Halkın Hukuk Bürosu’ndan İsrail Devleti’ne Dava Açıldı: “Biz, Tüm Dünya Halklarının Avukatıyız.”

“Biz, Tüm Dünya Halklarının Avukatıyız.”

Bu, öylesine söylenmiş bir cümle değildir. Dünyaya paragözlüğünden bakan, halkı mağdur ederek “kariyer” yapan halk düşmanı düzen avukatlarının kurabileceği bir cümle hiç değildir.

Bu cümlenin sahibi, 34 yıllık geleneğin yaratıcısı ve temsilcisi Halkın Hukuk Bürosu avukatlarıdır.

Onlar ki; halkın, avukata ihtiyaç duymayacağı bir adalet anlayışını savunurlar.

Onlar ki; halk için adalet sağlansın diye sokaklarda, karakollarda, mahkeme salonlarında, morg kapılarında coplanırlar.

Onlar ki; basılan hukuk bürolarına, mühürlenen kapılarına, işkenceli gözaltılara, haklarında “vurulacak terörist” kararları çıkartılmasına karşı, kendi bürolarını sığınak yaparak avukatlık yapmaya devam ederler.

Onlar ki; Kırşehir Hirfanlı’da, Maraş Terolar’da emperyalizmin eğit donat projesi dâhilinde vatan topraklarımızın, katiller yetiştirilen bir kamp haline getirilmesine karşı halkla birlikte direnirler.

Onlar ki; Kürecik’te füze kalkanına karşı eylemlerde, İncirlik’te emperyalist üslerin kapatılması için yürüyüşlerde en öndedirler.

Onlar ki; antiemperyalisttir, enternasyonalisttir. Dünyanın neresinde işgal, katliam, tecavüz, talan varsa, orada halkın ve haklının yanındadırlar. Çünkü onlar yoksul halk çocuklarıdır, onlar halkın devrimci avukatıdır.

HHB; Fuat Erdoğan’dan Ebru Timtik’e halkın avukatlığı, bitirilemeyecek, tasfiye edilemeyecek çok köklü bir gelenektir.

Halkın avukatları, 3 Ocak 2024’te emperyalizmin Orta Doğu’daki jandarması, katil İsrail siyonizmi hakkında suç duyurusunda bulundu.

7 Ekim 2023’ten bu yana Filistin’de devam eden suçlarını ve tek tek suçluları sıraladığı dilekçesiyle, emperyalizm ve siyonizmden dünya halkları adına davacı oldu.

Tıpkı 21 Kasım 2014’te, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nden Türkiye halkları adına davacı oldukları gibi.

Haklarında verilen 159 yıllık hapis cezasına karşı nasıl direndilerse, bugün faşizmin tecrit hücrelerinde

Özgür Tutsak olan dokuz avukatıyla birlikte zulme karşı direnmeye devam ediyorlar. Baş eğmeyen, halkın avukatları onurumuzdur! Aşağıda her satırı bedellerle yazılmış, halkın avukatlarının yaptığı suç duyurusu dilekçesini halkımıza sunuyoruz.

Halkın Avukatları Teslim Alınamaz!

Kahrolsun Emperyalizm, Kahrolsun Siyonizm!

Yaşasın Halkların Mücadelesi!

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına

Konu: İsrail Devleti’nin 7 Ekim’den bu yana Gazze’de ve Filistin’in diğer kentlerinde sürdürdüğü ve soykırım veinsanlığa karşı suçlar kapsamında değerlendirilmesi gereken suç fiillerine ilişkin suç duyurumuzdur.

Açıklamalar:

İsrail Silahlı Kuvvetlerinin 7 Ekim 2023 tarihinden beri başta Gazze Şeridi olmak üzere Filistin Devleti’nin tamamında sürdürdüğü insanlık dışı saldırılar, evrensel hukuk ilkeleri gereği insanlığa karşı suçlar kapsamında değerlendirilmeli ve TCK 13/1-a kapsamında Türkiye’nin İnsanlığa Karşı Suçlarda yargılama yetkisi göz önünde bulundurularak Türkiye Mahkemeleri nezdinde yargılamaya konu olmalıdır.

