazla ihtiyaç duyduğumuz bir süreçte yitirdik,
Niyazi yoldaş, devrimci yaşamı ve mücadelesiyle bizlere ışık tutacak, silah elde savaşarak şehit düşmesi, savaş gücümüze güç katacaktır.
*
75 günde zindanları senin gülüşlerine boyadık
75 kere 75 milyon hücreye güneş
sağdığını gördük
inancından
Seninle öldük, seninle dirildik
hey yeni insan
Yarattık kavga adamlarını yarattık
Ömre sığmaz fırtınalarımızdan…
Hareketimizin Önderlerinden, Kır Gerilla Sorumlusu İbrahim Erdoğan (1950-…)
Sivaslı yoksul bir Kürt ailesinin çocuğuydu. Çocukluktan itibaren yaşamını çalışarak geçirdi.
Devrimci yaşamı 1969’a dayanır. Bu yıllarda THKP-C’nin işçi kesimindeki bir sempatizanı olarak devrimci mücadeleye katıldı.
12 Mart yenilgisinin yaşandığı yıllarda, örgütsel bir ilişkisinin olmamasına rağmen devrimci çalışmasını sürdürdü ve THKPC’ye bağlı kaldı. 12 Mart sonrası ise yılgınlara, inkarcılara karşı çıkan ve THKP-C potansiyelini toparlama çabası içine girenlerden biri oldu. İYÖKD’ün kuruluşunda ve İLERİ dergisinin çıkartılmasındaonun da emeği vardır. Bu dönemde, gençlik hareketi içinde fiili bir rolü olmasının yanında emekçilerle olan bağını da devam ettirdi.
1977’de devrimci faaliyetlerinden ötürü birkaç ay tutsak kaldı.
Tutsaklık sonrası devrimci mücadeleyi kesintisiz sürdürdü ve 1978 yılında devrimci saflarda ortaya çıkan ayrışmada tasfiyeciliğe tavır alanların başında geldi, hareketimizin önde gelen insanlarından biri oldu.
Hareketimizin oluşumundan itibaren çeşitli görevler alan İbrahim yoldaş, 1980 öncesi Devrimci İşçi Hareketi’nin yaratılmasında büyük bir pay sahibidir. Başta Çağlayan ve Gültepe olmak üzere İstanbul’un birçok gecekondu semtinde, faşist saldırılara karşı koyuşta, faşist işgallerin kırılmasında, devrimci/örgütlü mücadelenin geliştirilmesinde, Devrimci İşçi Hareketi’nin temellerinin atılıp, işçi sınıfının örgütlenmesinde onun bitmek tükenmek bilmeyen enerjisi, sabrı, inatçılığı, hoşgörüsüne sınırsız özverisi vardır.
12 Eylül sonrası tutsak düştüğünde, eşine ve 1.5 yaşındaki çocuğuna gözleri önünde işkence yapılmasına karşın sergilediği devrimci tavırla, yoldaşlarına direnme ruh ve azmi vererek mücadelenin bu kesitinde de üzerine düşenleri yerine getirdi.
Tutsaklık koşullarında düşmanın teslim alma politikalarına karşı geliştirilen her türden direniş eyleminde yer almasının ötesinde; bu politikanın en azgın boyutlara ulaştığı 1984’te, faşizme karşı “cesetlerimizle barikat oluşturacağız” diyen hareketimizin Ölüm Orucu eyleminin birinci ekibinde gönüllü olarak yer alarak, mücadelenin cezaevleri cephesinde de bir devrimciye/DEVRİMCİ SOL’cuya yakışır tavır sergiledi. Tutsaklığın sonraki yıllarında bir an önce sıcak mücadeleye katılma tutkusuyla yanıp tutuştu ve bu amaçla gerçekleştirilen firar hazırlıklarında özverili ve disiplinli bir çalışma içinde oldu.
