Bilim ve Teknoloji Toplumları İleri Götürmek ve İnsan Hayatını Kolaylaştırmak İçindir
Bugün bilgisayar, cep telefonu, internet gibi özellikle ön plana çıkan araçlar hayatın vazgeçilmez araçları olmuştur. Siz ister kullanın ister kullanmayın hayatınıza girmiş durumdalar.
Tüm resmi işlemler alışverişler, görüşmeler artık bunların üzerinden yürümektedir. İstemeseniz de onlara bağımlısınız. Hayatımızı kolaylaştırdıkları bir gerçek. Birçok işi daha basit, hızlı ve pratik şekilde yapabiliyoruz. İletişim konusunda da aynı durum geçerlidir. Böyle olunca dünya çapında devasa bir pazar ortaya çıkıyor. En büyük ve zengin tekeller teknoloji ve iletişim tekelleridir bu yüzden. Ancak durum sadece emperyalist tekellerin kârıyla sınırlı değildir. Emperyalizm gelişen teknoloji ve iletişim araçlarını farklı amaçlarla da kullanıyor. Aslında tarih boyunca da öyle olmuştur. Sınıflı toplumlarla birlikte egemenler bilimsel ilerlemeleri hep kendi çıkarlarına ve düzenlerini korumak için kullanmışlardır. Bir yandan kâr amacı da güderken bir yandan onlara karşı duran güçlere karşı bir silah olarak kullanmışlardır.
“Gerçekten de ilk öbekteki problemler madencilik ve inşaat iş kollarında önemli olan yükseğe kaldırma araçları ve güç aktarma düzenekleriyle ilgili fizik problemleri oluşturur.
İkinci öbek problemler topluluk için temel önemdedir ve balistiğin temel fizik problemleridir. (…)
Bunların hepsi temelde mekanik problemlerdir. (…) dönemin (17. yy başları) başlıca teknik ve fizik problemlerini, incelediğimiz dönemde önde gelen fizikçilerin araştırma konularıyla karşılaştırdık ve bu konulara temelde yükselen burjuvazinin gündeme getirdiği iktisadi ve teknik problemlerce belirlendiğini gördüm.” (Newton’un Principia’sının Toplumsal ve İktisadi Kökleri-Boris Hessen-Yordam Yayınları)
Burjuvazi İçin Bilim Yüksek Kâr Ve Halkı Kontrol Etmek İçin Araçtır
“(…) Şirketler çevrim içi olan insanların satın almaktan ziyade paylaşmakla ilgilendiğini ve internet sayesinde kurulan bağlantıların paraya çevrilebileceğini fark etti.
Eğer internete giren insanlar genellikle ailelerine, arkadaşlarına ve yabancılara neler yaptıklarını söylemek, karşılığında da ailelerinin, arkadaşlarının ve yabancıların neler yaptıklarından haberdar olmak istiyorsa, tüm şirketlerin yapması gereken şey kendilerini bu sosyal alışverişlerin ortasına koymak ve bundan kar elde etmenin bir yolunu bulmaktır.” (Sistem Hatası- Edward Snowden- Epsilon Yay. Syf 11)
Şirketler iletişim ağları üzerinden kendilerine yeni bir kâr kapısı bulmuşken diğer yandan bunun “doğal” yoldan bir istihbarat ağına çevirdiler. Her türlü paylaşımı artırmak için ödüller, devasa para ödülleri dağıttılar. Bir bakıma sıradan insanlar için para kazanılacak bir alan gibi sundular. Zaten dünyanın herhangi bir yanında olan biriyle saniyeler içinde sesli, görüntülü görüşmek, bir şeyler paylaşmak çekici hale getirildi. İşin içinde çok izlenmek ünlü olmak gibi şeyler olunca başta gençlik olmak üzere milyonlarca insan bu ağların içine girdi. Tekeller bunun için milyonlarca dolar yatırım yaptı ve kat kat fazlasını kazandı. Ama işin öbür tarafı da vardı.
İnternet artık sadece bilgisayar ya da cep telefonlarında yok. Yeni geliştirilen akıllı buzdolabı, fırın, televizyon gibi, sıradan ev aletlerinde bile var. Hatta akıllı ev adı altında kapıdan, pencereye, kadar her şeyin bilgisayara bağlı olduğu, İnternet sayesinde uzaktan kontrol edilebilen evler var. Bazı insanlar için belki çok iyi olabilir. Hele yaşlı, hasta, sakat insanlar için. Ama tüm bunlar yaşamın her noktasına girdikçe aslında insanların kendilerini denetim altına sokmaya başlıyor.
