BÖLÜM 1: R TİPİ HAPİSHANELER
AKP faşizmi, TECRİT KOŞULLARINI YENİ HAPİSHANELER İLE AĞIRLAŞTIRMAYI HEDEFLİYOR.
Başta Gökhan Yıldırım olmak üzere, son zamanlarda tutsakların daha ağırlaştırılmış tecrit koşullarının uygulandığı hapishanelere sevki sözkonusu.
Kısa süre önce, ölüm orucu gazisi Gökhan Yıldırım R Tipi Hapishaneye sevk edilmek istendi.
Kısa süre önce ölüm orucu direnişçisi iken direnişin zaferiyle tahliye edilip sonra tekrar tutuklanan Gökhan Yıldırım’ın sevk edilmek istendiği R Tipi Hapishaneler, geniş kesimler tarafından çok bilinen hapishaneler değil.
Bu nedenle, önce,
“R Tipi hapishaneler nerede ve hangi türde hapishaneler?”
bu soruyu cevaplayalım.
R TİPİ HAPİSHANELER NERELERDE VAR?
Türkiye’de şu an faaliyette olan 3 adet R Tipi Hapishane bulunmaktadır.
Bunlar; Elazığ R Tipi Hapishanesi, İstanbul/Metris R Tipi Hapishanesi, İzmir/Menemen R Tipi Hapishanesidir.
Bunlardan ilki, Metris R Tipi Hapishanesi, 2 Nisan 2012 tarihinde açıldı.
R TİPİ HAPİSHANELERDE HASTA TUTSAKLARIN “İYİLEŞTİRİLMESİ” MÜMKÜN MÜ?
R Tipi hapishanelerin, resmi olarak, hastanelerde yatırılmayıp hapishaneye geri gönderilen hasta tutuklu ve hükümlülerin rehabilitasyonu için yapıldığı belirtiliyor.
Resmi açıklama şöyle diyor:
“Hapsedilme ve diğer nedenlerden kaynaklanan akıl hastalığı dışında ruhsal rahatsızlıkları bulunup da ruh ve sinir hastalıkları hastanelerinde tutulmaları gerekli görülmeyerek infaz kurumlarına geri gönderilen mahkumların cezasının infazını sağlamak üzere Rehabilitasyon Tipi Hapishaneler kurulmuştur.”
“5275 Sayılı Kanun’un 18/1 maddesi kapsamında değerlendirilen hükümlü ve tutukluların bu rehabilitasyon hapishanelerinde uzman personelce takip edilerek tedavileri öngörülmüştür.”
“hastalığı nedeniyle Adli Tıp Kurumundan rapor bekleyen ya da tek başına öz bakımını gerçekleştiremeyen ve başkasının bakımına muhtaç olan hasta tutuklu ve hükümlülerin barındırılması, rehabilite ve tedavilerinin sağlanması amacıyla”… kurulmuştur.
“REHABİLİTASYON”(!) MERKEZİNDE HAK İHLALLERİ
Tabii ki gerçekler, resmi açıklamadaki gibi değil. Halkın Hukuk Bürosu tarafından yapılan açıklamada, bu üç hapishanenin ismiyle, internet ortamında ara bul yapıldığında karşımıza vahim bir tablo çıkacağı belirtiliyor.
HHB açıklamasında şöyle diyor:
“Barolar ve çeşitli insan hakları kurumları bu hapishanelerde yaşanan sağlık ve yaşam hakkı ihlalleri ile işkence iddiaları hakkında açıklamalar yapmış, raporlar hazırlamıştır. Kaldı ki basına yansıyan haberler bu hapishanelerde gerçekleşenlerin yalnızca çok küçük bir kısmıdır. Siyasi tutsaklar bu hapishanelerde tutulmaya başladığından bu yana R Tiplerinde yaşanan işkence ve ihlaller basında daha sık yer bulmaya başlamıştır.”
“R TİPİ HAPİSHANELER TOPLAMA KAMPINA DÖNÜŞTÜ”
R tipi hapishanelerin asla hasta tutukluların tedavi edildiği yerler olmadığı belirtilen HHB açıklaması şöyle devam ediyor:
“Aksine ağır hastalık/engellilik halindeki tutuklu/hükümlülerin sırf tahliye edilmemeleri için tutuldukları toplama kamplarıdır.
Burada tutuklu/hükümlüler ya refakatçileri olmadan tek başlarına ya da kendileri gibi ağır hasta/engelli tutsaklarla birlikte oldukça kötü koşullarda tutulmaktadırlar. Burada sağlıklarına kavuşmaları değil var olanı da kaybetmeleri söz konusudur.”