1990 yılındaki devrimci firar eylemimizle özgürlüğe adım attıktan sonra, yeniden sıcak mücadeledeki yerini alan yoldaşımız, hareketimizin askeri kamp oluşturma ve kır gerillasını yaratma perspektifi doğrultusunda görevler aldı ve yurtdışına çıkarıldı. Bu süreçte gerilla eğitimi aldı, yeni insanlar yetiştirdi. Bir süre sonra örgüt kararıyla ülkeye döndü ve kıra gitme hazırlıklarını başlattı. Bu hazırlıkları sürdürürken şehit düştü. İbrahim yoldaşın 20 yılı aşan devrimci yaşamında örnek alınacak pek çok yanı vardır. O her şeyden önce bir görev adamıydı. İlkeli ve disiplinli yaşamıyla, tevazu sahibi gerçek bir devrimciydi. Onun için, bir masa başında günlerce daktilo yazmakla ya da saatlerce yol yürüyüp bir not götürmekle veya bir sempatizanla bıkmadan uzun uzadıya konuşmakla, silahlı bir eyleme gitmek arasında bir fark yoktu.
İbrahim yoldaşı 1969’dan, şehit olduğu güne kadar, kitle çalışmasındaki en küçük propaganda eyleminden, en ileri silahlı eylemlere kadar her boyutta mücadele içinde görmek mümkündür.
O, hiçbir örgütlü ilişkinin kalmadığı koşullarda bile devrimci faaliyetin sürdürülmesi gerektiğine inanan ve bunun için bir şeyler yapan biriydi.
Devrimci yaşama adım attığından bu yana THKP-C ideolojisinin sadık bir savunucusu oldu, hareketimiz içinden çıkan her türlü sapmaya karşı mücadele etti.
Düşmana karşı inatçı ve uzlaşmaz tavrı ve devrimci yaşamına yön veren tüm olumlu özellikleriyle İbrahim yoldaş, DEVRİMCİ SOL’culara daima örnek olacaktır.
*
Toprak çürür, o gözler çürümez,
açar mavi mavi çocukların gözlerinde
Devrimci İşçi Hareketi Sorumlusu İbrahim İlçi (1957-…)
İzmirli yoksul bir ailenin çocuğuydu. Devrimci yaşamla 74 sonrası yükselen gençlik mücadelesi içinde tanıştı. İDMMA Yıldız’da öğrenci gençliğin akademik-demokratik mücadelesinde en ön saflarda yer aldı. Bu dönemde okul derneğinin başkanlığı dahil birçok görevi oldu ve bir DEV-GENÇ’li olarak anti-faşist mücadele içinde pişti.
Temmuz 1977’de Beşiktaş’ta bir faşist odağın dağıtılması eyleminde tutsak düştü. İşkencehanede sır vermedi ve bu tavrıyla siyasi arenaya henüz yeni çıkan hareketimizin insanlarına örnek oluşturdu.
Uzun süren tutsaklık yaşamında sırasıyla Bayrampaşa, Selimiye, Toptaşı, Adapazarı, Selimiye, Davutpaşa, Sultanahmet, Bayrampaşa, İzmit, Bartın, Sağmalcılar Özel Tip ve Gaziantep cezaevlerinde direnişten direnişe koştu, sürgünden sürgüne gönderildi. Onun tutsaklık koşullarındaki direnişçi kimliğine en güzel örnek 1984’te, Ölüm Orucu direnişinin hazırlıkları sürerken gösterdiği tavırdır. Geçici olarak bulunduğu Sağmalcılar Özel Tip’te, eyleme katılması istenmediği halde o bizzat başvuruda bulunarak eylemde yer almak ve ilk ekipte bulunmak istediğini belirtti.
İbrahim yoldaş, tutsaklık yaşamında hep sıcak mücadeleye katılmak arzusuyla yanıp tutuştu, kaldığı cezaevlerinde gündeme gelen “özgürlük eylemleri”nin hepsinde yer aldı. Bu eylemlerden birinde, Sağmalcılar’da tutuklu iken, tutuklu iki Filistinli gerillayı gönderdikten sonra, sıra kendisine geldiğinde cezaevi bahçesinde fark edildi ve yakalandı. Ama o, tekrar tekrar firar örgütleme girişimlerinden vazgeçmedi.