İsrail Devleti’nin Gazze’de İşlediği Suçlar

İsrail’in 7 Ekim’de başlattığı saldırılar, yine 1948 yılından beri sürdürdüğü işgal ve terör politikalarının yeni bir aşamasıdır. İsrail hükümeti, 75 senedir sürdürdüğü işgal, katliam ve tecrit politikalarını, sahip olduğu milyarlarca dolarlık savaş gücüyle iki milyondan fazla insanın yaşadığı Gazze Şeridi’ni bütünüyle hedef alarak dünya halkları nezdinde hafızalardan silinmeyecek yeni bir insanlık suçu seviyesine çıkarmış durumdadır.

İsrail’in 7 Ekim’den itibaren yaklaşık 11 haftadır süren saldırılarında 24 Aralık 2023 tarihi itibariyle 20.258 Filistinli katledilmiş, 53 binden fazla insan da İsrail bombaları ve kurşunlarıyla yaralanmıştır. Öte yandan 8 bin kişi ise hala kayıp durumdadır. Yine Gazze’de yaşayan 2.3 milyon Filistinlinin tamamı yerlerinden edilmiştir.

(https://tr.euronews.com/2023/12/24/gazzede-son-durum-biden-ateskes-istemedi-israilin-kayiplari-154e-yükseldi)

İsrail Devleti 7 Ekim tarihinden beri Gazze Şeridi’nin elektrik, su, gaz ve internet gibi temel insani gereksinimlerini kesmiş ve Gazzelileri dünyadan izole ederek 2.5 milyon Gazzeliyi karanlığa mahkûm etmiştir. Ayrıca tecrit politikasının bir parçası olarak Gazze Şeridi tamamen kuşatılmış ve gıda, giysi, ilaç gibi temel hayati malzemelerin şehre girişini engellemiştir. Nitekim Birleşmiş Milletler Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı da saldırıların daha ilk haftasında 14 Ekim tarihli açıklamasında Gazze’de artık temiz içme suyunun bulunmadığını ve iki milyon insanın susuzluktan ölme riskiyle karşı karşıya olduğunu duyurmuştur.

(https://www.aljazeera.com/news/2023/10/14/water-a-matter-of-life-and-death-for-gaza-strip-says-unagency)

Saldırıların başlangıcından beri Filistin Direnişi üyelerinin bu mekânlarda olduğu gerekçesiyle hastaneler, okullar, mülteci kampları ve ibadethaneler İsrail askerlerince bombalanmıştır. Örneğin 18 Ekim tarihinde El-Ahli Baptist Hastanesi’ne yönelik saldırıda Filistin Sağlık Bakanlığı’nın açıklamasına göre 471 insan yaşamını yitirmiş, hastane ise yerle bir olmuştur. (https://www.theguardian.com/world/2023/oct/18/al-ahli-arab-hospital-piecing-together-what-happened-as-israel-insists-militant-rocket-to-blame)

Yine Cibaliye Mülteci Kampı’nda gerçekleştirilen katliamda 120 kişi katledilmiş 400 kişi ise yaralanmıştır.

( h tt p s : / / m e d y a s c o p e . t v / 2 0 2 3 / 1 1 / 0 1 / c i b a l i y e – m u l t e c i – k a m p i n d a – k a t l i a m – e n – a z – 5 0 – fi l i s ti n l i -olduruldu/#:~:text=%C4%B0srail%2C%20Gazze%20%C5%9Eeridi’nin%20kuzeyindeki,ise%20120%20ki%C5%9Finin%20%C3%B6ld%C3%BC%C4%9F%C3%BC%20belirtildi.)(https://www.yirmidort.tv/dunya/israil-vahseti-devam-ediyor-gazzede-uc-multeci-kampini-vurdu-1159)

Benzeri katliamlar Cenin’de, Ramallah’ta, Tulkarim’de, Eş-Şati Mülteci Kampı gibi yerlerde de yapılmıştır.