Çünkü internet ya da telefon hatları bağlantısız da olsa erişimi mümkün kılabilmektir. Bu da bulunduğunuz ortamlarda sesli, görüntülü her türlü denetime açık hale geldiğini gösterir. Çünkü tüm bu araçlar merkezi olarak iletişim tekellerine bağlı. Ve esas olarak kontrol onlarda.
Artık şu gerçeği herkes biliyor; telefonlar çok rahat dinlenebiliyor, bilgisayarlarda çok rahat erişim sağlanıp kontrol edilebiliyor. Yazdıklarımız konuştuklarımız, görüşmelerimiz ve yaptığımız her işlemi takip edebiliyorlar. Cep telefonları da otomatik olarak birkaç saniyede bir yerinizi şirket bilgisayarına bildiriyor. Bunların dışında elinizdeki aletlerin kontrolünü de ele alabiliyorlar. Sizden habersiz kameraları açabiliyorlar en basitinden. Böyle bir durumda aynı özelliklere sahip buzdolabı varsa içinde ne var ne yok, televizyonda ne izliyorsunuz fırında ne pişiriyorsunuz vb. her şeyinizi denetlenmesi mümkün ki denetliyorlar da. Ya da kayıt altına alıyorlar diyelim.
Emperyalistler Devrimcileri Yok Etmek İçin Kullanıyor
Emperyalistler ve işbirlikçileri eldeki bu olanakları özellikle kendine karşı olanlara ve en başta da devrimcilere karşı kullanarak kendilerini korumaya çalışıyorlar. Ama bu sadece devrimcilerle sınırlı değildir, potansiyel düşman gördükleri herkes kısaca halkları denetlemeye çalışıyorlar. Çünkü gittikçe zenginleşen bir avuç sömürücü bir yanda, diğer yanda gittikçe yoksullaşan, açlıktan kırılan milyarlar var. Ve bu da öyle ya da böyle bir yerden patlayacak bir karşı koyuşa, ayaklanmaya, isyana, devrime dönüşecek.
Bunun önlemini almanın derdindeler. Son yıllarda çeşitli yollarla bilinçli bir şekilde bu denetim mekanizmasının propagandasını yaparak halkları tehdit ediyorlar. Bilgisayarlar, İnternet, kameralar, uydular. Gözümüz üzerinizde, attığınız her adımı izliyoruz, biliyoruz demeye getiriyorlar.
Birkaç Hollywood filminde bunun propagandasını yapıyorlar, CIA, FBI, NSA bir anda insanların başlarına çöküveriyor vs. bir korku imparatorluğu yaratmaya ve kendilerini güvence altına almaya çalışıyorlar. Özellikle devrimci mücadeleye karşı bunu çok kullanıyorlar. Ve başarılı oldukları noktalar bulunduğunu söylemek gerekir. Ancak emperyalizmin, propagandalarında abartıldığı gibi her şeyi bildikleri, gördükleri de yoktur. Yoksa bugün hiçbir eylem ya da sıradan bir suçun bile çok rahat önlenmesi gerekirdi. Elbette ki gerçeklik yanını da göz ardı etmeden bunun abartıldığını söyleyebiliriz. Savaşta düşman gelişen teknolojiyi kullanarak birçok alanda ilerleme kaydetti.
Bugün devrim mücadelesinde elbette ki gelişen teknolojiden, iletişim araçlarından yaralanılıyor. Düşman bunları bize karşı kullanmak için her yolu deniyor. Ortadaki en büyük sorun bu araçları nasıl kullanıldığıdır. Çünkü düşmanın bugüne kadar elde ettiği başarılardaki en büyük payı bu araçların doğru ve kurallı kullanılmamasının sonucu ortaya çıkan hatalar oluşturuyor. Çoğu kez telefon görüşmelerinden, yazışmalardan ve bilgisayarlardan elde ettiği verilerden birçok operasyon, gözaltı, tutuklamalar yaşanmıştır. Ayrıca resim ve görüntüler de bunun önemli bir parçasıdır. Yani bizim hatalarımız, temel sorunu teşkil ediyor. Bu araçları kullanırken gerçekten, çok iyi anlamak gerekir. Bu konularda uzmanlaşmak durumundayız. Bilgisayarlarda iletişim araçlarında veriler nasıl korunur, nasıl imha edilir? Konuşmalar, yazışmalar nasıl yapılmalı? Gibi her yönüyle kurallara bağlı bir güvenlik ağı örmek gerekiyor.