Tutsaklığı sona erdikten sonra ise, tereddütsüz mücadele saflarında yer aldı ve sorumluluk üstlendi. Devrimci İşçi Hareketi’nin yeniden örgütlenmesi ve adını duyurmasında onun çabalarının payı büyüktür.
Elektronik sistemler, patlayıcılar vb. gibi çeşitli teknik konularda da özel yeteneklere sahip yoldaşımız, bu konularda da hareketimize büyük katkılarda bulunmuştur.
İbrahim yoldaş, mütevazı, sabırlı, inatçı ve soğukkanlı kişiliğiyle, özverili yaşamıyla, çalışkanlığı ve direngenliğiyle, kararlılık ve cesaretiyle büyük ideallerin adamıydı. Hareketini ve mücadelesini geliştirmek için kafa yoran, üreten, yaratan bir dava adamı olmayı hep önüne bir hedef olarak koydu. Her zaman örgütlülüğü savundu ve örgütlü mücadele içinde yer aldı. O, sahip olduğu proleter özellikleriyle herkesin örnek alması gereken bir devrimciydi.
Ve hep arzuladığı gibi elinde silah savaşarak ve zafer sloganları atarak şehit düştü.
*
Soylular ve çömezleri önünde düşmemeyi,
çizmeleri altında bizi
ezmek isteyenler önünde düşmemeyi,
geceleri kurtlar gibi uluyanlar önünde,
gündüzleri yılanlar gibi sürünenler önünde
düşmemeyi öğrenmeliyiz.
Başı dimdik vuruşanlardan
Vurulup bir dağ gibi yıkılanlardan öğrenmeliyiz
Askeri Komite Aday Üyesi Cavit Özkaya (1958-…)
Devrimci mücadeleye doğup büyüdüğü Çanakkale’nin Bayramiç ilçesinde lise yıllarında başladı. (1975’ler) Üniversite için geldiği İstanbul’da DEV-GENÇ saflarında daha örgütlü biçime bürünen devrimci yaşamı, giderek bulunduğu birimde ve bölgede daha etkin görevler almasıyla sürdü. Önce İktisat Fakültesi’nde, daha sonra da Beyazıt bölgesinde DEV-GENÇ adına yapılan çalışmalar içinde sorumluluk aldı ve bu süreçte hem yönetici, hem de uygulayıcı bir militan olarak anti-faşist mücadele pratiğini omuzlayanlardan biri oldu. Hareketimizin örgütlülüğünün geliştiği ve yayıldığı kesitte, Karadeniz bölgesindeki devrimci çalışmaya katıldı ve bu bölgede çeşitli düzeylerde sorumluluklar aldı, yöneticilik yaptı.
Mülteciliğin, davadan kaçışın sıradanlaştığı, inkarcılığın geliştiği cunta yıllarında mücadelesini İstanbul’da sürdürdü ve hareketimizin geleceği açısından önemli roller üstlendi. Cuntaya karşı sürdürülen direnişte ve hareketimizin var olma mücadelesinde bütün enerjisiyle yer aldı.
1983 başında tutsak düştü ve 6 yıla yakın tutsak kaldı. Tutsaklık yılları direnişlerin içinde ve en önünde geçti. 1984’te Ölüm Orucu gönüllüsü olarak ikinci Ölüm Orucu ekibindeydi.
1988’de tahliye olduğunda tereddütsüz mücadeleyi seçti. Ve hareketimizin silahlı savaşı yeniden geliştirmesinde etkin bir rol oynadı. SDB’lerin yeniden kurulmasında ve yaygınlaştırılmasında onun büyük emeği vardır. Bu konuda önemli görevler üstlendi. Bir süre askeri komite adayı olarak silahlı birlikler içinde komutan olarak yer aldı, daha sonra ise doğrudan komite üyesi olarak görevini sürdürmeye başladı. Cavit yoldaş, harekete olan bağlılığı, zor dönemlerde görev üstlenmedeki cesareti, kendine güveni, kendini aşma konusundaki çabası ve yetenekleriyle hareketimizin mücadelesini kesintisiz olarak sürdürebilmesine ve silahlı savaşı geliştirebilmesine önemli katkılarda bulundu.
