Suruç’un, Günay Özarslan’ın İntikamı İçin: BİR KLEŞ, BİR TAŞ VE 51 YAŞ…

CEPHELİ GÜNAY ÖZARSLAN’IN VE SURUÇTA KATLEDİLEN 32 İNSANIMIZIN KATİLİ AMERİKA VE İŞBİRLİKÇİ AKP’DİR!

AMERİKA’YI VE AKP’Yİ AYAK İZLERİNE KADAR SİLECEĞİZ YURDUMUZDAN

EMPERYALİZMİN KURBANI DEĞİL CELLADI OLACAĞIZ

Suruç’ta katledilen 32 kişinin ve yoldaşımız Günay Özarslan’ın intikamını almak için;

1- 8 Ağustos 2015 tarihinde AKP’nin İstanbul İl binası savaşçılarımız tarafından silahla taranmış ve bir koruma görevlisi yaralanmıştır.

2- 10 Ağustos 2015 tarihinde Amerika’nın İstanbul Konsolosluğu taranmıştır. Eylemi gerçekleştiren savaşçılarımızdan Hatice Aşık son mermisine kadar halk düşmanları ile çatışmış ve kurşunları bittikten sonra da taşlarla direnerek tutsak düşmüştür…

Anadolu’nun kerpiç evi

Emperyalizmin Beyaz Saray’ı

Kavga bu ikisi arasında

Amansız

Bir yanda halkın ocağı

Bir yanda emperyalizmin sarayı

Kavga bu ikisi arasında

Ölümüne

Ve bu çarpışmada

Yok üçüncü bir noktacık yer bile

Ya kerpiç evin içinde

Ya Beyaz Saray’ın hizmetindesiniz

Bu kadar açıktır bu kavgada her şey

Ve Mahir,

bakıyor o kerpiç evin çatısından

Hayli alçak görünüyor Beyaz Saray

Ki sadece o çatıdan bakıldığında

Olduğu gibi görünür her şey…

7-8 Temmuz’da Dünya halklarının katili Amerika ve işbirlikçi AKP’nin katliam kararları “PRENSİPTE ANLAŞTIK” şeklinde yansıdı basına…

Prensipte anlaşmak ne demekti?

32 insanımızın Suruç’ta bombalarla katledilmesi demekti.

Prensipte anlaşmak, tek başına bir Cepheli kadının 15 kurşun ile delik deşik edilmesi demekti.

Prensipte anlaşmak halka savaş açmaktı…

Nasıl bir prensiptir bu… Ne demektir prensip? İLK ADIM… TEMEL… İLK UNSUR demek. Yani ilk adımda bu ülkenin devrimcileri yok edilecektir.

Bombalar, kurşunlar, baskınlar, gözaltılarla, tutuklamalarla her yol ve yöntemle önce devrimciler “etkisiz hale getirilecek” imha edilecektir… Sonra halk korkutulacak, sindirilecek ve işbirlikçi AKP ile Amerika’nın tüm katliam planları işgal planları engelsiz gerçekleşecekti.

Tıpkı 19 Aralık hapishaneler katliamında yaptıkları gibi…

Devrimci tutsakların neden hedefe yerleştirildiklerini açıklamıştık. Halklar ve devrimci örgütler için en temel moral değerlerin başında gelmekteydi tutsaklar. Devrimci tutsaklar teslim alınarak halkları, devrimci kadroları moral değersiz bırakmak istiyorlardı. Yani, görünürde tecrit politikası oligarşiye aitmiş gibi ve yine sadece devrimci tutsakların teslim alınması gibi bir görüntü oluşsa da bu doğru değildi. Emperyalizm, devrimci tutsakları teslim almaktan başlayarak, Türkiye Devrimci Hareketi’ni tasfiye etmeyi ve halkımızı teslim almayı hedeflemekteydi. Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit bunu: “IMF politikalarının uygulanabilmesi için cezaevleri sorununun çözülmesi şarttır” diyerek, en özlü şekilde ifade etmişti. İşte saldırı böylesine kapsamlıydı ve ilk hedef devrimcilerdi.

İlk adım budur… Buna 15 yıl önce de izin vermedik, şimdi de izin vermeyeceğiz.

AMERİKA’YA SORMADAN TUVALETE GİDEMEYENLER İÇİN PRENSİPTE ANLAŞMA, TALİMAT-EMİR DEMEKTİR

Prensipte anlaşmak ne demektir?