Kitle İletişim Araçlarını Nasıl Denetliyor
Dünyada milyarlarca insan var. Aynı anda herkesi dinleyemez takip edemezler. Bu şu anki teknolojiyle mümkün değil. Ancak her veriyi kaydetme imkanına kavuşmuş durumdalar. Kaydedilen bilgilerin her daim bir işe yaraması gerekmez, zaman içinde herhangi bir durumda hakkınızda geçmişe dönük tarama yapmasını olanaklı kılmaktadır. Esas olarak iletişim araçları üzerindeki veri akışını belli bir denetime tabi tutarak ayrıştırma yapabiliyor ve özel olarak kontrol ettikleri kişiler olabiliyor.
“(…) bir URL yazıyorsunuz ve enter tuşuna basıyorsunuz. Sonuçta URL bir istek ve bu istek hedefindeki sunucuyu aramak üzere yola çıkıyor. Ancak seyahatin ortalarında bir yerde, istediğiniz hedef sunucuya varmadan önce NSA’nın (NSA-ABD’nin askeri istihbarat örgütü) en güçlü silahlarından olan TUR-BULLENCE (türbülans) üzerinden geçmek zorunda. İsteğiniz birbirinin üstüne dizilmiş şöyle dört raylı bir kitaplık kadar birkaç korsan sunucunun içinden geçer. Bunlar müttefik ülkeler boyunca piyasaya hakim özel telekomünikasyon firmalarında ABD elçiliklerinden ve askeri üstlerinde bu iş için ayrılmış odalara yerleştirilmişlerdir. Ve iki hayati aracı barındırıyor.
İlki TURMOİ; İnternet trafiğinin geçmek zorunda olduğu görünmez bir güvenlik duvarının önündeki muhafız gibi düşünebilirsiniz. Sizin istediğinizi görerek, seçici unsurlar için bu isteğin metaverisini denetler ya da daha derin inceleme gerektiriyor mu, diye kriterleri kontrol eder. Bu seçici unsurlar NSA’nın tercih ettiği ya da şüpheli bulduğu herhangi bir şey olabilir: Belirli bir posta adresi, kredi kartı ya da telefon numarası internet hareketlerinizin coğrafi kökeni ya da istikameti hatta belki “anonim internet protesto” ya da “gösteri yürüyüşü” gibi anahtar sözcükler.
Eğer TURYOL internet hareketinizi şüpheli olarak işaretlerse bunu TURBİNE’e belirtir. Ve böylece istekleriniz NSA sonuçlarına aktarılır. Orada algoritmalar kurumun hangi–kötü amaçlı- yazılımının size karşı kullanılacağına karar verir. Bu karar ziyaret ettiğiniz internet sitesinin türüne olduğu kadar bilgisayarınızın işletim sistemine ve internet bağlantınıza göre de belirlenir. Bu seçilmiş yazılımlar
TURBINE’e geri gönderilir. (eğer merak ediyorsanız bu gönderinin QUANTUM paket programları ile yapılır) TURBINE’de bunları trafik kanallarına yerleştirir. Ve artık hangi internet sitesine istek gönderdiyseniz onunla birlikte size yönlendirir. Ve sonuç; istediğiniz tüm içeriği istemediğiniz tüm gözetimle birlikte alırsınız ve bunlar 686 milisaniyen den daha kısa süre içinde gerçekleşir. Ruhunuz bile duymaz. ‘’(a.g.e. syf258)
Benzer bir sistem telefonlar içinde geçerlidir ve aynı şekilde kullandığınız bir kelime sizin otomatik olarak dinlenmenize ve takip edilmenizle sonuçlanır. Bu sistemler diğer emperyalistler ve işbirlikçi iktidarlar tarafından da kendi çapında kullanılmaktadırlar. Ancak iletişim tekellerinin en büyükleri internet sağlayıcıları ABD’de olduğu için en geniş kapsama ve takip sistemleri ABD tarafından kullanılmaktadır. Böyle olunca kullandığımız bilgisayarın, tabletin, telefonun size ait olup olmaması önemli değildir, nasıl kullandığınız önemli hale geliyor. Ve bir şekilde size ulaşmalarını sağlıyor. Hiçbir şey yapmasanız bile zaten onlar sizin hakkınızda istihbarat toplamaya devam ederler.
