”Her şeyimle Anadolu’ya aitim.” Burak Ağarmış

Burak Ağarmış’ın 11 Kasım 2020 Tarihinde Yaptığı Röportajı: “Düzenin Okullarında Değil, Devrimin Okullarında Kendimizi Eğitmeli Ve Geliştirmeliyiz Devrimcilik Tek Kurtuluştur.”

Bu röportaj Burak Ağarmış ile bir kitap çalışmasının hazırlık sürecinde yapılmıştır.

Burak Avrupa’da yaşayan birçok gencimizin ortak sorunu olan ırkçılık, arkadaşlık, aile, vatan ve halk kavramlarına ve mücadele anlayışına bugün kendi hayatı ile cevap veriyor. Avrupa’da yaşadığı ırkçılığı, kim olduğunu, nereye ait olduğunu ve neden devrimcilik yapmamız gerektiğini anlatıyor Burak Ağarmış.

Burak’a sevgi ve bağlılıkla.

Ad-Soyad: Burak Ağarmış

Yaş: 26

Memleket: Yozgat

Yaşadığı Yer: Hollanda

Okul ve İş: Devrimcilik

Soru1: Irkçılık birçok yerde (okulda, otobüste, trende, markette vs.) karşımıza çıkıyor ya bizzat yaşıyoruz ya da yaşananlara tanık oluyoruz. Irkçılıkla ilgili yaşadığın en çarpıcı an/anları anlatır mısın?

Avrupa’da ırkçılık çok yaygın. Çünkü ırkçılık, emperyalizmin halkları bölme, parçalama, birbirine düşmanlaştırma -ve böylece sınıfsal çelişkileri gizleme politikasında kullandığı temel araçlardan bir tanesidir. Emperyalizm ırkçılıkla halkın yaşadığı sorunların -örneğin işsizliğin- sorumlusunun yabancılar, yabancı işçiler olduğunu söyleyerek asıl sorumlunun kendisi olduğunu gizlemeye çalışıyor. Hedef saptırıyor.

Irkçılık bir devlet politikasıdır. Irkçılık devlet eliyle yaygınlaştırılmakta, ırkçı, faşist çeteler ve partiler devlet eliyle kurulmakta, devlet tarafından beslenmekte, devlet tarafından korunmakta ve halklara karşı kullanılmaktadır.

Böyle olunca ırkçılıkla hemen her yerde -okulda, iş yerinde, mahallede, devlet dairelerinde, markette, otobüste, trende, kamp tatillerinde-karşılaşıyoruz. Ya kendimiz ırkçılığa maruz kalıyoruz ya da ırkçı saldırılara tanık oluyoruz. Ben de birçok yerde ırkçı saldırılara maruz kaldım ya da tanık oldum.

Bunlardan birkaç tanesini örnek olarak anlatacak olursam.

İlk okulda ders sırasında sınıfta, ders aralarında, teneffüslerde, biz Türkiyeliler kendi aramızda genelde ana dilimizde Türkçe konuşurduk. Öğretmenler bizim

Türkçe konuştuğumuzu duyduklarında “evde değilsiniz, okuldasınız ve okulda sadece Hollandaca konuşacaksınız”, “Burası Türkiye değil, Hollanda ve (ortak) dilimiz Hollandaca, bu nedenle Türkçe değil, Hollandaca konuşacaksınız” şeklinde “uyarır”lar ve eğer “uyarı”ları dikkate almazsan ve kendi ana dilinde konuşmaya devam edersen kızarlar ve seni dersten çıkarır veya derse almazdı ya da okul çıkışında ceza olarak okulda bekletirdi.

Hollanda’da ırkçılar ve faşistler Faslıları hırsız bir halk olarak görür, hırsız yaftası yapıştırırlar. Hollanda parlamentosundaki en büyük 2. parti olan ırkçı ve faşist PVV partisinin başındaki ırkçı ve faşist Geert Wilders televizyon programlarında, Meclis’te, konuşmalarında en çok Faslılar’ı hedef alır; “Faslıları istemiyoruz, Faslılar dışarı” şeklinde konuşurdu, konuşuyor. Benim de orta okulda ve lisede Faslı bir sınıf arkadaşım vardı. Sınıfta kalem, silgi, defter ya da herhangi başka bir şey kaybolduğunda veya o anda bulunamadığında “Faslı çalmıştır”, “Hey Faslı, hadi çıkar ver şunu” derlerdi. Faslı isen kesin hırsızsındır çünkü… Faslı arkadaşım yeni bir elbise, ayakkabı vb. bir şey aldığında “Nereden çaldın bunu?” diyerek aşağılamaya çalışırlardı. Sözde “şaka” yaparlardı.