17 Kasım 2023 tarihli Anadolu Ajansı haberinde verilen istatistiğe göre haberin yayınlandığı tarihe kadar gerçekleştirilen saldırılarda 95 hükümet binası ve 255 okul hedef alınmış, 25 hastane ve 52 sağlık merkezi ise hizmet dışı kalmıştır. 55 ambulans ve çok sayıda itfaiye aracı da saldırıların hedefi olmuştur.

(https://www.aa.com.tr/tr/dunya/israil-ordusu-gazzede-yerinden-edilen-sivillerin-sigindigi-okulu-bombaladi/3056708)

Belirtmek gerekir ki İsrail Devleti’nin sayısız terör saldırılarından biri de Filistin Barosu’na yapılmıştır. Filistin Barolar Birliği, Filistinli meslektaşlarımızın yani avukatların, hukukçuların meslek örgütüdür. Sivil bir oluşum olduğu, uluslararası hukuk camiasında tanınan bir örgüt olduğu bilinen Filistin Barolar Birliği binasının bombalanması, sivillere yönelik bir saldırıdır. Bu saldırıda birçok avukat ve yargıç katledilmiştir.

(https://bianet.org/haber/gazzedeki-filistin-barosu-binasi-bombalandi-286163)

Saldırıların başlangıcından beri İsrail Devleti bölgede haber yapan ve İsrail’in katliam ve diğer suçlarını

kamuoyuna aktaran 100’ün üzerinde gazeteciyi katletmiştir.

( h tt p s : / / w w w . t r t h a b e r . c o m / h a b e r / d u n y a / i s r a i l – g a z z e d e – 2 – g a z e t e c i y i – d a h a – o l d u r d u -823414.html#:~:text=Gazze’deki%20h%C3%BCk%C3%BCmetin%20Medya%20Ofisinden,%C4%B1n%20%C4%B0srail%20sald%C4%B1r%C4%B1lar%C4%B1nda%20%C3%B6ld%C3%BCr%C3%BCld%C3%BC%C4%9F%C3%BC%20belirtildi.)

İsrail Devleti adı geçen terör eylemlerinin ve katliamlarının önemli bir bölümünü uluslararası sözleşmelerce yasaklanan ve kullanımı başlı başına insanlığa karşı suç sayılan kimyasal silahlarla yapmıştır. Nitekim İnsan Hakları İzleme Örgütü, 12 Ekim 2023 tarihli açıklamasında İsrail ordusunun Gazze’de beyaz fosforlu mühimmat kullandığını duyurmuştur. Örgüt tarafından yayınlanan raporda “Beyaz fosfor kullanımı sivillerin yaralanmasını ve can kaybını önlemek için mümkün olan tüm önlemlerin alınmasına yönelik uluslararası insancıl hukukun gerekliliklerini ihlal etmektedir.” denilerek İsrail Devleti’nin bu suçu işlediği açıkça ortaya koyulmuştur.

(https://www.hrw.org/news/2023/10/12/israel-white-phosphorus-used-gaza-lebanon)

Son olarak 7 Kasım itibariyle İsrail hapishanelerinde rehin tutulan Filistinlilerin sayısı ise 7 bini aşmıştır.

(https://www.bbc.com/turkce/articles/c4n0w85w559o)

İsrail’in Gazze’ye Yönelik Saldırılarının Sorumluları

Saldırıların ve İsrail Devleti’nin başlattığı terör saldırılarının başlangıcından itibaren İsrail Devlet yetkilileri Filistin halkına yönelik ırkçı, şiddet söylemleri, nefret söylemleri içeren ve katliamın sorumluluğun ikrarı niteliğinde olan açıklamalar yapmıştır. Örneğin katliamın bir numaralı sorumlusu olan Binyamin Netanyahu terör saldırılarının hemen başlangıcında HAMAS’ın örgütlendiği ve saklandığı tüm yerleri harabeye çevireceklerini ifade etmiş ve Gazze’yi “kötülüğün şehri” olarak adlandırarak, sakinlerini şehri terk etmeye çağırmıştır.