Bıraktığı miras, her DEVRİMCİ SOL’cunun ortak hazinesi olacaktır.
*
Oysa titiz olmak, yaşamın bizden istediği,
hakkımız yok vazgeçmeye adaletten,
bağışlamaya hakkımız yok geçmiş günleri.
Sabrımız ne kadar yol açarsa acımaya, ne
kadar bağışlayıcı olursak bilelim ki, o
kadar elinden tutuyoruz zorbalığın,
hizmetine koşuyoruz yüreğimizi.
Askeri Komite Aday Üyesi Hasan Eliuygun (1962-…)
Ordu’nun Fatsa ilçesindeki yoksul bir ailenin çocuğuydu. Devrimci mücadeleye daha lise yıllarındayken katıldı. Gözüpekliği ve kararlılığı ile kısa sürede öne çıktı ve ’80 öncesi anti-faşist mücadelenin militan unsurlarından biri oldu.
1981’de tutsak düştü.
Onun sekiz yıla yaklaşan tutsaklık yaşamı, kendini yeniden yaratmanın en güzel örneklerinden biridir. Harekete bağlılığını her koşulda sürdürerek sabır ve inatla adımlar attı ve hiç durmadan ilerledi. Sonuçta DEVRİMCİ SOL ailesinin kararlı ve militan savaşçılarından biri haline geldi.
Tutsaklığı sona erip dışarı çıktığında hiç beklemeksizin mücadeledeki yerini aldı. 1988’de bir devrimci kamulaştırma eyleminde çıkan çatışma sonucu yeniden tutsak düştü; ama işkencehaneden düşmanı yenerek çıktı.
Tutsaklığı süresince tüm firar/özgürlük eylemlerinde etkin biçimde görev aldı, yoldaşlarının ve kendisinin sıcak mücadeleye bir an önce katılması için canla başla çalıştı.
1990’da yeniden dışarı çıktığında yine tereddütsüz örgütüyle kucaklaştı. Ama bu kez daha bilinçli ve daha büyük görevlerehazır olarak Akdeniz Bölge Komitesi’ne atandı ve komitenin sorumluluğunuyürüttü. Polisin düzenlediği provokasyon, sonucu hedef haline getirilmesiyle bu görevinden alındı ve bir süre askerikomite adayı, daha sonra da askeri üyesi olarak çalıştı. Silahlıbirliklerimizin komutanlarından biri oldu.
Hasan yoldaş, oligarşi tarafından hedef haline getirilmesine rağmen korkuya, yılgınlığa, paniğe düşmedi, kararsızlık geçirmedi. Mücadeleye daha yoğun biçimde sarıldı. Tutsaklığı sırasında yoldaşlarına “Bir daha beni asla sağ yakalayamayacaklar”; tutsaklık sonrası çok kısa bir süre gördüğü annesine “Bir daha böyle olmayacak anne, bir dahaki sefere çatışarak şehit düşeceğim.” demişti. Ve sözünde durdu. Bir DEVRİMCİ SOL savaşçısına yakışır biçimde şehit düştü. Kararlılığını, cesaretini, atılganlığını ve sürdürdüğü devrimci kavgayı gelecek kuşaklara miras bırakarak…
*
Ve siz
bir kez daha
yıkılacaksınız çaresizlik
çemberinde. Oysa biz
yeniden doğacağız
ölümlerde
Askeri Komite Aday Üyesi Nazmi Türkcan (1964-…)
Devrimci mücadele ile ortaokuldan hemen sonra tanıştı. Yer aldığı Liseli DEV-GENÇ saflarında kısa sürede gelişti ve öne fırladı.