Yine okulda veya başka bir yerde bizim (ya da Faslıların veya Arapların) konuşmamızı taklit edermiş gibi yapar, dilimizle dalga geçer ve ne kadar kaba ve saba, barbar bir dil diye alay ederlerdi.

Bir şeyi eleştirdiğinde “Beğenmiyorsan kendi ülkede dön, Hollanda’da ne işin var o zaman” diye saldırıya geçerlerdi.

Birde şöyle bir şey var. “Sen diğerleri (Türkiyelileri kastederek) gibi değilsin, diğerleri şöyle kötü, sen böyle iyisin, sen bizim gibisin” derlerdi. Sanki seni övüyor, güzel bir şey söylüyormuş gibidir. Ancak aslolarak seni ve ait olduğun, bir parçası olduğun halkı ve onunla birlikte senin kültürünü, dilini, değerlerini aşağılıyor, her şeyinle seni hor görüyor. Senin üzerinden seni ve ait olduğun halkı aşağılamaya çalışıyor. Bunu sen iyisin, diğerleri kötü şeklinde yapıyorlar. Irkçılık yapıyorlar. Buna da “pozitif ayrımcılık” diyorlar. Irkçılığı “pozitif ayrımcılık” adı altında gizlemeye çalışıyorlar.

Bir de sosyal medyada, ardından tüm ülkede gündem olan bir ırkçılık olayını anlatmak istiyorum.

Çarpıcı bir örnek. Siyahi bir genç internet üzerinden iş başvurusunda bulunuyor. Başvuru yaptığı şirkete özgeçmişini gönderiyor. Başvurusu kabul edilmiyor.

Şirket sahipleri -çalışanları kendi aralarında başvuruyu değerlendirirken “işe almayalım çünkü siyahi” diyorlar.

Bunu e-mail üzerinden yapıyorlar. Ve yanlışlıkla bu maili başvuru yapan siyahi gence de gönderiyorlar.

Böylece yapılan ırkçılık ortaya çıkıyor. Siyahi genç ırkçılığı teşhir etmek için kendisini bir Hollandalı gibi gösteriyor, özgeçmişini değiştirmeden sadece kendi ismi yerine bir Hollandaca isim yazıp gönderiyor ve bu kez iş başvurusu kabul ediliyor. Siyahi genç bunun üzerine yaşadığı ırkçılığı sosyal medya üzerinden teşhir ediyor ve ırkçılığı gözler önüne seriyor. Ve daha sonra siyahi genç mahkeme açıyor. Bu ırkçı saldırıyı kabul etmiyor.

Hemen her gün bu ve buna benzer daha birçok ırkçı saldırı yaşanıyor, yaşıyoruz. Avrupa katliamlar dahil her gün onlarca ırkçı saldırı yaşanıyor. Bildiğim kadarıyla Avrupa’da her gün 50’ye yakın (sözlü ve fiziki) ırkçı saldırı oluyor.

Elbette buna sessiz kalınamaz, kalmamalıyız.

Irkçılığa karşı birleşmeli, örgütlenmeli ve mücadele etmeliyiz. Çünkü ancak ve ancak birleşirsek, örgütlü bir güç olursak ırkçılığı yenebiliriz. Irkçılığa karşı kampanyalar örgütlemeli, eylem ve etkinlikler yapmalıyız, yapılanlara katılmalıyız. Irkçılığa karşı tek ses tek yürek olmalı, omuz omuza mücadele etmeliyiz.

Emperyalizme karşı mücadele ırkçılığa karşı mücadeledir. Çünkü ırkçılığı yaratan emperyalizmdir.

Irkçı saldırıların sorumlusu emperyalizmdir. Dolayısıyla emperyalizme karşı mücadele etmeden, emperyalizmi yok etmeden ırkçılığı yok edemez, ırkçılığı bitiremeyiz.