“Metaveri (…) yani aygıtlarınızla yaptığınız ve aygıtlarınızın kendi kendilerine yaptıkları her şeyin kaydı. Örneğin bir telefon görüşmesini ele alalım; bu görüşmenin metaverisinde tarih ve saat, görüşmenin süresi, aramanın hangi numaradan yapıldığı, aranan numara ve bunların konumları bilinebilir. Bir epostanın metaverisi; bu e-postanın nasıl bir bilgisayarda, nerede ve ne zaman yazıldığı, bilgisayarın kime ait olduğu, e-postayı kimin gönderdiği, gönderici ve alıcıdan başka birinin buna erişip erişmediği, eğer erişti ise ne zaman nerede bunu yaptığı hakkında bilgi barındırabilir. Metaveri sizi gözetleyen kişiye bir gece önce uyuduğunuz yeri ve bu sabah kaçta kalktığınızı söyleyebilir. Gün içinde ziyaret ettiğiniz her yeri ve bu yerlerde ne kadar süre geçirdiğinizi ele verir. Sizin kimlerle görüştüğünüzü ve kimlerin sizinle görüştüğünü gösterir.
(…) Aygıtlarınız onlardan isteseniz de istemeseniz de sizin için sürekli iletişim halindedir. Gönüllü olarak iletişime geçtiğiniz insanların aksine aygıtlarınız özel bilgi tutmaz ya da bir şeyleri gizleme amaçlı şifreli konuşmalar yapamazlar. Yaptıkları iş sadece en yakın baz istasyonunu yalan nedir bilmeyen sinyalleriyle dürtmektir…” (age-syf. 208-209)
Yani özel olarak birini başınıza, peşinize dikmeden takip etmenin çözümü cebimizdeki, evimizdeki, iş yerimizdeki teknolojik aletler olmuştur. Şunu da ekleyelim; sözde kanunlarla korunan, ticari “ahlakla” bağdaştıran “kişisel verinin korunması” reklam ve propagandası yalandan başka bir şey değildir. Teknoloji ve iletişim tekelleri gönüllü olarak kişisel bilgileri emperyalist ve işbirlikçi devletlerle paylaşmaktadır. Ki bu şirketlerin birçok elemanı CIA’nın, NSA’nın yani istihbarat örgütlerinin ajanıdırlar. Edward Snowden yıllarca yurt dışında (İspanya ve İsviçre’de) bir teknoloji tekeli olan DELL’in çalışanı görüntüsü altında CIA ve NSA ajanlığı yapmıştır.
Sonuç Olarak
Bu anlattıklarımız bilinen şeyler diyenler olabilir. Ama bilmek ve bunun bilincinde hareket etmek başka şeydir.
Emperyalizm bilim ve teknolojiyi geliştirirken kâr amaçlı halklara sunarken ya da devrimci mücadeleye karşı kullanırken ayrıca kendi kullanımıyla uygun olanakta üretir. Yani telefonu kullanırken kendi iletişimi için uygun yöntemler geliştirir. Görüşmelerin, yazışmaların yapılabilmesi için güvenlik programları, kuralları da geliştirir.
Öyle olunca bizde bunlardan yararlanabiliriz. Bunun için bilimsel ve teknolojik gelişmeleri takip etmek hatta o konularda uzmanlar geliştirmek durumundayız.
Elbette emperyalizm üretimi olsa da bu aletleri ihtiyacımız dahilinde kullanacağız ama her şeyi kendi kullanımımız için uygun hale getirmek zorundayız.
Kendi alternatif programlarımızı, sistemlerimizi geliştirebiliriz.
Emperyalizmin bunlar aracılığıyla halka verdiği gözdağı ve korkuyu yıkabiliriz. Bu mücadelemizi hem askeri hem siyasi olarak ileriye taşımamızda önemli bir etken olacaktır.