Genç, tecrübesiz ve deneyimsiz olmasına karşın, 12 Eylül sonrası tutsak düştüğünde, düşmanın kendisini en güçlü hissettiği işkencehanelerden zaferle çıkmasını bildi. 1983’e kadar süren ilk tutsaklığı sonrasında dışarı çıktığında, koşulların tüm olumsuzluğuna rağmen, devrimci olmanın gereklerini yerine getirmekten kaçınmadı. Bu süreçte İstanbul devrimci gençliğinin örgütlenmesinde aktif görevler aldı.
1988 yılında yeniden tutsak edildiğinde, işkencecileri bir kez daha yendi. Nazmi yoldaş, cezaevinde de boş durmadı. 1990’da tahliye olup sıcak mücadeledeki yerini alana kadar geçen süre içinde yürütülen tüm firar faaliyetlerinde yer aldı.
Tahliye sonrasında tereddütsüz mücadele saflarına katıldı. Önce Ege Bölgesi’nde sorumluluklar aldı ve bir süre burada çalıştı. Daha sonra askeri komite adayı ve ardından komite üyesi oldu.
Atak, militan yapısıyla hep öne çıkan Nazmi yoldaş, kararlılığı ve cesaretiyle, devrime, halkına ve örgütüne olan bağlılığıyla, özveriyle yoğrulmuş yaşamıyla, sıcak yoldaşlık ilişkilerindeki ustalığıyla mücadelemizde hep yaşıyor, yaşayacak…
*
Boşuna değil yaşamın yorgunluğu
Her şafak vakti
Gecenin yüreği patlarken denizlere
Sarmaşıklar gibi bir yaprak
Bin dal ile uzanırız güzelliklere
Direncin sularında boylanırken umut
Değil mi ki damla damla
Öfke süzülür de şakaklardan
İnancın o yürekli şarkıları
Düşmez yine dudaklardan
Silahlı Devrimci Birlikler Üyesi Fintöz Dikme (1961-…)
Fintoz yoldaş, yoksul bir Kürt ailesinin çocuğuydu. 1978’de örgütsel yapımızı oluşturmaya başladığımız süreçte Liseli DEVGENÇ saflarında mücadeleye katıldı. Hasköy Lisesi’nde başlayan devrimci yaşamı, gençlik mücadelesi içinde devam etti. Devrimci görevlerini yerine getirirken, gözaltına alındı ve 1980 öncesi bir süre tutsak kaldı. Özgürlüğe adım atar atmaz, yine Liseli DEV-GENÇ saflarında mücadeleye katıldı.
Fintoz yoldaş, 12 Eylül cuntası döneminde ailesinin yurtdışında bulunması nedeniyle bir süre yurtdışında kaldı. Ama Avrupa’da da örgütlü mücadele içinde oldu ve ülkeye dönmek için ısrarlı bir çaba gösterdi. Kimi eksik ve hatalar sonucu bunun sağlanamaması, onun ülkeye dönme isteğini söndürmedi. O, aslında Avrupa’ya hiçbir zaman ısınamadı ve ülkeye dönme arzusuyla yanıp tutuştu. Sonunda direterek de olsa ülkeye dönmeyi başardı ve bir DEVRİMCİ SOL savaşçısı olarak sıcak mücadeledeki yerini aldı.
Fintoz yoldaş, SDB’lerde tereddütsüz görev alarak hareketimizin kadın savaşçılarından biri olma yolunu seçti. Ve silahlı mücadelede kadınların oynayabileceği rolü en iyi gösterenlerden biri oldu. ..
O, yurtdışında yozlaşmadan, değer yitimine uğramadan devrimci kalmayı başaran insanlardan biridir. Ve bu yanıyla bir örnektir. Bizlere 14 Temmuz’da şehit düşene kadar kesintisiz olarak süren 13 yıllık devrimci yaşamı miras bıraktı. Onun en büyük özelliği, sessiz, sakin görüntüsü altında her zaman coşku dolu bir yürek taşımasıydı. O mütevazılığı ve devrimci saflığıyla herkese örnek olacak, hareketimizin ve ülkemiz devrimci kadınlarının mücadelesinde ebediyen yaşayacaktır.
*
Çok insan izleyecek beni, bitmez
tükenmez gençler, altın yüzlü…
Ölecekler bu kan savaşında,
kavuşmak için daha çok güneşe.
