İnce Memedler Abdi Ağalara Savaş Açtı

İnce Memed’in Abdi Ağa’yı Vurduğu Bölüm / Yaşar Kemal – İnce Memed

Memed başını ağır ağır kaldırdı. Gözleri gene öyle ışığa kesmişti. Kafasından sarı parıltı aktı,kaynadı.

“Ali kardaş! Gece yarısı evinde olur mola? Bulabilir miyim?”

“Bulursun. Elinle koymuş gibi. Korkusundan gece bir adım bile atamaz gece.”

“Evi bir daha iyice söyle hele.”

“Hapishane var ya, var. Sen orayı bilirsin Haa, işte onun sağında Candarma Dayırası var. Candarma Dayırasını az geçince, sokağın öteki ucunda çivit boyalı bir tek ev var. Sen gece gidecegine göre, boyası gözükmez. Yalnız bir tek ev. Uzun minare gibi bir bacası var. Oradan doğrultursun. Belli olur. Gözüne hemen çarpar. Uzun.İki katlı. Oradaki evler hep bir katlı. Abdi Ağa günbatıdaki odada yatar, tek başına. Alttaki büyük kapı arkadan sürgülüdür. Bir yarık vardır. O yarıktan hançerini sokar, yukarı kaldırırsın. Açılır.”

Memed, bir şey söylemeden kalktı, ata doğru gitti çözdü, atladı. Doludizgin… Rüzgar gibi süzülüyordu at. Yalısı kaval gibi dürülüyordu. Kulağına aşağıdaki değirmenin şakırtısı gelince kendine geldi. Atın başını çekti. Azıcık bir süre durdu. Kulak verdi. Sonra, atı ağır ağır sürdü. Tüfeğinin ağzına kurşun verdi. Tabancasına da… Tekerleklerin evinin orada at ürker gibi yaptı. Burada atı mahmuzladı. Çarşının ortasından geçti. Kahvelerin lüks lambaları daha yanıyordu. Birkaç adam ona tuhaf tuhaf baktı. Bu günlerde silahlı adamlara o kadar şaşmıyorlardı. Olağandı. Boş verdiler. O, adamları görmedi bile. Caminin yanındaki sokaktan yukarı sürdü. Uzun bacalı ev sola düşüyordu. Evin önünde attan indi. Atı avludaki büyük, karanlık dut ağacının yatık bir dalına bağladı. Hançerini soktu, evin kapısını açtı. Yukarda ışık yanıyordu. Merdivenleri üçer üçer çıktı. Kadınlar, çocuklar Memedi görünce bir kıyamettir kopardılar. Doğru günbatıdaki odaya gitti. Abdi Ağa, uykulu uykulu kollarını açmış geriniyordu.

“Ne var? noluyor?”diye soruyor, geriniyordu. Vardı, kolundan tuttu, salladı:

“Ağa Ağa! Ben geldim Ağa!” dedi.

Abdi gözlerini açtı. Önce inanamadı. Sonra gözleri açık öyle kalakaldı. Gözlerinin karası bile apak kesildi. Dışarıda bir kıyamettir kopuyordu. Memed elindeki tüfeği doğrulttu. Abdi Ağanın göğsüne üç el ateş etti. Kurşunların rüzgarından odadaki lamba söndü. Yıldırım gibi merdivenlerden aşağı indi, ata bindi. Bu sırada candarmaların haberi olmuş evi boyuna kurşunluyorlardı. Atı doludizgin Toros’a sürdü. Arkasından kum gibi kurşun kaynıyordu. O hızla kasabayı çıktı.

Gün doğuyordu ki köye girdi. Orta yerde atın başını çekti. At terden kapkara olmuş, göğsü körük gibi inip inip kalkıyordu. Boynu,sağrısı köpüğe batmıştı. Memed de çok terlemişti.Ter, kulunçlarından fışkırmıştı. Yüzü perçemi ıpıslaktı. Gün bir adam boyu yekindi. Gölgeler uçsuz bucaksız batıya doğru uzadı. Islak at tepeden tırnağa ışığa boğuldu. Her yanı pırıl pırıl. Öyle dimdik.

Köylüler, onu orta yerde, at üstünde dimdik, kaya gibi gördüler. Yavaş yavaş, sessizce, çoluk çocuk, genç yaşıl dört bir yanını aldılar. Kocaman bir halka oldular. Ortalıkta çıt yoktu. Soluk alışları bile duyuluyordu. Gözlerini ona dikmişlerdi. Yüzlerce göz üstündeydi. Susmakta inat ediyorlardı.

Orta yerdeki dimdik, kaya kesilmiş atlı azıcık kımıldadı. At bir iki adım attı sonra durdu. Atın başını kaldırdı. Gözlerini kalabalığın üstünde gezdirdi. Hürü ana sapsarı kesilmiş, kurumuş, kanı çekilmiş, gözlerini kocaman kocaman açıp üstüne dikmiş ondan bir söz, bir devinme bekliyordu. Sonra at gene kımıldadı .Memed atı Hürü Anaya doğru sürdü. Önüne gelince atın başını çekti.

“Hürü Ana! Hürü Ana!” dedi. “Oldu. Hakkınızı helal edin.”

Alidağı tarafına doğruldu. Bir kara bulut gibi köyün içinden süzüldü, çıktı. Gözden yitti. Çift koşma zamanıydı. Dikenlidüzünün beş köyü bir araya geldi. Genç kızlar en güzel giyitlerini giydiler. Yaşlı kadınlar sütbeyaz, sakız gibi beyaz başörtü bağladılar. Davullar çalındı… Büyük bir toy düğün oldu. Durmuş Ali bile hasta haline bakmadan oyun oynadı. Sonra bir sabah erkenden toptan çakırdikenliğe gidip ateşe verdiler. İnce Memedden bir daha haber alınamadı. İmi timi bellisiz oldu. O gün bu gündür, Dikenlidüzü köylüleri her yıl çift koşmazdan önce, çakırdikenliğe büyük bir toy düğünle ateş verirler. Ateş üç gün üç gece düzde, doludizgin yuvarlanır. Çakırdikenliği delicesine yanar. Yanan dikenlikten çığlıklar gelir. Bu ateşle birlikte de Alidağın doruğunda bir top ışık parlar. Dağın başı üç gün üç gece ağarır, gündüz gibi olur.

Yaşar Kemal

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Benzer Yazılar