HHB açıklamasında, bütün bu gerçekler sıralandıktan sonra, “Gökhan Yıldırım’ın R tipi hapishaneye gönderilmesinin Gökhan’ın canına açıkça kast edilmesi anlamına geleceği” vurgulanıyor.
HASTA TUTUKLULARA “ZULÜM VE İŞKENCE MERKEZİ”
Bu konuda, R Tipi Hapishanelerin açılmasından iki yıl sonra Türkiye İnsan Hakları Kurumu tarafından hazırlanan bir rapor vardı. Mayıs 2014 tarihli bu rapordaki örnekler, zaten bu merkezlerin nasıl bir mantıkla yönetildiğini ortaya koyuyor.
İşte o örneklerden biri:
“Metris R Tipi hapishanesinde Belden aşağısı felçli SERDAL YILDIRIM, boyundan aşağısı felçli ABDULLAH TURAN ve elleri bilekten ve dirsekten kesik konumda olup tüberküloz tedavisi gören ERGİN AKTAŞ birbirlerine bakmak zorunda bırakılmışlardır.”
Kurumun raporunun devamında, şu sonuca varılıyor:
“Fiziki ve psikolojik açıdan ağır hasta konumundaki tutukluların tedavi edilmesi amacıyla açıldığı söylenen bu merkezler, bırakalım rehabilitasyon amaçlı tedavi yöntemlerinin gerçekleştirilmesini, hasta tutuklular için zulüm ve işkence merkezi haline gelmiştir.”
5 MADDEDE R TİPİ HAPİSHANELER:
Evet, uygulama faşizmin tutuklu ve hükümülere yönelik zulüm ve intikam anlayışının aleni bir göstergesidir.
Özetlersek tablo şudur:
a- Bu hapishanelerde, yüzlerce hasta, engelli tutsak, bir araya toplanmış ancak onların bakımı için gereken düzenleme yapılmamıştır.
b- Hasta, engelli, bakıma muhtaç tutuklu ve hükümlülerin bakımı için ne personel buna uygundur, ne koşullar.
c- Beslenme ve hijyen koşulları da, asla hasta tutsaklara uygun değildir.
d- Bütün bunların ötesinde, her türlü işkence ve kötü muamele uygulamasıyla karşı karşıyadırlar.
e- Tahliye edilmesi gereken yüzlerce tutsağı tahliye etmemek için, sanki tedavi ediliyormuş gibi yapılarak, bunun için özel yer inşa edilmiş gibi yapılarak, hasta tutsaklar, ölüme ve zulme mahkum edilmişlerdir.
Bu nedenle, geriye sadece şu sözü söylemek kalmaktadır:
BU ZULÜM VE TECRİT MERKEZLERİ KAPATILMALI,
HASTA TUTSAKLAR TEDAVİLERİ İÇİN DERHAL TAHLİYE EDİLMELİDİRLER.
BÖLÜM 2: Y TİPİ HAPİSHANELER
Yazı dizimizin ilk bölümünde R Tipi hapishaneleri anlattık.
Bugüne kadar onlarca katliama, tecrit ve imha politikalarına rağmen devrimci tutsakları teslim alamayan faşizm, yeni hapishaneler yapmaya devam ediyor.
Her yeni model, tecriti daha da ağırlaştırmayı hedefliyor.
Yazı dizimizin ikinci bölümünde, Y Tipi Hapishaneleri ele alacağız.
“YÜKSEK GÜVENLİKLİ” BİR HAPİSHANE
Y Tipi Hapishaneler, tahmin edileceği gibi, “yüksek güvenlikli” hapishane kategorisindedir.
Yüksek güvenlik, eşittir, ağır tecrit demektir.
Y Tipi Hapishanelerde, tutuklular TEK KİŞİLİK tecrit hücrelerinde tutulur. Y Tipi hapishanelerin ortalama kapasiteleri 300-400 kişi civarındadır.
ŞU ANDA KAÇ Y TİPİ VAR?
Şu an Türkiye’de, Antalya Y Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu, Ereğli 1 No’lu Y Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu ve Ereğli 2 No’lu Y Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu olmak üzere 3 tane Y tipi hapishane bulunuyor.
MİMARİ YAPI NASIL?
Üç katlı olan bu hapishaneler, tutukluların birbirlerini göremeyeceği şekilde tasarlandı.