Emperyalizmi yok etmek ve böylece ırkçılık sorununu çözmek için devrimcilik yapmalıyız. Çünkü devrim olmadan, ırkçılık sorunu çözülemez. Bu yanıyla ırkçılığa karşı mücadele devrim mücadelesidir. Devrim mücadelesinin bir parçasıdır ırkçılığa karşı mücadele.

Soru 2: Hayallerini ve Hayal Kırıklıklarını Anlatır Mısın?

Devrimci olmadan önceki yaşamımda bir hayalim veya hayal kırıklıklarım yoktu, olmadı. Ancak devrimci olmamla birlikte hayal kurmaya başladım. Hayallerimi gerçekleştirmek için mücadele ediyorum. Ve hayallerim gerçekleşecek, bunu biliyorum, bundan eminim. Çünkü devrim ve sosyalizm tarihsel ve siyasal bir zorunluluk. Yani hayallerim gerçekleşmeyecek, boş hayaller değildir. Hayalim, tüm ezilen ve sömürülen dünya halklarının hayalidir. Sömürünün, zulmün, adaletsizliğin, açlığın, yoksulluğun, katliamların olmadığı, insanca ve kardeşçe bir arada yaşayabileceğimiz bir dünya… yani sosyalizm.

Hayal kırıklıklarım ise hiç olmadı ve olmayacak.

Çünkü devrimcilerin hayalleri gerçekçi hayallerdir. Gerçekleşmeyecek, boş hayaller kurmaz devrimciler.

Soru 3: Senin için Arkadaşlık Ne İfade Ediyor? Kaç Tane Güvenebileceğin Arkadaşın Var? İyi Arkadaş, Kötü Arkadaş Neye Göre Ayırt Edersin? Arkadaş(lar)ın Seni Hiç Yarı Yolda Bıraktı mı?

Arkadaşlık birbirini çıkarsız sevmek, birbirine saygı duymak, birbirine sonuna kadar güvenmek, birbirini sahiplenmek, iyi ve kötü günde yanında olmak, destek olmaktır. Doğrularında yanında olmak, arkasında durmak, hata yaptığında ise uyarmak, yanlış yapmasına engel olmak, hatasından döndürmektir. Benim için arkadaşlık bunu ifade ediyor. Elbette benim de arkadaşların vardı, oldu. Ancak bugünden baktığımda yaptığım tanıma göre bir arkadaşım yok diyebilirim. Çünkü bu tanıma uyduklarını söyleyemem.

Bugün kapitalist düzende böylesi bir arkadaşlık ilişkisi çok azdır. Çünkü kapitalizm arkadaşlık anlayışını da yozlaştırmıştır. Bunu bencil ve bireyci kişilikler yaratarak yapmıştır. Bu düzende gerçek anlamda arkadaşlık yoktur diyebiliriz.

Benim arkadaşlarım yok, yoldaşlarım var. Yoldaşlık arkadaşlıktan çok daha öte bir şeydir. Yoldaşlık bir çift göz olmaktır. Ben değil, biz olmaktır. Birbirine sonsuz sevgi, saygı ve güven duymaktır. Her zaman, her yerde, her şeyde önce yoldaşını düşünmektir. Yeri geldiğinde yoldaşlarını korumak için kendini feda etmektir yoldaşlık. Çünkü yoldaşlık aynı sevdayı, aynı duygu ve düşünceleri paylaşmaktır.

Soru 4: “Babana Bile Güvenmeyeceksin” Tezine Ne Diyorsun? En Güvendiğin Kişi Kim (Devrimciler de Dahil)? Neye Göre Güvenirsin veya Güvenmezsin?

Emperyalizm “babana bile güvenmeyeceksin”, “bu dünyada kimseye güven olmaz” diyerek halktan insanların birbirine güvenmesini engellemek, toplumda güvensizlik yaratmak ve böylece halkın birleşmesini, örgütlenmesini ve mücadele etmesini engellemek istiyor. Çünkü güvenin olmadığı yerde halkın birleşmesi, örgütlenmesi ve emperyalizme ve faşizme karşı mücadele etmesi, savaşması söz konusu olamaz.

