Ve Köroğlu Halkın Yüreği Ve Kılıcıdır Hala…

Halkın Koçakları’nda Meriç şehidimiz Harika Kızılkaya’nın sunumuyla Köroğlu’nun anlatıldığı programın kaydını paylaşıyoruz.

Ümit İlter’in Umut Yağmuru Kitabından bir şiir

Onların gökyüzünde uygarlığın havai fişekleri

Ki her şey havailiğin zirvesinde bu çağda

Ve akıllı katil füzeler hep kime düşer

Ki onların havailiği dertlerimize sebep

Ve en puşt sesler “tarih bitti” dediler…

Yazan, yaratan, yapan ki halktır

O deryanın elinde kalemdir karanfil

Damarlardan zamana akan bir mürekkep

Ve tarih yazıldı, yazılıyor, yazılacak

O puşt sesler çıktığı yere tıkılacaktır…

Kim yandı aşk ile asırlar boyunca

Pervaneler gibi özgürlük ateşinin peşinde

Evvel zaman içinde bizdik kül olan

Ve şimdiki zaman içinde yarın yanıyor yine…

Dünden süzülüp gelmişiz, yarını hatırlarız

Ati zaman köprüsüne can döşemişiz

O hayalin yarın oluşudur ömrümüz

Bitti denilen yerde al şarkılar söylemişiz…

Kim kahreder Zeus’u çalmakla ateşi

Vay ki vay şu terörist Promete’dir

Zeus öyle dese de bizim ilk azizimiz

Ciğersiz olmaktansa, varsın deşilsin ciğerimiz…

Malum “Ateş Geçitleri” ve karşıda işgalci

“Tarih bitti” dedi yine küstah Kral Kserkes

Ve vuruşan ‘Üçyüzler’ dirilip çarpıştılar

Ateş Geçitleri hala orada mağrur ve burada…

Yalan salyalarından ve salyaların yaygarasından

Manşet düzüyor “Roma Romalılarındır” yazan

Ki Roma’da Trakyalı bir Kürttür Spartaküs

Ayağının prangası, bahtımın zincirini kıran…

Yalan zalimin piçi, hakikat halkın oğludur

Nerede görülmüş yalanın hakikati yendiği

Boğulan şu fani Bedreddinimin boynudur

Vurulup boğulur, lakin eğilmez boynumuz…

Pir Sultan’ım yaren ceminde der diyeceğine

Bir yanında Hallac bir yanında Bruno

Bir güzel anlatırlar hakikati biçare Galile’ye

Dünya haksızlıktan hakka nasıl döner üstad…

Tüfek icat olunca bozulmuştu ya mertlik

Ki füze, yollayan namertoğlu namerttir

O füzeler denizi dalgalandırır sadece

Ve Köroğlu halkın yüreği ve kılıcıdır hala…

İşgal tutmadı Anadolu’da yenemediniz bizi

Malumdur, ser verip şereften geçmeyişimiz

Siz mi bitireceksiniz bu tarihi şimdi

Velhasıl aynısınız ve biz yine aynı halkız…

Tarih bazen Elmalı Köprüsü’nden geçer

Köprü başını tutan Şahin Bey der ki;

“Düşman cesedimi çiğnemeden Antep’e giremez”

Nehir köprünün altından, tarih üstünden geçer…

Çar’dınız yenilmezdiniz ve saltanat baki

Sorduk kendi kendimize “Ne Yapmalı?”

Salladık o tahtları ve sarstık, yıkıldınız

17 Ekim depremini biz yarattık, şaştınız…

Buraya Çinliler ve köpekler giremezdi eskiden

Sonrası malum bir Uzun Yürüyüş şarkısıdır

Ve uzun yürüyüşün sonunda mutlak vuslat vardır

Tarih dediğin yürüyerek yazılıyor işte…

Dayanınca Moskova’nın önüne faşist sürüler

Yine dediler ki “Tarih bitti beyler”

Sonrası Stalin, kırmızı sancak ve Berlin

Tarih böyledir, bitti denilen yerde yazılır…

Hoş geldin Ernesto, sefalar getirdin

Sen var oldukça, baş eğmeyecek halklar

Dünden çok yarınımızda ve omuz başımızdasın

Gidelim Ernesto, sen daima haklısın…

Nasıl da kaçtınız kuyruğunuzu kıstırıp Vietnam’dan

Envai bombayı denediniz ama yine yenildiniz

Unutturmaya çalıştığınız Ho Amca, Dersim’de gezer

Ve tarih iki, üç daha fazla Vietnamlara gebedir…

Ferman padişahınsa feryad ve figan kime düşer

Kim düşer dağlara Dadal’ın oğlundan başka

Ve hangi güzelin peşinden seyirtir Karacaoğlan

Bilesin; kavgada Dadal, sevdada Karacayız

Biz bu tarihin ve toprağın evladıyız

Kime sorsan tanır bizi, evlad-ı Kerbelayız

“Biz buraya dönmeye değil, ölmeye geldik”

Görülmüş duyulmuş şey değildi teslimiyetimiz

Kerbela’da Hüseyin Kızıldere’de Mahiriz…

Yedi düvel kalkar üstümüze borsa borsa

Bomba bomba düşer o piyasanın zulmü

Ve lakin

Hastir çekmişiz emperyalizmin alayına

borsasına

bombasına

Umudun en bıçkın haliyle dağlara çıkmışız…

Hadi gel, bu sevda dağlarda güzel

Düşelim yollara, çıkalım yücelere

Hadi gel, bu hasret dağlarda diner

Heybetlidir dağlar, saklar koynunda

Hadi gel, bu gurbet dağlarda biter

Sarptır yolları, çıkamaz gayrısı

Sen gel, yollara düşelim beraber

Hadi gel, inancın, umudun, sevdanla…

Dünün gücü, yarının düşü, bugünün kavgası

Alnımızdadır hayatın yazgısı

Tarihin umutlu, delikanlı ve güzel yıldızı

Açlığın koynundan ve kondulardan çıkıp

Sokaklardan allı yeşilli geçerek

Meydanlarda gürül gürül toplanıp

Dağlara çıkmıştır o kırmızı

ve isyankar tarih…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Benzer Yayınlar