Y Tipinde kalan tutsakların anlatımlarına göre, hapishanenin özellikleri şöyle:
“Günde 1 saat havalandırmaya çıkılıyor, havalandırma için ayrı bir yere götürülüyorlar.
Hapishane GÜNEŞE TERS bir şekilde dizayn edildiği ve hücrelerde küçük bir pencere olduğu için, tutukluların güneş ışığını görmesi, temiz hava almaları tamamen kısıtlanmış durumda.”
SÜREKLİ HÜCRE CEZASI UYGULANIYOR!
Yani tutsaklar, Y tipi hapishanelerde yatacakları süre boyunca “hücre cezası”nda kalıyor muamelesi görüyorlar.
Tutuklulara karşı ek bir “ceza” yöntemi olarak uygulanan hücre cezası, Y Tipleri ile SÜREKLİLİK kazanıp mimari yapının bir parçası haline geliyor.
BM Raporlarında yasaklanması istenilen “sürekli hücre cezası” uygulaması, Y Tipi hapishanelerin temel bir özelliği durumunda.
HÜCRE HAPSİ NEDİR?
Hücre hapsinin kullanımı ve etkileri hakkında İstanbul Bildirgesi’nde şöyle deniliyor:
“Hücre hapsi ciddi psikolojik, bazen de fizyolojik kötü etkilere yol açabilir. Uykusuzluktan ve kafa karışıklığından başlayarak halüsinasyon ve psikozlara kadar uzanan uzun bir semptomlar listesi kayda geçmiştir. (…) Hücre hapsinin en önemli zararlı özelliği şudur: anlamlı sosyal teması, çoğu kişi için sağlığı ve esası sürdüremeyecek kadar yetersiz bir sosyal ve psikolojik uyarı seviyesine kadar indirir.”
Hücre hapsi tanımı, “kişilerin günde 22 ila 24 saat süreyle hücrelerine hapsedilerek fiziksel olarak tecrit edilmeleri”ni tanımlamak için kullanılır.
Başka tutuklularla ve hapishane personeliyle her türlü temas, en aza indirilir.
İşkenceyle ilgili BM Özel Raportörü bile, hapishane sisteminin amacı olan rehabilitasyona aykırı “sert” bir yöntem olan uzun süreli veya süresiz hücre hapsinin yasaklanmasını istemiştir.
Ama tabii BM’nin isteği de, insancıllığından değil, tutsakmlrı teslim almak için daha “yumuşak” yöntemler kullanılmasını önerdiğindendir.
Emperyalizm ve işbirlikçileri dünyanın her yerinde türlü yöntemler bularak direnenlere saldırıyı çeşitlendiriyorlar.
Y Tipleri ile tutsaklar bir ömür boyu hücre cezası koşullarına tabi tutularak fiziki ve psikolojik imhası hedefleniyor.
Y TİPİ HAPİSHANELERDE KİMLER KALACAK?
Bu hapishanelerde ağırlaştırılmış müebbet hükümlülerinin tutulacağı açıklandı.
FAKAT TÜRKİYE FAŞİZMİ, HER ZAMAN EN AĞIR TECRİT KOŞULLARINI DEVRİMCİLERE UYGULADIĞI İÇİN Y TİPLERİ’NE DE DEVRİMCİLERLE DOLDURULACAĞI AÇIKTIR.
Y TİPLERİ İLE AMAÇLANAN NEDİR?
Tecrit bir teslim alma saldırısıdır. Devrimcileri hedef alsa da, düzene karşı olan tüm güçleri, bir bütün olarak tüm halkı teslim almak için F Tiplerinin ardından Y tipleri ile tecrit ağırlaştırılıyor.
Sürekliliştirilmiş “Hücre cezası” uygulamasının sonuçları, emperyalizmin ve faşizmin istediği sonuçlardır.
“Uzmanlara göre hücre hapsinde tutulan bir kişinin psikolojisinin geri dönüşü olmayacak şekilde bozulması için sadece 15 gün yetiyor.”
Ağır tecrit koşullarının doğuracağı sonuçlar önceden emperyalizm tarafından araştırılmıştır. Bu konuyla ilgili deneyler, F tipi hapishanelerin inşasından yıllar önce laboratuar ortamında oluşturulmuş hücrelere kapatılan insanlar üzerinde yapılmıştır. ABD’de 1950’lerin başında “silent room” (sessiz oda) adı verilen hücrelerde, Almanya’da ise Hamburg Üniversitesi Kliniği’nde 1971’de “camera siliens” adı verilen hücrede bu deneyler yapılmıştır.