Silahlı Devrimci Birlikler Üyesi Buluthan Kangalgil (1969-…)
1980 sonrası gençlik mücadelesi içinde yer alarak, DEVGENÇ örgütlenmesine katıldı. Militan karakteri, cesareti ve sevecen kişiliğiyle üniversite gençliğinin militan önderlerinden biri oldu. Yoldaşları ve okul arkadaşları ile kurduğu içten, samimi ilişkiler onu kısa sürede tüm öğrenci gençliğe sevdirdi. Ve tüm gençliğin sözünü dinlediği, sevilen, sayılan biri haline geldi.
1989 1 Mayıs eyleminde ve 1990 Yıldız işgal eyleminde aktif olarak yer aldı. Bu nedenle bir süre tutsak düştü. Tutsaklık koşullarında da kendisini sürekli geliştirmeye, araştırmaya, eğitmeye önem verdi. Cezaevinde devrimci yaşamı kazanç hanesine yazmasını bildi. Bir DEVRİMCİ SOL savaşçısı olma arzusuyla hareket etti ve bunu başardı.
14 Temmuz’da Ankara’da, faşist polis kuşatmasında, bir devrimci yaratıcılık ve militanlık örneği sergileyerek, son anında da düşmana darbe vurarak şehit düştü. Devrimci gençliğin ve DEVRİMCİ SOL savaşçılarının mücadelesinde hep örnek olarak alınacak ve anılacaktır.
*
Biz gene devam ediyoruz
dağıta püskürte geceleri,
kemire tükete zincirleri süre
kabarta toprağı, çöze aça
sorunları, Kavgaya gire çıka
devam ediyoruz yaşamaya
DEVRİMCİ SOL Üyesi Bilal Karakaya (1962-…)
Bilal yoldaş, devrimci yaşamla ’80 öncesinin anti-faşist mücadele döneminde tanıştı. Ve devrimci mücadele içinde aktif olarak yer aldı. Cunta döneminde tutsak düştü. Direnişini 12 Eylül zindanlarında da sürdürdü ve tahliye olup, hareketimizle kucaklaşır kucaklaşmaz, kavgayı kaldığı yerden sürdürdü.
Simitçilikten boyacılığa, işportacılığa kadar birçok işte çalışan Bilal yoldaş, bir süre hem ailesini geçindirdi hem de devrimci faaliyet yürüttü. Proleter kişiliği onu profesyonel devrimcilik yapma noktasına getirdi.
O, sessiz ve tevazu sahibi bir devrim emekçisi, isimsiz kahramanlarımızdan biriydi. Devrimci saflığın ne olduğunu anlamak için ona bakmak yeterliydi. O hep görev aşkıyla yanıp tutuştu, zorluklardan bir kez olsun şikayet etmedi. Yıllarca her türlü sosyal yaşamdan uzak bir atölyede yatıp kalktı, bombalarla uyudu, onları hazırlayıp yaptı, taşıdı, getirip-götürdü. Birçok silahın bakımı, temizliği ve güvenliğinden sorumlu oldu.
Faşizme sıktığımız her kurşunda, faşist odakların tepesinde patlayan her bombardımanımızda onun emeği vardır.
O, 12 Temmuz’da şehit düşünceye kadar, bir DEVRİMCİ SOL savaşçısı gibi yaşadı. Ve ölümü de bir DEVRİMCİ SOL savaşçısı gibi karşıladı. Anısı mücadelemizde daima yaşayacaktır.
