Devrimci Okul: Vatanseverlik

‘’Nasıl silahını yitiren ordu, orduluk niteliğini yitirirse, yurtseverlik coşkusu taşmayan devrimci de devrimcilik niteliğini yitirir.’’ Mahir Çayan

Vatanseverlik Ulusal Kimliğini Savunmak Ve Onun İçin Savaşmak Demektir

Sevgili Devrimci Okul Okurları Merhaba. Bu hafta Devrimci Okul’da vatanseverlik konusunu farklı bir yönüyle ele alacağız.

“Nasıl silahını yitiren ordu, orduluk niteliğini yitirirse, yurtseverlik coşkusu taşımayan devrimci de devrimcilik niteliğini yitirir.” (Mahir Çayan)

Vatanseverlik, vatanının bağımsızlığını, halkının özgürlüğünü istemek, bağımsızlığı ve özgürlüğü kazanmak için mücadele etmektir. Gerektiğinde otoprak parçası için canını verebilmektir.

Savaşımızı ısrarla sürdürdükçe, düşmanlarımızın “Bir sizi değiştiremedik” diye hayıflandığına tanık oluyoruz. Kimi dost görünen düşmanlarsa “Artık bu çağda bağımsızlık mı kaldı?” diye inançsızlık yaymaya çalışıyorlar.

Savaşıyoruz çünkü uğruna savaşacağımız değerlerimiz var.

Savaşıyoruz çünkü bu değerlerimize pervasızca saldıran, yok etmeye çalışan düşmanlarımız var.

Emperyalizm ve faşizm, halkımıza ve vatanımıza yani bizleri var eden, yaşamamıza neden olan değerlerimize saldırıyor. Bunlar için savaşıyoruz, bunlardan güç alıyoruz.

VATANSEVERLİK EMPERYALİZMİN İŞGALİNİ GÖRMEK VE KARŞISINA DİKİLEBİLMEKTİR!

Vatanseverlik, yalnızca devrimcilere özgü değildir. Teorik olarak, vatansever olmak için Marksist-Leninist olmak, mutlaka sosyalizmden yana olmak gerekmez.

Ama bugün emperyalizme karşı tutarlı, kararlı bir vatanseverlik, yalnız devrimciler tarafından ortaya konulan politik bir tutumdur.

Emperyalizm, yaşamımızın orta yerinde varlığını hissettiren, somut bir olgudur.

Elde silah savaşarak kazandığımız bağımsızlığı 1946’lardan itibaren masa başında emperyalizme sunan işbirlikçiler, aynı zamanda emperyalizm adına ülkeyi yönetmeye de başlamışlardır.

Yaşadığınız en küçük sorunun dahi nedenlerini sorgulayın, karşınıza emperyalizm çıkar.

Neden açız?

Neden evlerimiz kentsel dönüşüm denilerek başımıza yıkılıyor?

Neden köylülük, hayvancılık bitirildi?

Neden parası olmayan okuyamıyor?

Neden hastane kapılarında ölüyoruz?

Hepsinin cevabında IMF’yle, AB’yle, ABD’yle yapılan anlaşmalar vardır. Yaşadığımız her sorunun kaynağında yeni sömürge ülke olduğumuz gerçeği yatar.

O halde ekmek istiyorsak, sağlık hakkımızı, barınma hakkımızı istiyorsak, yoksulluk artık son bulsun istiyorsak, bağımsızlığımızı kazanmalıyız.

Devleti yönetenlerin bizleri insan yerine koymadığından mı şikayet ediyoruz?

Okulumuzdaki, mahallemizdeki, iş yerimizdeki sorunlara dair bize söz hakkı tanımadığından mı?

Haklarımızı kullandığımızda polisin copuyla, hapishanelerle mi karşılaşıyoruz?

Tüm bunlar gayrimeşrudur; fakat bugünkü sistemin doğasına uygundur.

Çünkü eli kolu bağlanmış olan bir ülkede demokrasi olmaz, faşizm olur. Demokrasiyi kazanmak için önce kollarımızdaki esaret zincirlerimizi söküp bağımsızlığımızı kazanmak zorundayız.

Vatanseverlik budur. Düşmanını görmek, onu bu topraklardan ayak izlerine kadar silmek isteği taşımaktır.

VATANSEVERLER, EMPERYALİZMİN VE İŞBİRLİKÇİ İKTİDARLARIN KORKULU RÜYASIDIR!

Vatanı vatan yapan üzerinde yaşayan halktır. O toprakların tarihini yaşamış, o topraklar için kanını akıtmış olan halk… Vatan, orada yaratılan geleneklerin, değerlerin, kültürün toplamıdır.

Vatan, üzerinde yaşayan halkla bir bütündür ve birine yapılan saldırı diğerine de yapılmış demektir. Biri yok olursa diğeri de yok olacaktır. Bu yüzden gerçek vatanseverler halkın içindedir. Onlar için vatanları uğruna mücadele etmek varlık yokluk sorunu olduğundan, her türlü bedeli ödemeyi göze almışlardır.