Tecritin Fiziksel Etkileri:
Kas-iskelet ağrıları
Göz Bozukluğu
Psikosomatik Rahatsızlıklar
Kulak Çınlaması
Kalp Çarpıntısı ve Ritim Bozukluğu
Hipertansiyon
Baş Ağrısı
Mide Rahatsızlıkları
Kol ve Parmaklarda uyuşukluk
Cilt Hastalıkları
EMPERYALİZMİN FAŞİZMİN İNSANLIK DIŞI DENEYLERİ
Aşağıda aktaracağımız deneyler ve gözlemler, emperyalizmin, faşizmin HÜCRE ve TECRİT politiktasını bilinçli olarak uyguladığının ve buralarda tutsakları hasta edere, çıldırtarak, fiziksel ve düşünsel dengesini bozarak TESLİM ALMAYA çalıştığını gösteriyor:
“Acaba insan yetersiz uyarım içinde bırakılırsa ne olur? Sanki hiçbir uyarıcı olmazsa dinlenecekmişiz, çok rahatlayacakmışız gibi gelir. Oysa durum bunun tersidir. Kutup araştırmacılarının, batan gemilerin günlerce denizde kalan tayfalarının, savaş esirlerinin duygu, algı ve düşüncelerinde türlü değişmeler gözlemlenmiştir. Uyarım gereksinimi artmış; gerçekle gerçek olmayanı karıştırma, sonucunda da ruhsal çöküntü ortaya çıkmıştır.”
“1954’te Mc Gill Üniversitesi’nde Hebb’a Laboratuarlarında, Bexton, Heron ve Scott tarafından gerçekleştirilen algı yoksunluğu deneyleriyle, uzun süreli monotonluk ve yetersiz uyarılmanın insanların normal fonksiyonlarının bozulmasına yol açtığı kanıtlanmıştır. …
Deney sonucunda öğrencilere;
Yapılan zeka testlerinde puanların düştüğü
Algılama bozuklukları olduğu
Hayal görmeye başladıkları
Davranışlarında düzensizlik olduğu saptanmıştır.” (Milli Eğitim Bakanlığı Açıköğretim Lisesi Psikoloji Ders Kitabı 1 s.17)
Yazı dizimizin bu bölümünü
özgür tutsak Ümit İlter’in bir şiiriyle bitiriyoruz:
Ardım duvar
Önüm duvar
Gece duvar
Gündüz duvar
Aylar duvar
Yıllar duvar
Dayan gönlüm dayan
Hücrenin duvarı var
Direnişin sınırı yok
İşte hepsi bu kadar…
BÖLÜM 3: S TİPİ HAPİSHANELER
Yazı dizimizin ilk bölümünde R Tipi, ikinci bölümünde ise Y Tipi hapishaneleri anlattık.
Üçüncü bölümde yine “yüksek güvenlikli” olarak tanımlanan ve ağır tecrit politikasının uygulandığı hapishane modellerinden biri olan S Tipi Hapishaneleri ele alacağız.
Ülkemizde şu an faaliyette olan üç adet “S Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu” var:
ANTALYA S Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu
BODRUM S Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu
IĞDIR S Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu
S TİPİ HAPİSHANELER KİMLER İÇİN?
En başta şunu belirtelim ki;
S Tipi Hapishaneler, F Tipi hapishanelerin teşhir olması ve F tiplerinden istedikleri sonucu alamamaları üzerine inşa edilmiş bir hapishane tipidir.
S Tipi hapishaneler, özellikle ağırlaştırılmış müebbet hükümlüleri için inşa edilmiştir.
“(S Tipleri) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan hükümlüler için dizayn edilmişlerdir. Yani S tipi ceza infaz kurumlarını, F tipi yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumlarının bir kademe daha sıkı tedbirlerin uygulandığı cezaevleri olarak belirtmemiz yanlış olmayacaktır.” (Adalet TV web sayfası, 2021)
Ancak yasal düzenleme, “Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alanlar” dışında, “terör mahkumları ve 5275 sayılı yasanın 9/3 maddesi uyarınca tehlikeli mahkum statüsünde olan mahkumlar”ın da S tipi yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumlarına konulmasını öngörüyor.
S TİPLERİNİN MİMARİ YAPISI:
Bir ve üç kişilik hücrelerden oluşmaktadır. Kapasiteleri 552 kişidir. Bu yanıyla F tiplerinden daha büyük, daha kalabalık bir hapishane modelidir. (Türkiye’deki F Tipi hapishanelerinin kapasitesi 368 kişiliktir.)