Güvenin olmadığı yerde birbirini sahiplenmede, dayanışma da olmaz. Emperyalizm güvensizliği yayarak insanları yalnızlaştırıyor. Kendinden başkasına güvenmeyen etrafında güvendiği kimse olmayan insanlar kendini yalnız hissederler. Güvenin olmadığı yerde yalnızlık vardır. Yani emperyalizm “babana bile güvenmeyeceksin” diyerek bencilliği, bireyciliği ve bununla birlikte insanları yalnızlaştırmayı amaçlıyor. İnsanları yalnızlaştırıyor.

Biz kendimize, yoldaşlarımıza, halkımıza sonuna kadar güveniyoruz.

En güvendiğim kişi/kişiler yoldaşlarımdır, Büyük Ailemdir.

Söylediğini yapmak, yaptığını savunmak; özü-sözü ve içi dışı bir olmak; açık, samimi, dürüst olmak; onurlu, namuslu, adaletli olmak… Güveni yaratan bu değerlerdir. Bunların olmadığı yerde güvende olmaz.

Soru 5: Yalnızlık Duygusunu Yaşadın mı Hiç? Nerede ve Ne Zaman? Sence Yalnızlığın Kaynağı Nedir?

Hayır, hiç yalnızlık duygusu yaşamadım, kendimi hiç yalnız hissetmedim.

Yalnızlığın kaynağı örgütsüzlüktür. Örgütsüz insan yalnızdır. O milyonların içinde kendini yalnız hisseder.

Oysa örgütlü bir insanın -Büyük Ailesi-, örgütü, yoldaşları, halkı vardır her daim yanında. Örgütlü bir insanın fiziken tek başına dahi olsa, kendini asla yalnız hissetmez; çünkü örgütü, yoldaşları, halkı her daim onunladır, yanındadır, yüreğinde ve bilincindedir. Bu nedenle örgütlü biri asla yalnızlık duygusu yaşamaz.

Soru 6: Hayatında En Çok Neye ve ne Kadar Para Harcadın? (Ayakkabı, Kıyafet, Bilgisayar Oyunları vs.)

Hayatımda en çok futbol malzemeleri, gitar ve bunun aksesuarlarına para harcadım. Futbol ayakkabısı, spor elbiseleri, gitar ve onun aksesuarları için binlerce euro harcamışımdır. Bir seferde en çok parayı elektro gitar için harcadım.

Soru 7: Kendini Hiç Yararlı/Faydalı Hissettin mi? (Hayatın Her Alanından Örnekler Olabilir. Başkasına Yaptığın Bir İyilik, Yardımcı Olduğun Bir Konu vs.)

Evet, aileme, arkadaşlarıma veya bir başkasına yardımcı olduğumda, bir iyilik yaptığımda kendimi faydalı ve yaralı hissettim, iyi ve mutlu hissettim.

Ancak kendimi en çok yararlı ve faydalı hissettiğim zaman, devrimcilik yapmaya başladığım zamandır.

Halkımızın kurtuluşu, vatanımızın bağımsızlığı için mücadele etmek, devrimcilik yapmak yaptığım en yararlı ve faydalı iş, en doğru şeydir. Kendimi en çok şimdi yararlı ve faydalı hissediyorum.

Soru 8: Olumlu Yanlarımızı, Geleneklerimizi, Göreneklerimizi Sayabilir misin? (Nerelisin, Sizin Orada Neler Yapılır, Nasıl Yaşanır? Bunları Yani Kültürel Açıdan Düşünelim)

Halkımızın, tüm dünya haklarının kendi öz kültürleri, gelenekleri, görenekleri, örf ve adetleri hep güzeldir aslında. “Komşu komşunun külüne muhtaçtır”, “Komşun açken tok yatma” der halkımız.

Halkımızın kültüründe bunlar vardır. Birbirini sahiplenme, dayanışma, paylaşımcı olma vs. daha birçok olumlu yanlarımızı sayabiliriz.

Bugün halkta gördüğümüz olumsuz geri yanların tümünün kaynağı özel mülkiyettir, sömürüdür, yoz kültürünün halkta yansımasıdır. Emperyalizmin yozlaştırma politikasının sonuçlarıdır olumsuz- geri yanlarımız.

