📕 Kitabı İndirmek İçin Tıklayınız
“Ben de yapabilirim!”
Emek, sabır, ısrar ve iddia ile…
Dile kolay gelen kelimelerdir ama iş ciddiye bindiğinde, zorluklar karşımıza dikildiğinde, yorulduğumuzda unuturuz bazen bunları. Engellerle karşılaşıldığında sabır bir kenara atılır, emek diğer tarafa savrulur, ısrar ve iddianın esamesi bile okunmaz.
Peki, böyle mi olmalı?
Hangi iş vardır ki, emeksiz olsun. Hangi yol vardır ki, yürünmeden aşılsın. Ve hangi zafer vardır ki, savaşılmadan kazanılsın!
Bisiklet sürmeyi öğrendiğiniz zamanları bir düşünsenize. Bir hedefiniz var; bisiklet sürmek. Kim gibi? Başkaları gibi… Komşunun oğlu, filancanın kızı gibi. Onlar sürüyorsa siz de sürebilirsiniz değil mi? Ama işler hiç de göründüğü gibi olmaz. Bisikletin üzerinde dengede durmak bile çok zordur, birinin yardımı gerekir, öyle değil mi? Defalarca düşer, kolunuzu bacağınızı yaralarsınız…
Ama hep bir duygu vardır içinizde, başarmaya dair. Başkaları bisikleti sürebiliyorsa ben de yaparım duygusu. Benim onlardan neyim eksik inancı. Bundandır ki sabırla devam edersiniz, emek verir, ısrar eder ve gayretlerinizin sonucunda siz de bisiklet sürmeyi öğrenirsiniz. Eh, biraz yara-bere, biraz öfke ama en çok da istek, sizi hedefe ulaştırmıştır.
Demek ki, her daim umudumuzu kaybetmeden sabırla, tüm engellere rağmen yolumuza devam etmeliyiz. Sabrın sonuna geldiğinizi düşünüyorsanız, artık gücünüz tükendiyse bilin ki insanoğlunun zihni, dünyanın en muhteşem makinesidir. Vereceğiniz küçük bir komutla en az bir o kadar daha gücünüz olduğunu ve sabrınızın devam edebileceğine siz de şahit olursunuz.
Bambu Ağacı nasıl yetişir, bilir misiniz?
Mutlaka duymuşuzdur; ama duymak ve yaşamak ayrı şeylerdir. Çünkü, Bambu Ağacı yetiştirme süreçleri de inandıklarımız doğrultusunda sabırla hareket etmenin en güzel örneklerinden biridir aslında.
Gelin, kısaca bir daha hatırlayalım…
Tropikal alanlarda yetişen Bambu Ağacı, esnek olmasına karşın çok sağlam ve dayanıklı bir yapıya sahiptir. Bundandır ki ticari olarak pek çok sektörde (mobilya, tekstil, dekorasyon, denizcilik vb.) rahatlıkla kullanılabilmektedir. Ayrıca çok fazla karbondioksit çekmesi nedeniyle, insan sağlığı açısından da büyük öneme sahip bir ağaçtır.
Oysa bambu ağacını yetiştirme süreçleri oldukça zorludur. Tam beş yıllık bir emek, gayret, azim ve sabrın ürünüdür.
Önce tohum, toprağa ekilir. Toprak sulanır ve gübresi verilir. İlk yılın sonunda gözle görülür hiçbir değişiklik olmayacaktır. İkinci yıl tohum yeniden sulanır ve gübresi verilir. Yine gözle görülür hiçbir değişiklik olmaz.
Bambu yetiştiricileri sabretmeye, emek vermeye devam ederler. Üçüncü, dördüncü ve beşinci yılda da aynı işlemleri sürdürürler…
Sulama ve gübreleme süreçleri devam ederken, beşinci yılın sonunda bambu tohumunun çatladığı ve ilk filizlerin toprağın dışına çıktığı görülecektir.
Bu, emeğin ve sabrın ilk ürünüdür.
Sonrasında bambunun hızına yetişmek mümkün olmaz. Öyle hızlı büyür ki beş altı hafta içerisinde 30 metreye kadar uzar! Evet, sabır meyvesini vermiştir ve hedefe varılmıştır. Süreç ne kadar engebeli ve dolambaçlı olsa da…
Peki, bu bambu ağacı, 30 metre büyüklüğe nasıl erişmiştir?
Filizi gördükten sonra “altı haftada” diyenler çıkabilir. Oysa beş yılı aşkın bir zamanın, yoğun bir emeğin, vazgeçmemenin ve umutlu bir bekleyişin sonucudur bu.
Bambunun bu serüveni, hayatın pek çok alanı için ders çıkarılabilecek bir hikâyedir aslında. En çok da devrimci mücadeleye dair bir derstir.
Değişim-dönüşüm uzun ve meşakkatli bir iştir. Hele de değiştirilmek istenen kurulu bir düzen ve bu düzende yaşayan insanlar ise. Ama öyle çok nedenimiz vardır ki bunun için, saymakla bitiremeyiz. Ve aldığımız her nefesle buna bir yenisi eklenir.
Emek ve sabır bizim ikinci adımızdır. Israr ve iddia ise devrimciliğimizin madalyasıdır.
Malzeme insan! Değişecek ve değiştirecek olan biziz. Önce buna inanmalıyız. Sonra da “BEN DE BAŞARABİLİRİM” diyerek ilk adımı atmalıyız.
Bambu Ağacı gibi…
Sonrası emek, sabır, inanç ve iddia… Gerisi hayat!