S Tipi hapishanelerle, F Tipi hapishaneler arasında benzerlikler de var.
Bir kişilik ve üç kişilik hücreler iki hapishane tipinin ortak özellikleridir.
S Tiplerinde tutulan bir tutsağın anlatımı, mimarinin nasıl tecriti koyulaştıracak şekilde planlandığını gösteriyor:
“Burası ilginç bir yer. Her koridorda altı tane tekli hücre var. Silivri’nin koridoru sekiz hücreliydi. Burada fark şu. Sekiz hücreden birincisi ve onun havalandırması birleşmiş ve “atölye” olmuş.
Her koridorda atölye var.
Sekiz hücreden sekizincisi ve onun havalandırması da birleşmiş ve havalandırma olmuş. Havalandırma yalnızca orta katta var.
Yalnızca E blokta üçlüler var. Ama
onlar da tek katlı ve onların da müstakil havalandırması yok. Yan yana iki tekli hücre birleştirilmiş, bir kısmı yatakhane bir kısmı da ortak alan olmuş.
Yani bütün mesailerini tecridi nasıl ağırlaştırırız diye düşünerek harcamışlar.
BİR TUTSAK ANLATIYOR: “Gökyüzünü göremiyorsun”
Antalya S Tipi Hapishanesi’nde tutulan Özgür Tutsak Ayberk Demirdöğen, hapishanenin mimari yapısı ve uygulamalaryla ilgili şunları anlatyor:
“Burası Silivri’nin üç katlı hali ve her yer tekli hücrelerden oluşuyor. Pencereden bakınca gökyüzünü göremiyorsun.
Ben-biz en alt kattayız. Pencerelere bir tür tel kafes yapmışlar. Öyle ince ki; yağmur bile geçirmiyor. Dışarıyı, yani karşı duvarı ancak bu telin ardından görüyorsun.
Şöyle düşünün; bir radyonun ucundaki antenin ucundaki küçük top, o telden geçmiyor; onu dışarı uzatamıyorsun.
Buraya girdiğimde ilk aklıma gelen Nazım’ın ‘kafeste dolaşan aslan’ şiiri olmuştu. Ama bu defa kafes bir simge değil gerçekti.”
S TİPİ; TECRİT SALDIRISININ DEVAMIDIR
F tiplerine bir alternatif olarak düşünüldüğü söylenen S ve Y tipi hapishaneler de, tıpkı F Tipleri gibi, Amerikan standartlarına göre inşa edilmiştir. Zaten amaç da aynıdır.
Devrimci tutsakların teslim alınması için yeni bir saldırı aracı olarak yapılan S tipleri, asıl olarak “ağırlaştırılmış müebbet tutsaklar” için düşünülse de, halen bazı siyasi tutsakları tek başına tutmak için kullanılıyor.
S TİPLEİRİ VE SOHBET HAKKI!
Aslında 2000-2007 Ölüm Orucu boyunca çok sözü edilen 45/1 Nolu genelgenin ve sohbet hakkının anlamı ve önemi, S Tipi hapishanelere bakıldığında bir kez daha net olarak görünüyor.
Son 6,5 yıldır, ülkemiz hapishanelerinde “ölüm orucuyla kazanılan sohbet hakkının tam olarak uygulanması” için sürdürülen bir direniş var.
Bu direniş hayati. Çünkü, yeni S Tipi tecrit hapishanelerinde de, F Tiplerinde de, sohbet hakkı onların tecritle örmeye çalıştığı tüm duvarları kaldırıyor.
Bir özgür tutsağın deyimiyle, “(Sohbet hakkı ve direniş) burada, adeta bir kuyunun dibinde kafese kapatılmış bize, sapa sağlam bir dayanak sağlıyor.” (Ayberk Demirdöğen, Antalya S tipi)
(Devam edecek… 4. Bölüm: Ülkemizde Hangi Hapishane Modelleri Var?)
Bölüm 4:
Türkiye’de Hangi Hapishane Tipleri Var?..
İlk üç bölümünde, R Tipi, Y Tipi ve S Yazı dizimizin bu bölümünde, Türkiye’de hangi hapishane tipleri var, bunların bir dökümünü yapacağız.
Hapishanelere harf kodu ile isim veriliyor. Harf kodu ise hapishanenin teknik özelliklerini, fiziki kapasitesini ve barındırdığı hükümlü ve tutuklu statüsünü ifade eder.