Bugün halkın tüm olumlu yanlarını yaşatan, temsil eden devrimcilerdir. Bugün iyiye ve güzele dair ne varsa devrimcilikte somutlanmıştır.

Soru 9:Nerelisin? (Avrupalı mıyım, Türkiyeli miyim? Nereye Aitim?) Kendini Nereye Ait Hissediyorsun? Nereli Olarak Görüyorsun?

Ben Türkiyeliyim. Kendimi Türkiye’ye, Anadolu’ya ait hissediyorum. Çünkü benim vatanım Türkiye.

Çünkü ben Anadolu topraklarında doğdum. Çünkü ben bir Anadolu insanıyım. Anadolu kültürüne sahibim. Her şeyimler Anadolu’ya aitim.

Küçük yaşta, 6 yaşımda ailemle birlikte Avrupa’ya (Hollanda’ya) göç ettik. Hollanda’da büyüdüm, ancak her zaman Anadolu kültürüyle, gelenek ve görenekleriyle, örf ve adetleriyle yaşadım ve yüzüm hep Anadolu’ya, vatanımıza dönük oldu. Kendimi hep

Anadolu’ya ait hissettim.

Soru 10: İdolün Kim? Örnek Aldığın veya Almak İstediğin Kişi Var mı(ydı)?

Kendime örnek aldığım, onlar gibi olmak istediğim kişiler devrimci önderlerimiz, şehitlerimiz ve yoldaşlarımızdır. Şehitlerimiz her şeyleriyle kendilerini devrim ve sosyalizm mücadelesine adamışlar, yeri geldiğinde tereddütsüz kendilerini bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm için feda etmişlerdir.

Yaşamları boyunca her türlü bedeli ödeyerek emperyalizme ve faşizme karşı her koşulda direnmiş ve savaşmışlardır. Hedefim onlar gibi olmaktır. Onlar gibi yaşamak, onlar gibi direnmek, onlar gibi savaşmak ve yeri geldiğinde onlar gibi ölmek. Bir sıra neferi olmak.

Soru 11: Senin için Okul Ne İfade Ediyor? (Meslek mi, Hayalin mi, Geleceğin mi?)

Devrimci olmadan önce bu soruya cevabım, “okul benim için meslek sahibi olmayı ifade ediyor” olurdu.

Ancak bugün ise, düzenin okulları, düşünmeyen, üretmeyen, soru sormayan, sorgulamayan, araştırmayan bir gençlik yaratmayı, gençliğin beynini teslim alarak düzene uygun kafalar yetiştirmeyi ifade ediyor. Düzenin okulları buna hizmet ediyor. Düzenin okulları düzene zararsız, apolitik bir gençlik, sömürülecek yeni işçi ve emekçiler, yeni ücretli köleler yetiştirmeyi ifade ediyor. Düzenin okulları sömürü düzeninin ömrünü uzatmak için vardır. Böylesi bir gençlik yaratarak gençliğin devrimleşmesini, birleşip örgütlenmesini ve devrim için savaşmasını engellemek istiyor emperyalizm.

Bu nedenle düzenin okullarında değil, devrimin okullarında kendimizi eğitmeli ve geliştirmeliyiz.

Geleceğimiz için, hayallerimiz için mücadele etmeliyiz.

Devrim ve sosyalizm için mücadele etmeliyiz. Çünkü gelecek sosyalizmdedir.

Soru 12: Polis Şiddetine Tanık Oldun mu veya Yaşadın mı?

Evet, hem birkaç kez polis şiddetine, işkenceye maruz kaldım hem de birçok kez bizzat polis şiddetine işkenceye tanık oldum. Mahallelerde, meydanlarda, sokak ortasında, karakollarda, mahkeme salonlarında, üniversite kampüslerinde kısacası polis şiddeti, işkence her yerdedir. Nerede haksızlığa, adaletsizliğe karşı bir hak arama mücadelesi varsa, bir direniş varsa orada devletin saldırısı, polis şiddeti, işkence ve devlet polis terörü vardır.

Çünkü polisler bu düzenin bekçi köpekleridirler. Polisin görevi, bu düzeni, bu düzenin güvenliği için var olan devleti halka karşı korumaktır. Bu nedenle polisler tıpkı sahipleri gibi halka ve devrimcilere düşmandırlar.

