‘’Bir savaş patladığında veya bir muhalifi yok etmek istediğimizde ilk kurban her zaman gerçektir. Önce gerçeği yok etmeliyiz, bunu da sadece yalancı bir basın ile yapabilirsiniz”
(Nazi İmparatorluğu kitabının yazarı Amerikalı gazeteci William L. Shirer)
Nikolay Çavuşesku ve eşi Elena Çavuşesku medyanın yalan kampanyası ile yaratılan havada bir anda diktatör ilan edilip katledildiler…
***
Medya stüdyolarından hazırlanan yalan haberden idama…
Timișoara Katliamı; 17 Aralık 1989
Batı medyası anlatıyordu: Korkunç görüntüler… Kamyonlar dolusu ceset… İşkence edildikten sonra yan yana dizilmiş çıplak bedenler… Ceset taşıyan çöp kamyonları… Yüzleri asitle yakılmış cesetler… Diktatör Çavuşesku’nun son marifeti… Bütün dünya lanet okudu…
Habere göre, Çavuşesku Romanyası’nda bir toplu mezar ortaya çıkarılmıştı. Ceset sayısı da 4000’di! Timișoara’da, beyaz kefenlerin üzerine yanyana dizilmiş cesetler, “Sosyalist” Çavuşesku yönetiminin kurşuna dizdiği muhaliflerdi.
Televizyon yönetici ve muhabirlerinin planladığı “toplu mezarlık”, tamamen sahte ve yutturmacaydı…
Çavuşeskuları birçok açıdan eleştirebilirsiniz, hatta cezalandırılmalarını da isteyebilirsiniz ama söz konusu kentte, Timișoara’da, toplu mezar falan yok, yoksullar mezarlığından çıkarılıp “doğal stüdyo”ya getirilen çürümüş kemikler vardı sadece. Bu “olay” bir reyting harikası olarak “ekran tarihi”ne geçti. Oysa, bir süre sonra, bu görüntülerin bir “sahneleme” olduğu anlaşılacaktı. Beyaz kefenlere sarılı cesetler, katliam kurbanları değil, yoksullar mezarlığından çıkarılan cesetlerdi.
“Komünizm eşittir Nazizm” propagandasını insanların beyinlerine yerleştirmek için böylesi bir sahteciliğe başvurulmuştu.
Amerika’nın en büyük gazetesinin editörü, bir süre sonra sermayenin belli bir kesimi ile çıkarları çatıştığında şunları söylüyordu: “Komünizm çok büyük tehlikeydi ve gerçekti. Ve bizim sermayedarlarımızın varlığını tehdit ediyordu. Komünizmi insanların kafasında bir daha aklanmamak üzere mahkum etmek amacı ile yaptık.
17 Aralık 1989’da “Timișoara Katliamı” görüntüleri yayınlanır tüm dünyada. Çavuşeskular 22 Aralık’ta tutuklanırlar, 25 Aralık’ta kurşuna dizilirler.
Çok aceleleri vardı. Çünkü biliyorlardı ki, gerçek yok edilemez, gerçekler inatçıdır.
Tüm hakimler, savcılar ve görevliler yüzlerini saklamak için kukuleta giymişlerdir. Mahkeme salonunda tek yüzü açık olan Çavuşeskulardı. Karşı-devrimci darbede kendisini sorgulayan emperyalist uşağına, Nikolay Çavuşesku’nun verdiği, “Ben ancak işçi sınıfına cevap veririm” sözlerinin üzerinden 34 yıl geçti.
Gerçek yok edilebilir mi?
Yok edilemeyeceğini Marks ve başka birçok bilim adamı yıllar önce ispatlamış. Doğru kişiden kişiye göre değişebilir, o kişinin hangi sınıfın çıkarları ile baktığına göre değişir. Ama gerçek tektir, somuttur ve bizden bağımsız olarak varlığını sürdürür.