Örneğin F tipi ceza infaz kurumlarına genellikle siyasi tutsaklar konulurken, T ve E tipi hapishanelerinde ise adli tutuklu ve hükümlüler yatırılıyor.
Durmaksızın yeni hapishaneler yapılıyor, yeni modeller çıkarılıyor; Ancak şurası kesin ki, Her Yeni Hapishane Tipi, F Tiplerinin İflasıdır.
Türkiye’deki Hapishane Tipleri
A TİPİ:
1950 ve 1970’li yıllarda inşa edilmiş ilçe tipi hapishanelerdir. 4 adet koğuşu olan küçük yerlerdir. Teorik olarak “kütüphanesi ve konferans salonu” da mevcuttur. Ama bunların kullanıldığı pek görülmez. Kadın ve çocuklar için ayrı bölümleri olan bu hapishaneler, 24 kişi kapasitelidir. Toplam 4 tanedir.
A1 TİPİ:
Bu hapishaneler de yapım olarak 1950 ve 1970’li yıllarda yapılmış bulunan ilçe tipi hapishanelerdir.
4 adet koğuşu, 2 adet hücresi vardır. Kadın ve çocuklar için ayrı bölümler bulunmaktadır. A1 tipi hapishaneler normalde 24 kişilik olup, gerektiğinde 40 kişiyi barındırabilir.
A2 TİPİ:
Bu tip hapishaneler de ilçelere özgü olup, 1950-60’lı yıllarda inşa edilmişlerdir. A2 tipi hapishanelerde 5 koğuş ve 2 disiplin hücresi bulunmaktadır.
Kapasiteleri 40 kişiliktir. Türkiye’de toplam 9 tanedir.
A3 TİPİ: Yine ilçe tipi olarak 1950 -1960’lı yıllarda inşa edilmiş bu tip hapishanelerde, diğer A tipi hapishanelerİnden farklı olarak 6 koğuş bulunmaktadır.
Toplam 17 tanedir.
B TİPİ:
7 koğuş ve 2 disiplin hücresi bulunan bir hapishane tipidir. Her koğuşun müstakil havalandırması mevcuttur.
Bunlardan ülke genelinde 8 adet vardır.
C TİPİ:
8 koğuş ve 4 disiplin hücresi vardır. C tipi hapishaneler 164 kişi kapasiteli olmalarına karşın gerektiğinde 300 kişiyi barındırabilecek kapasitededir. Bolvadin ve Osmaniye’de vardır.
D TİPİ:
Biri idare bloku olmak üzere 11 blok, 230 odadan oluşmaktadır.
Bir blok “dershane”, H ve L blokların alt katları ise “disiplin hücresi”olarak yapılmıştır.
G blok zemin katta 20 müşahede (gözlem) odası vardır. Ki buralar, tutukluları tecrit etmek için kullanılır.
Tek ve üç kişilik oda esasına göre inşa edilmiştir.
E TİPİ:
İŞKENCE, KATLİAM TECRİT
12 Eylül cuntası yıllarında, devrimci tutsaklara karşı inşa ettirildi. Devrimci tutsaklara yönelik sayısız operasyon, işkence, katliam bu hapishanelerde gerçekleştirildi.
19 Aralık’ta 21 hapishanede gerçekleştirilen katliamın böyük bir bölümü, E Tipi hapishanelerde yapıldı.
İki katlı olarak koğuş sistemine göre inşa edilmiş olan bu hapishaneler, hücre sistemine geçildikten sonra 2, 4, 6, 8 ve 10 kişilik hücreler haline dönüştürülmüştür.
Alt katlar yemekhane, üst katlar ise yatakhane olarak kullanılmaktadır. 80 kişilik müşahade bölümü, hemen tüm E tiplerinde, bir tecrit ve işkence bölümü olarak kullanılmıştır.
E Tipi Hapishanelerin normal kapasitesi 600 kişi olup ilave ranzalarla kapasitesi 1000’e kadar ulaşabilmektedir.
Bazıları; Adana E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu, Bitlis E Tipi, Çanakkale E Tipi, Ümraniye E Tipi, Bartın E Tipi, Erzurum E Tipi, Nazilli E Tipi, Trabzon E Tipi, Malatya E Tipi..
F TİPİ:
Yüksek güvenlikli F tipi kapalı hapishaneler, tüm tretman (teslim alma) programlarının uygulanabilmesi için uygun mekanlara sahip; mevzuatı gereğince sadece tehlikeli hükümlü ve tutuklu statüsündeki kişilerin barındırılacağı hapishaneler olarak inşa edildi.
