İletişim sistemlerinin gelişmesiyle birlikte özellikle sosyal medyanın ekonomik siyasal ve kültürel etkisi olumlu ve olumsuz yanlarıyla önemli bir noktaya gelmiştir. Birçok olumlu yanından bahsedebiliriz ancak biz burada dikkat edilmesi gereken olumsuz yanlarına değineceğiz.
Bu olumsuz etkiler halkların hayatında olduğu gibi devrimci mücadeleye de birçok zarar vermektedir. Asıl üzerinde durmamız gereken de budur.
Çünkü bu sorunları çözemezsek halkların yaşadığı olumsuzlukları da düzeltemeyiz.
Uzun zamandan beri şu tip haberlerle karşılaşıyoruz. Örgütler, DKÖ aydın, sanatçı vb. birçok kişi ve kurum şu konuyla ilgili “sosyal medyadan kınadı, protesto etti ya da açıklama yaptı.” Ya da bir konuyla ilgili yine “sosyal medya, üzerinden yapılan toplantıda” veya “eylemde” şeklinde haberlerle çok sık karşılaşır olduk.
Öncelikle şunu belirtelim iletişim araçlarının olumlu bir etkisi birçok kesime hızlı ulaşmaktır. Zaman zaman bazı sorunların çözümünde etkisi de olmaktadır.
Mesela yaşanan bir hak ihlali, adaletsizlik, saldırı gibi konularda sadece sosyal medyadan gösterilen tepki bile faşizme geri adım attırabilmektedir. Ancak genel anlamda bu tür tepkilerin sınırlamasına hatta bir nevi kendi kendimizi tecrit etmemize neden olmaktadır.
Bu asıl olarak mücadelenin alanı olan sokaklardan, meydanlardan çekilmeyi ve mücadeleler sonucu ödenecek bedellerden kaçmayı getirir.
Bir paylaşımından dolayı insanların gözaltına alınıp tutuklanması da bir bedeldir ama aynı şey değildir. Faşizm mücadeleyi buralara hapsederek kendi kontrolü altında tutmak ve istediği zaman rahat rahat müdahale etmek istemektedir. Çünkü paylaşım yapanların yeri yurdu bellidir ve istediği zaman evinden, iş yerinden rahatlıkla gözaltına alabilmektedir. Her gün birçok kişi böyle gözaltına alınıp tutuklanmakta kimsenin ruhu bile duymamaktadır.
Düzen cephesinde durum buyken, kendine sol devrimci diyen kesimler de “sosyal medya devrimciliği” diyebildiğimiz çokta zahmet gerektirmeyen, emek istemeyen bedel gerektirmeyen, kolay devrimciliği tercih ederek düzenin ekmeğine yağ sürmektedirler. Bir basın açıklaması yapmaktan aciz hale gelenler vardır. Kitle bağları tamamen kopmuştur. Sosyal medyadan çok izlenmekle, beğeni almakla övünmekte devrimcilik yaptıklarını sanmaktadırlar.
Şöyle dönüp kendilerine baksalar yıllardır yerinde saydıklarını- ki bu gerilemeyi- göreceklerdir.
Ama görmek istememektedirler. Kazanılmış birçok mevzi bunlar yüzünden kaybedilmiştir. Ve düzen bunlardan cesaret alarak esas olarak mücadeleyi sürdüren devrimci harekete pervasızca saldırmaktadır.
Devrimciliği, mücadeleyi düzen sınırları içerisine hapsetmek isteyen bu örgütler Lenin’in deyimiyle “Düzenin objektif olarak ajanıdırlar.”
İçinde bulunduğumuz iletişim çağında ortaya çıkan olanaklardan yararlanmak çok önemlidir. Ancak bu şekilde devrimciliğin içini boşaltmak, mücadeleyi geriye çekmek, düzen içine hapsetmek karşı devrimci bir tavırdır.
Düşman iletişim araçlarını herkesi kontrol etmek denetimde tutmak için kullanıyorsa biz de tam tersine denetimden çıkmanın, örgütlenmenin yeni yollarını bulmalıyız.
Kitlelerle iletişimde temel olan her zaman yüz yüze ilişki kurmaktır.
Bakın Che ne diyor;
“Halk kitleleri özgürlüklerine kavuşturmak için, büyük bedeller ödemek, büyük fedakârlıklarda bulunmak zorundadırlar.”
Adaletsizliğe, yağma, talan ve sömürüye karşı tüm halkın direnme hakkı vardır. Direnenlerin yanına gitmek hakkı, hatta görevi vardır. Halk örgüt olur, birleşir ve beraber direnişe güç olur. Faşizm bunu bildiğinden dayanışmaya darbe vuruyor.
Akbelen’e İstanbul’dan da Van’dan da Edirne’den de gitmek, direnmek meşrudur. Yasal olarak bile suç değildir. Ama faşizm suç olarak gösterip korku yaymaya çalışıyor.
İşte bunu yaptığımızda faşizmin fiziki ve psikolojik savaşının etkilerini kırar, kendine, halkına ve örgütlenmesine güvenen direnişler yaratırız.
Faşizmin gücü halkın örgütlülüğü kadardır.
Direniş kültürünü ısrarla savunup yaydıkça daha çok örgütlenecek, faşizmin kitleler üzerindeki etkilerini kıracağız.
Biz Kazanacağız!
Özgür Tutsaklar Cephesi’nden / Sosyal Medya ve Devrimci Mücadele