Bu nedenle halka ve bu düzeni yıkmak, devrim yapmak için savaşan devrimcilere saldırır, işkence yapar, katlederler. Polis işkencecidir, katildir.

Yunanistan’da kamp tatili yapıyorduk. Polis kamp alanına gelip bizim kamp alanından çıkmamızı istedi, keyfi bir şekilde kimlik kontrolü yapmak istedi. Biz bu keyfiliği kabul etmedik. Bunun üzerine polis bir otobüs dolusu takviye çevik kuvveti getirdi kamp alanına ve bölge halkının gözleri önünde bizi işkenceyle gözaltına aldılar.

Karakola geldiğimizde ise gözaltına alınırken oturma eylemi yaptığımız, direndiğimiz için işkence yapmaya devam etti polis. Kafamızı gözümüzü patlattılar, copla kafamızı yardılar.

Belimizi, kaburgalarımız ezdiler, darbe almadığımız yer kalmadı vücudumuzda. Bazılarımız çok zor, ağır yürüyebilir hale getirildik.

Yine Almanya Başkonsolosluğu önünde Musa Aşoğlu ve Erdal Gökoğlu’nun Almanya emperyalizmi tarafından sırf Marksist-Leninist bir devrimci oldukları için tutsak edildiklerini teşhir etmek için yaptığımız eylemin 2.’sine daha başlamadan çevik kuvvet polisi saldırdı. Cop ve biber gazı ile saldırdı. Birçok arkadaşımızı işkenceyle gözaltına aldı. Bunlar yaşadığım polis şiddeti işkenceden sadece iki tanesidir.

Birde Hollanda’da yaşanan bir polis şiddeti olayını anlatmak istiyorum. Yaklaşık 4 yıl kadar önce Hollanda polisi tatile gelen siyahi bir turisti keyfi bir şekilde gözaltına almak isterken işkence yaptı, turistin boğazını sıktı bir polis ve halkın gözleri önünde, sokak ortasında katlettiler. Ve Afrikalı siyahi turistin cesedini dört beş polis tutup sanki yaşıyormuş ve gözaltına karşı direniyormuş, araca bindirmek için zorlanıyor gibi yaparak polis aracına koydular.

Bunun üzerine Hollanda halkı sokaklara döküldü, eylemler yaptılar, katil polislerin cezalandırılmasını istediler. Ancak devlet yine işkenceci katil polisleriyle saldırdı halka. İşkence yapmaya devam ettiler. Eylemlere katılan onlarca kişi gözaltına alındı. Eylemlerin ardından polis ev baskınları düzenledi, birkaç kişiyi tutuklayarak halka gözdağı vermek istedi, terörü sürdürdü.

Dünyanın her yerinde polis aynıdır. Polis işkencecidir, katildir, bu düzenin bekçi köpeğidir.

Soru 13: Neden Devrimcilik Yapmalıyız veya Yapıyoruz? Nasıl Devrimcilik Kararı Aldın?

Emperyalizm ve işbirlikçilerinin sömürüsüne, zulmüne, adaletsizliğine, açlığa ve yoksulluğa son vermek için; ekmek, adalet ve özgürlük için; bağımsızlık demokrasi ve sosyalizm için; yârin yanağından gayrı her yerde, her şeyde, hep beraber diyebilmek için; tohumda hakça bir düzen için; bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçe ve de insanca bir yaşam için devrimcilik yapmalıyız, yapmak zorundayız.

Devrimcilik yapmalıyız; çünkü devrimcilik tarihsel ve siyasal bir zorunluluktur, bir görevdir.

Devrimcilik yapmalıyız; çünkü tek yol devrim, tek kurtuluş sosyalizmdir.

Devrimciler bizim için, yani halk için mücadele ediyor, bedel ödüyor, direniyor ve savaşıyorlar. Şehit düşüyorlar, bende bir şeyler devrimcilik yapmalıyım düşüncesiyle devrimcilik yapma kararı aldım.

Ve bugün bende halkımızın kurtuluşu, vatanımızın bağımsızlığı için devrimcilik yapıyorum.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Benzer Yazılar