Hücre sistemine göre inşa edilmiştir.
Firara karşı zemine beton hasır döşeme gibi özel engellemeler yapılmıştır.
Sirkülasyonu 3 ana koridordan sağlanan ve 5 bloktan oluşan, 57 adet 1 ve 2, 103 adet 3 kişilik hücreleri bulunan bu hapishaneler, toplam 368 kişi kapasitelidir.
F Tiplerinde, teslim alma politikalarının bir parçası olarak kullanılacak açık ve kapalı spor sahaları, iş atölyeleri, kontrol odası gibi yerler mevcuttur.
Toplam 14 tanedir. Adana F Tipi, Sincan 2 Nolu, Sincan 1 Nolu, Bolu, İmralı, Edirne, İzmir 1 Nolu, İzmir 2 Nolu, Kırıkkale, Kocaeli 2 Nolu, Kocaeli 1 Nolu, Tekirdağ 2 Nolu, Tekirdağ 1 Nolu, Van.
H TİPİ:
Hücre sistemine göre inşa edilmiş bulunan kurum iki katlı olup iki bloktan meydana gelmektedir. 200 adet tek kişilik ve 100 adet üç kişilik hücreleri bulunmaktadır.
H tipi hapishaneler 500 kişi kapasitelidir. Toplam 5 adettir. Bursa, Erzurum, Eskişehir, Gaziantep, Kartal.
K1 TİPİ:
İlçe tipi hapishane olup, 4 koğuş ve 2 disiplin hücresi bulunmaktadır. Projesi 42 kişilik olan bu hapishanelerde, 60 kişi barındırılabilir.
K2 TİPİ:
6 koğuş ve 2 disiplin hücresi vardır. İlçe tipi olan bu hapishanelerde kapasite 60 kişilik olup ilave ranzalarla bu sayı 150 kişiye çıkarılabilmektedir.
Toplam 17 tanedir.
L TİPİ:
Bu hapishaneler; büyük kentlerdeki eski ceza infaz kurumlarının yerlerine ya da kapasite yetersizliğine çözüm amacıyla inşa edilen hapishanelerdir.
Her hükümlü, gündüzleri kapısı açık olan gecçeleri kapatılan hücrelerde kalmaktadırlar.
Hükümlü ve tutuklular gündüzleri 7 kişilik ortak yaşam alanında ve avluda bir araya gelebilmektedir.
7 kişilik 61 ünite; 3 kişilik 4 hücre, 40 adet tek kişilik hücre sistemi şeklindedir.
M TİPİ:
İki katlı olarak koğuş sistemine göre inşa edilmiş olan bu hapishaneler, daha sonra hücre sistemine dönüştürülmüş, 4, 6, 8, 10 kişilik hücreler elde edilmiştir. Her bölümün ayrı havalandırması bulunmaktadır.
Bu tiplerde alt katlar yemekhane, üst kısımlar yatakhane olarak kullanılmaktadır. Her birinde ayrıca 6 disiplin hücresi vardır.
Türkiye’de bu hapishanelerden toplam 23 tane inşa edilmiştir.
T TİPİ:
8 kişilik 72 hücre, 3 kişilik 8 hücre, 1 kişilik 16 hücre olmak üzere toplam 616 kişi kapasiteli olarak planlanmıştır.
3 ve 8 kişilik bölümler, dubleks olarak yapılmıştır.
Tek kişilik hücreler 12 m2’dir.
3 kişilik hücrelerin alt ve üst ortak yaşam ve yatak bölümleri 27 m2’dir.
Bölüm 5: Bütün Yeni Hapishane Tiplerinin Ortak Noktası: TECRİT
F Tipi Hapishanelerin açılmak istendiği 2000 yılında, devrimci tutsaklar ve yakınları,
F Tiplerinin TECRİT hapishaneleri olduğunu söyleyerek, buna karşı direneceklerini açıkladılar.
İktidar ise, “Tecrit”i inkar ederek, “hücre”leri “ODA” diye pazarlamaya, F Tiplerinin “uluslararası standartlara” uygun olduğunu, “tek kişilik otel odası” gibi olduğunu kanıtlamaya çalıştı.
F TİPLERİ NEDEN İFLAS ETTİ?
Sonraki sürecin iki sonucu var:
1- 122 Devrimcinin şehit düştüğü büyük direniş sonucunda, F tiplerinin tutsakları TECRİT ederek TESLİM ALMAYI amaçladığı teşhir oldu.
