Sınıf mücadelesi (veya sınıf savaşımı) kavramını ilk olarak Karl Marx ele almış ve 1848 yılında Friedrich Engels’le birlikte kaleme aldığı Komünist Manifesto adlı eserde “Şimdiye kadarki bütün toplumların tarihi, sınıf savaşımları tarihidir” demiştir. Marx’a göre, kapitalizmde üretici pozisyonda bulunan ama bu pozisyonuna karşın üretim araçlarının burjuvazinin özel mülkiyetinde olmasından dolayı sömürülen işçi sınıfının, bu sömürüden kurtulması için burjuvazinin iktidarına son vermesi ve üretim araçlarını kamulaştırması gerekmektedir.
Sınıf savaşımı, Marksist sınıf teorisinde ve Tarih anlayışında, sınıflar arası ilişkilerin egemen hali olarak tespit edilir. Marksist tarih anlayışına göre, sınıf savaşımları, yalnızca belirli bir andaki toplumsal sınıflar arasındaki çatışma değildir, aksine o tarihin motorudur, yani tarihsel gelişmenin ve ilerlemenin dayanağı ifadesini sınıflar arasındaki savaşımda bulur. “Tarih sınıf savaşımları tarihidir” Marksizmde esas olarak.
Her ilerici sınıf, belli bir aşamada gericileşir ve çıkarları mevcut olanın korunmasında ifadesini bulur. Bu kaçınılmaz olarak böyledir Marksist teoride, çünkü tarihin ilerlemesinde, maddi yapı bu egemen sınıfın karşısına başka bir sınıf çıkarır ve bu sınıfın çıkarları mevcut sistemin aşılmasında ifadesini bulur. Marks, bunun örneğini burjuvaziyi değerlendirirken açık bir şekilde gösterir. Marksizme göre burjuvazi, feodalizmi tasfiye ederken devrimci, bu tasfiyenin ardından kendi egemenliğini kurduktan sonra ise gerici olarak ortaya çıkar. Ancak sınıf savaşımı bitmemiştir ve onu alt edecek sınıf bizzat burjuvaziyle birlikte doğmuştur; yani proletarya…