“Kapı Mazgalına Eğilerek İfade Vermeye Zorlanıyoruz,
Temsilci Hakkımız Gasbediliyor!
Disiplin Soruşturmaları; Hapishaneler Politikasından, Tecrit-Tretman Programından Bağımsız Değil!
Onların ‘Kurum Düzeni ve Güvenliğini Bozmak’ Dediğine Biz Hak Mücadelesi Diyoruz!”
Halkın Hukuk Bürosu avukatı Barkın Timtik, hapishaneden mektup yazarak faşizmin “disiplin soruşturmaları” adı altında tutsaklara nasıl ceza üstüne ceza verdiğini anlattı. Hak gasplarının, tecrit uygulamalarının “tehlikeli” yaftası yapıştırılarak devrimcilere yönelen saldırıları vurgularken, kapı mazgalına eğilerek ifade vermeye zorlandıklarını söyledi.
Halkın tutsak avukatı Barkın Timtik’in, Silivri Hapishanesi’nde tutsaklara açılan “disiplin” soruşturmaları süreçlerindeki hukuksuzlukları anlattığı mektubundan bölümler yayınlıyoruz:
‘İFADE VERMEDİ’ DEYİP TUTANAK TUTUYORLAR
İNFAZ HÂKİMLİĞİNDE ONAYLAYIP CEZALAR YAĞDIRIYORLAR
Bu defaki mektubumun konusu bir yasal zorunluluğun nasıl iç edilebildiği, bu zorunluluğun, ‘ifade vermedi’ tutanaklarıyla meşrulaştırıp infaz hâkimliğince de onaylanıp bize ceza yağmurları olarak yağması…
2019’dan beri Silivri Hapishanesi’nde tutukluyum. Nereye dönsek sorun ve artık temel ve tali ayrımını bile yapamaz hale geliyoruz. Hepsi iç içe ve birbirini besleyip büyüten merkezi bir politikanın ürünleri: O büyük hapishaneler politikasından, tecrit ve tretman programında bağımsız değil!
DEVRİMCİLERE “DİSİPLİN” ÖĞRETMEK!
Cezaevinde disiplin soruşturmaları, kimi zaman daha da yoğunlaşarak; ama kesintisiz sürüyor. Buradaki “disiplin” kavramı bile başlı başına hatalı.
Duyguda, düşüncede, attığımız her adımda içsel bir disipline sahip olmayı amaçlayan devrimcilere soruşturma açarak ‘disiplin’ öğretmek, evet biraz komik oluyor. Onların ‘kurum düzeni ve güvenliği’ dediğine, biz hak mücadelesi diyoruz ve sadece tutsak haklarına, insan onuruna saygı istiyor, bekliyoruz.
Hak ihlallerine rıza göstermediğimiz için, disiplin soruşturmalarına maruz kalıyoruz. Nedenler; hak gaspları, aklımızın, insanlığımızın rıza göstermeyeceği uygulamalar olunca, sonuçlar da disiplin soruşturmaları ve cezaları şeklinde kendini gösteriyor. Böylece “tehlikeli” yaftası yapıştırılıyor üstümüze.
Hak gözetip, hakkaniyetli olmayanlar için tehlikeli olalım ne çıkar?
Bu mantıktan, son model ağırlaştırılmış tecrit hapishaneleri çıkar!
Bu konu mektup engellerine konu olduğu için geçiyorum; çünkü yeni tip (S ve Y kuyu tipleri) izolasyondan bahsetmek de mektup yasaklarıyla sonuçlanıyor.
Ceza İnfaz Kanununun 47/4. maddesinde, disiplin soruşturmalarında ‘savunma alınmadan disiplin cezası verilmez’ şeklinde emredici bir hüküm var. Burada bize doğrudan üç gün içinde yazılı savunma vermemiz şeklinde tebliğ yapılıyor.
Oysa kanun açık; ‘savunma yazılı olarak yapılabileceği gibi sözlü olarak da yapılabilir.’
Biz sözlü beyanda bulunmayı istiyoruz; çünkü anlatmak istediklerimizi anlatmamız zor. Onlarca sorun var ve çözüm için konuşmak dışında bir imkân bulunmuyor. Bu imkânı da reddediyor hapishane idaresi.
Adli tutuklu ve hükümlüler kendilerini ‘mümessil’ dedikleri bir arkadaşları aracılığıyla ifade ediyorlar. Ancak bizim, hepimiz adına bir arkadaşımızı sorunlarımızı anlatmak ve çözüm yolları önermek üzere tem ilci belirlememizi kabul etmiyorlar.
DİSİPLİN SORUŞTURMALARININ ÇOKLUĞU, YÖNETEMEDİKLERİ ANLAMINA GELİR
Disiplin soruşturmalarını ortadan kaldırmak; sorunların, hak gasplarının yaşanmamasına bağlı. Bir de bildiğim kadarıyla idareciler, bir birimin, kurumun yöneticileri; sorunlarda disiplin hukuku işletmeyi tek yol olarak görerek hareket edemezler. Bu söz konusu kurumu, işletmeyi, birimi yönetemedikleri, idare edemedikleri anlamına gelir çünkü… Aksine ne kadar az disiplin hukuku işletilirse, o kadar iyi bir yönetim tarzı hayata geçiriliyordur.
Buradaysa tem tersi bir akıl yürütme var sanırım. ‘Nefes aldırmıyoruz, sürekli cezalar vererek yıldıracağız’ mı demek istiyorlar acaba? Ama bunun da bir sonu olur, burada yok. Beş yıldır buradayım, sözlü savunmamızı yapamadık.
KAPI MAZGALINA EĞİLEREK İFADE VERMEK, İNSAN ONURUNA AYKIRI!
Sözlü savunmamızı kapıdaki mazgal deliğinden almak istiyorlar. Mazgal dediğimiz kapı deliğinden kimi zaman soruyorlar, ‘İfade verecek misin?’
Evet, diyorum. İfade vereceğim ama buradan nasıl vereyim? Boynum, belim ağrıyor. Eğilemiyorum ki sesimi duyurayım. İnsan onuruna da aykırı değil mi bu biçimde ifade almaya çalışmak? Zaten alınamayacağını gelen görevli de biliyor.
ÖZGÜR TUTSAKLAR TECRİT-TRETMAN UYGULAMALARIYLA TESLİM ALINAMAZ!
HER KOŞULDA HAK MÜCADELESİNİ SÜRDÜREN HALKIN AVUKATLARINA ÖZGÜRLÜK!