(https://www.ynetnews.com/article/skforn1za)

İsrail’in insanlık dışı suçlarının ikrarı niteliğinde olan bir başka açıklama ise Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir tarafından yapılmıştır. Ben-Gvir, ziyaret ettiği yüksek güvenlikli hapishanede “elleri kelepçeli 8 mahkûmun karanlık, tuvaletin yerde bir delik şeklinde, yatakların ise demir olduğu hücrede tutulduğunu ve tutuklulara sürekli milli marş dinletildiğini” açıklamış ve insanlığa karşı bu tip suçları işlediklerini övünerek anlatmakta bir beis görmemiştir. (https://www.trthaber.com/haber/dunya/israilli-asiri-sagci-bakan-ben-gvir-hapishanedekendi-talimatiyla-uygulanan-iskenceyi-paylasti-813137.html)

Birleşmiş Milletler Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılması Komitesi de, İsrail Savunma Bakanı Gallant’ın “İnsansı hayvanlarla savaşıyoruz” şeklindeki ırkçı söylemleri üzerinden İsrail Devleti’ni uyarmıştır.

(https://www.dw.com/tr/bmden-i̇srailli-yetkililere-ırkçı-dil-uyarısı/a-67240112)

Öte yandan İsrail Devlet Başkanı Yitzak Hertzog, Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, Kültürel Miras Bakanı Amichai Eliyahu, İsrail Ordusu koordinatörlerinden General Ghassan Alian, Likud Partisi’nden Parlamento üyesi Tally Gotliv, Knesset üyesi Ariek Kalnner, İsrail Savunma Güçleri sözcüsü Amiral Daniel Hagari’nin de kamuoyuna yansıyacak şekilde, soykırım özel kastlarını açıkça gösteren ve nefret söylemi içeren ırkçı söylemlerde bulunduğu dünya basınında yer almıştır.

Gazze’ye yönelik terör saldırılarının ve katliamın birinci dereceden sorumluları şu şekildedir:

1- İsrail Devleti Tüzel Kişiliği

2- İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu

3- İsrail Cumhurbaşkanı Yitzhak Herzog

4- İsrail Başbakan Yardımcısı ve Adalet Bakanı Yariv Levin

5- İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant

6- İsrail Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi

7- İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir

8- İsrail İçişleri Bakanı Moshe Arbel

9- İsrail Dışişleri Bakanı Eli Kohen

10- İsrail İstihbarat Bakanı Gila Gamliel

11- MOSSAD Direktörü David Barnea

12- Knesset Başkanı Amir Ohana

13- İsrail Savaş Kabinesi’nin tüm bakanları

14- Ve yargılama sonucu tespit edilecek diğer tüm şüpheliler.

Türkiye’nin İnsanlığa Karşı Suçlar Açısından Yargılama Yetkisi

Her ne kadar Türk Ceza Hukuku’nda esasen mülkilik ilkesi geçerli olsa da kanun Türkiye mahkemelerinin yargılama yetkisi açısından bazı hallerde “evrensellik ilkesini” de benimsemiştir.

TCK’nın 13. maddesinde yer alan evrensellik ilkesinin düzenleniş şekline göre, bu maddede sayılan suçların yurt dışında işlenmesi halinde, failin ve mağdurun vatandaşlığına bakılmadan ve hatta failin Türkiye’de bulunması koşulu da aranmaksızın Türkiye kanunları uygulanacaktır. Bu nedenle, belirtilen suçlar, yurt dışında bir yabancı tarafından yabancıya karşı işlenmiş olsa ve kendisi de yurt dışında bulunsa bile hakkında Türkiye’de kovuşturma yapılacaktır. Evrensellik ilkesinin bu şekilde geniş olarak uygulanmasına Uluslararası Ceza Hukuku’nda “sınırlandırılmamış evrensellik ilkesi” denilmektedir. (Faruk TURHAN, “Yeni Türk Ceza Kanunu’na Göre Uluslararası Suçların Cezalandırılması”, Hukuki Perspektifler Dergisi (HPD), S.3, Nisan 2005, s.13 )