Sovyet halkı Nazi işgaline karşı vatan savunmasında 25 milyon şehit vermiştir.

Kurtuluş Savaşı’nda halkımız on binlerce şehit vermiştir. Mahirler bağımsız Türkiye için kurşun yağmurları altında çatışıp şehit düşmeyi göze almış; “DÖNMEYE DEĞİL, ÖLMEYE GELDİK” demişlerdir.

Kahraman Altunlar, Sadık Mamatiler, Selçuk Akgünler ve daha nicelerimiz antiemperyalist eylemlerde şehit düşmüşlerdir.

DEV-GENÇ’liler füze kalkanı istemediklerini haykırmak için açtıkları çadırlarda saldırıya uğramış, yüzlercesi gözaltına alınmış, tutsaklar vermişlerdir. Binlerce kişilik Bağımsız Türkiye konseri yapan Grup Yorum’un elemanları konser biletlerini satanlar, konserlerine katılanlar dahi tutuklanıyor…

Nedendir bunca saldırı?

Bir çadırdan, bir pankarttan, bir konserden neden bu kadar korkuyorlar?

Korkuyorlar çünkü halkın bağımsızlığı için bir araya gelip savaşması demek iktidarlarını kaybetmeleri demektir. Halkımızın gücünden korkuyorlar. Türkiye halklarının emperyalistlerealerjisinin köklü olduğunu biliyorlar.

Yıllarca yalanla, yozlaştırma politikalarıyla emperyalistleri dost müttefik diye gösterseler de halkımız emperyalistleri tanıyor.

İşbirlikçilerin “BÜYÜK ÜLKE” masallarının gerçekte “ABD TAŞERONLUĞU” olduğunu biliyor halkımız.

Halkımızın hafızası güçlüdür.

Orada yılların deneyleri, tarihi birikmiştir. Bir tek kıvılcım bile bağımsızlık ateşini büyütebilir.

Ülkemiz halklarının bilincinde Erzurumlu Mevlüt Ağa’nın vatan sahiplenmesi vardır. Osmanlı’nın son zamanlarında savaşlar, halkın belini büker, tarlasını ekemez, karnını doyuramaz olur ve Erzurumlular göç ederler. 80 binlik Erzurum’un nüfusu 8 bine düşmüştür. Çoğu da Çukurova’ya yerleşmiştir.

Gel zaman git zaman 1. Paylaşım Savaşı yaşanır. Ve vatan hainleri Anadolu topraklarını emperyalistlere paylaştırırlar.

Anadolu’da Kurtuluş Savaşı başlayacaktır. İşte bu Kurtuluş Savaşı’nı verecek halkın hangi bilinç ve sahiplenmeyle savaşacağının hikayesidir Mevlüt Ağa’nınki.

Mevlüt Ağa Erzurum yoluna düşer, Çukurova Erzurum arasında karşısına birisi çıkar ve Mevlüt Ağa’ya sorar:

-Amca nerden gelirsin?

-Çukurova’dan

-Nereye gidersin?

-Erzurum’a.

-İşin ne amca Erzurum’da?

-Çukurova hem sıcak, hem bereketli topraktır, hem yaşlısın da?

-Duydum ki Erzurum’u düşmana veriyorlarmış, karşılarına dikilmeye gidiyorum. Kimin toprağını kime veriyorsunuz siz diye soracağım.

İşte vatana duyulan bu bağlılık Türkiye halklarına bağımsızlığı kazandırmıştır.

Bugün de vatanseverler AKP’nin karşısına dikilmeli “Bizim olanı ne hakla satıyorsunuz emperyalistlere?” demeliler.

Oligarşiye “Siz kimsiniz ki her karış toprağımıza ABD üsleri açıp, yanı başımızdaki kardeş halkların üzerine bombalar yağdırıyorsunuz?” diyerek,üzerlerine yürümelidir. Meydanlarda, fabrikalarda,okullarda, gecekondularda her yerde emperyalizmin,onların temsilcisi işbirlikçilerinin karşısına dikilmeli,hesap sormalılar.

Vietnamlı bir köylü, ABD bombaları ülkesini ve köyünü yakıp yıkarken ne diyordu:

“Benim halkım her zaman buradaydı. Babam, onun babası ve dedemin babası geriye sayabildiğimiz kadarıyla hepsi. Yanki şeytanlarının bombaları, mermileri ve tanklarıyla mezarları parçalansa bile, onların kemikleri burada gömülü. Burada yaşayacağım ve burada savaşacağım. Yanki bombalarıyla ya da mermileriyle ölürsem, en azından kemiklerim atalarımınkiyle aynı toprak parçasında kalacak.”

BAĞIMSIZLIK SAVAŞINDA DOSTU DÜŞMANI AYIRT EDEMEYENLER ZARAR VERİR!