2- Ancak devlet, F tiplerindeki TECRİT ile tutsakları teslim alamadı ve bugün faşizm, bu nedenle yeni tecrit modelleri peşindedir.
Bu hapishaneler, emperyalizmin uzmanlarının onyıllardır tutsaklar üzerinde yaptıkları deneylerin sonuçlarına göre şekillendirilmektedir. F Tipi hapishaneler de böyle şekillenmişti.
S, R, Y Tipi hapishaneler de bunun içindir.
“Türkiye, ABD’den Sonra Tecriti En Yoğun Kullanan 2’nci Ülkedir”
Hapishaneler üzerine araştırmalarıyla bilinen New York Eyalet Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden Denis O’Hearn,
Türkiye Hapishanelerinde yaptığı çalışmalarıyla ilgili olarak şunları söylüyor: “(Şaşırtan) Tecritin kendisi… Ankara’da F Tipleri’ni gezdiğimde onlara çok şaşırdım, insanlık dışılar. Amerika’da yüz bin kişiye 800 mahpus düşüyor yani kişi başına düşen mahpus sayısı en yüksek ülkelerden. Diğer yandan Türkiye, dünyada Amerika’nın yanında tecriti en yoğun kullanan ikinci ülkedir.”
Döneme göre, farklı biçim ve yoğunluklarda Avrupa hapishanelerinden Uruguay hapishanelerine, El Salvador zindanlarına kadar, tecrit her yerde devrimci tutsaklara karşı kullanıldı.
Karşı-devrim kimilerinde tecritle istediği sonucu alırken, kimilerinde alamadı. Türkiye, en yoğun tecritin uygulandığı yerlerden biri olmasına rağmen, istedikleri sonucu alamadıkları bir yer olmuştur.
TECRİT: “BEYNİNİN YÜZDE 20’SİNİ ALIYORUZ!”
Tecrit, insanın sosyal bir varlık oluşuna aykırı. Bu nedenle, F Tipi hücrelerine karşı sürdürülen kampanyanın ana sloganlarından biri, “İnsan 8 M2’ye Sığar Mı?” idi.
Fakat tecritin etkisi sadece sosyal değil; fiziksel etkileri de var.
İzolasyon hangi yollarla beyni etkiliyor?
Bu değişikliklerin ortaya çıkması için ne kadar zaman gerekiyor?
Bu iki soruyu cevaplandırmak için yapılan fareler üzerindeki bir deneyin sonuçları çarpıcıdır.
Tecrit edilen farelerin
beyinlerinin duyu ve motor bölümlerinde nöronlar 1 ayda % 20 ve 3 ayda % 25 kadar küçülmüştü.
Eğer birisini hapse atar ve kollarının yüzde 20’sini alıp “Bu, seni burada tutmanın doğal bir sonucu” dersek, insanlar “Bunu yapamazsınız, bu işkencedir!” diyeceklerdir.
Ama insanların beyninin yüzde 20’si alındığında, bu dışarıdan görülmeyen bir sonuç olduğu için,
TECRİTİN BİR İŞKENCE BİÇİMİ olduğu hemen görülmeyebiliyor.
Tecrit bir işkencedir. Dışarıdan hemen görülmese de tecrit edilen insanlar üzerinde fiziksel bir hasar yaratılmaktadır.
Bu hasarı, kulak çınlamasından kalp rahatsızlıklarına, cilt hastalıklarına, psikolojik hastalıklara kadar sayısız fiziki hastalık izlemektedir.
Tecrit, Amerika ve Avrupa patentli bir işkencedir.
Tecritin mimarı biçimlerinin, inceltilmiş yöntemlerinin çoğu da emperyalistler tarafından ihraç edilmiştir.
Böyle olması da doğaldır; çünkü tecrit, emperyalistlerin çıkarları için uygulanmaktadır.
TECRİT YÖNTEMLERİNİN HESABA KATMADIĞI BİR ŞEY VAR:
Ancak emperyalizmin tutsakları tecritle teslim alma deneylerinin içermediği bir şey vardır: Devrimci tutsakların iradesi ve direnişi.
Bu nedenledir ki; teoride, tutsaklara diz çöktüren, tutsakları teslim olmaya götüren tecrit mimarisi ve yöntemleri, ülkemiz hapishanelerinde deneylerdeki o sonuçları vermemiştir.
Devrimci tutsaklar direnmeye devam ettiği için, yeni hapishane tiplerinde de o sonuçları yine vermeyecektir.