TCK, Türkiye mahkemelerinin yargılama yetkisi açısından

“Madde 13- (1) Aşağıdaki suçların, vatandaş veya yabancı tarafından, yabancı ülkede işlenmesi halinde, Türk kanunları uygulanır:

a) İkinci Kitap, Birinci Kısım altında yer alan suçlar (…)” diyerek kanunun, İkinci Kitap Birinci Kısmında düzenlenen Soykırım ve İnsanlığa Karşı Suçlar açısından Türkiye mahkemelerinde Türkiye Cumhuriyeti kanunları uygulanarak yargılama yapılacağını hüküm altına almıştır. İsrail Devleti’nin 7 Ekim’den bu yana Gazze’de uyguladığı terör ve katliamlar, Türkiye mahkemelerinin evrensellik ilkesi gereği yargılama yetkisine sahip olduğu ilgili TCK 13/1. Maddede sözü edilen soykırım ve insanlığa karşı suçlar kapsamında olup Türkiye’de yargılaması yürütülebilir niteliktedir. Bu sebeple yer bakımından Türkiye mahkemeleri kanunen yetkilidir.

Sonuç olarak; İsrail Devleti’nin Gazze’ye yönelik 7 Ekim’den beri sürdürdüğü saldırılarda;

1) Gazze’nin elektrik, su, gaz ve internet gibi temel insani gereksinimlerini kesmek,

2) Gazze Şeridi’nin kuşatılarak gıda, giysi ve ilaç gibi insani gereksinimlerin şehre sokulmasına izin vermemek,

3) Hastane, okul, ibadethane ve mülteci kampları dahil olmak üzere uluslararası sözleşmelerce güvence altına alınmış sivil mekânları bombalamak,

4) Kimyasal silah kullanmak,

5) Devlet yetkililerince nefret söylemleri içeren ırkçı, sivillere yönelik şiddete dayalı ve soykırım kastı içeren ifadelerde bulunmak,

6) Bölgede görev yapan gazetecileri, doktorları, avukatları, aydınları hedef alarak katletmek,

7) 20 binin üzerinde Filistinliyi katletmek,

8) 53 binin üzerinde Filistinliyi yaralamak,

9) 8 binin üzerinde Filistinlinin kaybolmasına neden olmak,

10) 7 binin üzerinde Filistinliyi hukuksuzca tutuklayarak rehin almak,

11) 2,5 milyon Gazzeliyi yerinden etmek suretiyle TCK 76/1 maddesinde belirtilen soykırım suçunu kasten öldürme, kişilerin bedensel veya ruhsal bütünlüklerineağır zarar verme, grubun tamamen veya kısmen yok edilmesi sonucunu doğuracak koşullarda yaşamayazorlanması, grup içinde doğumlara engel olmaya yönelik tedbirlerin alınması fiillerini icra ederek; TCK 77/1maddesinde belirtilen insanlığa karşı suçları ise kasten öldürme, kasten yaralama, kişi hürriyetinden yoksunkılma, işkence, eziyet veya köleleştirme fiillerini icra ederek işlediği sabittir.

Türk Hukuk Mevzuatı’nın yanı sıra ilgili fiiller Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü’nün yanı sıra diğer birçokuluslararası sözleşmede de soykırım suçu olarak adlandırılmıştır.

Sonuç Ve İstem:

Yukarıda açıklanan ve re’sen gözetilecek sebeplerle İsrail Devleti tüzel kişiliği başta olmak üzere yukarıda adı belirtilen İsrail Devlet yetkilileri hakkında soykırım ve insanlığa karşı suçlar kapsamında soruşturma yürütülmesini ve haklarında kamu davası açılmasını talep ederiz.

03/01/2024

Halkın Hukuk Bürosu

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Benzer Yazılar