*
Kavganın ve hürriyetin
Türküsünü söylemek istiyorum
Gür bir akışla akacak kanın
Eşitliğin türküsünü söylemek istiyorum
Halklar adına yükselen sancağın
Sadeliğin, inceliğin, onurun
Türküsünü söylemek istiyorum
DEVRİMCİ SOL Üyesi Zeynep Eda Berk (1964-…)
Zeynep yoldaş, öğrenci gençliğin akademik-demokratik mücadelesinin gelişimi içerisinde devrimci gençlik ile tanıştı. Bir süre sonra İTÜ İnşaat Fakültesi’nde DEV-GENÇ militanı olarak aktif şekilde çalıştı. Mücadelenin yüklediği görevler nedeniyle öğrenimini yarıda bırakarak, profesyonel devrimciliğe adımını attı. Böylece özverili yapısı, korkusuzluğu, hareketine ve davasına bağlılığıyla tüm zamanını ve enerjisini, bir DEVRİMCİ SOL savaşçısı olarak mücadeleye vermeye başladı. Kısa sürede hareketi ile bütünleşti. Ve SDB komutanlarının kullandığı bir askeri büronun kurumlaşmasında görev aldı.
Örgütlü mücadele içerisinde yer aldığı üç yıl gibi kısa sürede, DEVRİMCİ SOL’un ilke ve değerlerinden pek çoğunu bünyesinde toplayıp, çevresine aktarmayı başaran Zeynep yoldaş, onurlu yaşamını silah elde savaşarak noktaladı. Mücadeleye yeni katılan yoldaşlarımızın, Zeynep yoldaşın yaşamından alacağı ve öğreneceği pek çok şey vardır.
*
Ey hevalo hevalo
Ölüm de korkar can
Böyle bir çift göz tetikte
böyle bir parmak karşısında durmaktan
Ölüm de korkar kurban
DEVRİMCİ SOL Üyesi Yücel Şimşek (1967-…)
Yücel yoldaş, Tuncelili yoksul bir Kürt ailesinin çocuğuydu.
O da genç yoldaşlarımız gibi, 12 Eylül sonrası gelişen devrimci gençlik hareketi içinde yetişti. İTÜ gençliğinin öncülerinden biriydi. İnşaat Fakültesi öğrenci derneğinin kurucuları arasında yer aldı. Okulu bitirdikten sonra İnşaat Mühendisleri Odası’nda devrimci faaliyetini devam ettirdi.
Son görevi örgüt kuryeliği olan Yücel yoldaş, bunun yanında başka görevler de üstlendi. Görevi gereği günün her saatinde risk altındaydı. Ama o bundan bir kez olsun yakınmadı, sızlanmadı; görevini büyük bir disiplin ve özveriyle yerine getirdi. O, temizlik ve saflık sembolü bir devrimci, örgütümüzün isimsiz kahramanlarından biriydi.
Kendisini sürekli yenileyen ve aşan Yücel yoldaşın en büyük özlemi hareketimizin silahlı bir savaşçısı olmaktı. Gerçi o bu özlemine kavuşamadı, ama bir DEVRİMCİ SOL savaşçısı olarak şehit düşerken, geride kalan devrimcilere örnek alınması gereken değerler bıraktı.
*
yarılır dört duvar
çatlar demirler
direncin ulaşır bize
içini ferah tut
yüzünü sıcak
savaş sürüyor çünkü her mevzide
DEVRİMCİ SOL Teknik İşler Sorumlusu Ömer Coşkunırmak (1960-…)
12 Eylül sonrası gelişen gençlik hareketi içinde yetişen devrimcilerden biriydi. Okul sonrası mühendis odalarında hareketimiz adına örgütlenme çalışmalarına katıldı. 1989 yazında yeraltı yaşamına geçti, büro örgütlenmesi ve çeşitli teknik konuların geliştirilmesinde sorumluluk aldı. Ve bu görevini başarıyla yerine getirdi.
Ömer yoldaş; küçük iş, büyük iş ayrımı yapmadan her işe koşan, görevini büyük bir sabır ve titizlikle yerine getiren bir devrimciydi. Çalışkan ve üretkendi. Bir gün olsun yaptığı işten yakınmadı. Tevazu onun kişiliğinin bir parçasıydı. O, yaratıcı yeteneğiyle devrimci hareketin pek çok ihtiyacını karşılamış, her zaman bir görev adamı olmayı başarmıştır.
Tüm yoldaşlarımız gibi onun da anısı yaşayacak, bize bıraktığı devrimci miras yaşatılacaktır.