Her şeyin ters yüz edildiği dönemde yaşıyoruz. Doğrunun yanlış, dostun düşman, vatan haininin vatansever ilan edildiği bir zamandayız. Bu ideolojik çarpıklık halkın bağımsızlık savaşına zarar veren en büyük etkendir. Çünkü düşmanı görmeyen, tanımayan bilmeyen onunla savaşmaz, savaşamaz.

Düşmanlarını dost bilen, onu yok edeceğine evine buyur eder.

Halkın düşmanı emperyalizmdir. Bu gerçeği saklayan, AB ve ABD emperyalizmini dost diye gösteren, aldatan da halkların düşmanıdır. Vatanımızın esaretine ortak olanlar vatan hainleridir.

Onlara karşı mücadele etmek de vatanseverliktir.

Bugün tekellere, tefecilere, toprak ağalarına, AKP’ye, MHP’ye, CHP’ye, polise, orduya ve devletin tüm kurum ve kuruluşlarına karşı mücadele etmek vatanseverliktir.

Düşünün yıllarca ABD, müttefik, stratejik ortak diye anlatıldı; karşılıklı yardım anlaşmaları yapıldı, Küçük Amerika yaratma hayalleri kuruldu. Bunların her biri halkın bilincini çarpıtmaya yönelik adımlardır ve bunları yapan, söyleyen vatan hainidir.

Paraguay tarihinden bir olay anlatalım. Bir Latin Amerika ülkesi olan Paraguay halkı işgalciye karşı savaşmıştır. 1865 yılında Brezilya, Arjantin ve Uruguay üzerinden Paraguay’a saldırır.

Paraguay Devlet Başkanı Fransisko Solara Lopez halkıyla beraber direnme kararı alır. Savaşın başındaki Lopez, kardeşini ve bir piskoposu kurşuna dizdirir. Lopez bunu caniliğinden ya da iktidar hırsından yapmamıştır. Kardeşi ve piskopos, işgalcilerin Paraguay halkını kurtarmak için geldiklerini söylemektedirler.

Paraguay devlet başkanı, halkın bilincinde düşman algısını yok etmeye ve onun düşmana karşı savaşma kararlılığını yok etmeye yönelik bir çabayı vatana ihanet olarak kabul eder ve Lopez işgalcilerle beş yıl boyunca savaşır.

Tüm askerleri ölür, yaşlılardan ve takma sakal takarak savaşan çocuklardan kurduğu orduyla beraber katledilene kadar savaşır.

“Vatanseverlik” adı altında şovenizmi körükleyenler ve halkları birbirine düşürenler gerçekte vatan hainleridir.

“ABD Defol Bu Vatan Bizim” pankartını taşıyanları linç etmeye kalkanlar; linçleri tezgahlayanlar vatan hainleridir.

İncirlik’e, ABD üslerine karşı savaşmayanlar vatan hainleridir.

Her hafta gelen ABD ve NATO görevlilerinin kırmızı halılarla karşılanmasını sineye çekenler vatan hainleridirler.

Vatanseverler, onların gerçek yüzlerini ortaya çıkarmalı ve halkın bilincini çarpıtmalarına izin vermemelidirler.

VATANSEVERLİK ULUSAL KİMLİĞİNİ SAVUNMAK VE ONUN İÇİN SAVAŞMAK DEMEKTİR!

Lenin vatan için “Politik, kültürel ve toplumsal olarak aynı çevreyi paylaşan halkların üzerinde yaşadıkları topraktır” der.

Bu yüzden vatan demek halkların kimliği demektir.

Vatan halkın sadece karnını doyuracağı yer değildir. Aynı zamanda yüzlerce yıldır yaratılan kültür, gelenekler ve değerleridir. İşgalcinin vatan toprağına basması demek artık o halkın kimliğinin tahrip edilmesi, çürütülmesi demektir.

Halklarımızın yaratığı değerleri sahiplenmenin tek koşulu emperyalizme karşı savaşmaktır. Halklarımızın kimliklerini kazanmasının, korunmasının tek yolu emperyalizmin askeri, siyasi, kültürel, ekonomik her türlü saldırısına ve işgaline karşı savaşmaktır. “Bağımsızlığın modası geçti.”, “Bağımsız bir ülke bu zaman da olmaz, zaten buna gerek de yok.” Diyenler aslında soysuzlaşmışlardır.

Onların kökleri, inançları kalmamıştır. Çürümüşlerdir. Çürümeye karşı durmalıyız.

Köksüz bir ağaç olmayacağı gibi vatansız halk olmaz. Her inançtan, her milliyetten tüm Türkiye halkları emperyalizmin ve işbirlikçilerinin karşısına dikilmelidir.

Bizler, vatan ve halk sevgisi ile donanmadıkça, düşmana karşı kinimizi büyütmedikçe devrimciliğimizi de büyütemeyiz.

Daha ileri adımlar atmak, daha çok “yük taşımak”, daha çok şey yapabilmek, öncü ve örnek olmak, devrimciliğimizi halk ve vatan sevgisi temeline oturtmaktan geçmektedir.

Sevgili okurlar haftaya başka bir konuda görüşmek üzere hoşça kalın.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Benzer Yazılar