Prensipte anlaşmak kan, gözyaşı, işgal, katliam demek ama oligarşinin işbirlikçi hükümetleri asla bunları tek başlarına yapamazlar…

Dayı’nın deyimi ile “Amerika’ya sormadan tuvalete gidemezler” demektir. 75 yıldır prensipte anlaşma budur.

45 yıldır söylüyoruz yine söylemeye devam edeceğiz…

1- Emperyalizmin Kurbanı Değil Celladı Olacağız

2- Amerika’yı Ayak İzlerine Kadar Sileceğiz Ülkemizden

75 yıldır oligarşik devletin işbirlikçi hükümetleri HALA Amerika’ya sormadan tuvalete bile gidemiyorlar.

Değil katliam kararları almak nefes bile alamazlar.

Bu nedenle 32 insanımızın ve Cepheli GÜNAY ÖZARSLAN’IN katili Amerika’dır.

Vatanımız ABD emperyalizminin işgali altındadır.

Günümüz dünyasında, emperyalizme karşı direnmek, büyük bedeller ödemeyi göze almaktır.

BİZ ALDIK!

AKP, Amerika’ya tam bir teslimiyet halindedir. 7-8 Temmuz görüşmelerinde Amerika ne istemişse AKP kabul etmiştir. Kelimenin gerçek anlamıyla Amerika AKP’ye diz çöktürmüştür. Emperyalistler Ortadoğu’da maşa olarak AKP’yi kullanmakta anlaştılar…

Uzun süredir AKP ile ‘arası açık’ olan Amerika Tayyip’e bir alternatif yaratamadı… O zaman Tayyip’i dize getirip yola Tayyip’le devam edelim dediler…

7-8 Temmuz tarihinde Ankara’da ABD Başkanı Barack Obama ve Emekli Orgeneral John Allen’in başkanlığını yaptığı ABD heyeti ile Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu arasında yapılan mutabakatın özü budur.

Tayyip bugüne kadar TIR’larla silah yardımı yaptığı, eğitip donattığı, topraklarımızı savaş karargahı olarak kullandırttığı, kendi tabanının sempati ile yaklaştığı IŞİD’e karşı Amerikan politikalarına her koşulda boyun eğdi.

Yine AKP, Suriye’de “Kırmızı çizgim” dediği PYD’nin varlığına boyun eğecek. AKP’nin bugüne kadar ki temel çelişkisi Suriye’nin kuzeyinde bir Kürt bölgesinin oluşturulmasıydı. Bundan geri dönüşün artık mümkün olmadığını kabul etmek zorunda kaldı. Çünkü politikanın başında ABD var.

ABD hem PYD’yi, hem de AKP’yi elinin altında tutacak… Bu konuda anlaştılar…

İncirlik’ten Diyarbakır’a kadar tüm üsler Amerika’ya kullandırılacak…

Kısaca, AKP-ABD mutabakatının özü şudur:

Bir: AKP, ABD’nin Suriye politikalarında Amerikan çıkarları neyi gerektiriyorsa onu yapacak.

İki: Emperyalistler İncirlik’ten Diyarbakır’a kadar tüm üsleri sınırsız kullanacak. Gerektiğinde hava saldırılarına TSK da katılabilecek.

Üç: PYD Suriye’de “koalisyon güçleri”nin kara gücü olmaya devam edecek…

Dört: Bütün bunların karşılığında ABD de Türkiye topraklarında PKK’nin ezilmesine ses çıkartmayacak… AKP’yi destekleyecek…

Beş: DHKP-C’ye karşı ABD’nin “İMHA” kararı AKP, Amerikan işbirliğiyle hayata geçirilecek. Günay Özarslan’ın katledilmesi Amerika’nın AKP ile yaptığı mutabakatın gereğidir. Günay Özarslan’ın “İMHA” talimatı Amerika ve AKP tarafından verilmiştir.

Altı: IŞİD, emperyalistlerin ve işbirlikçilerin bölgedeki her türlü emperyalist, kontra politikalarını meşrulaştırmak için kullanılan araç olmaya devam edecek. Bu amaçla bir yerde emperyalist politikaları meşrulaştırmak için tepesine bombalar yağdırılırken başka bir yerde kullanılmak üzere beslenecek.

İŞTE PRENSİP BUDUR

ÇOK PRENSİP BELİRLERSİNİZ DAHA…

SİZİ O PRENSİPLERİNİZİN

İÇİNE GÖMECEĞİZ…

Emperyalistler ve işbirlikçileri bizi imha kararı mı alıyorlar; BİZİM KARARIMIZ DA KARARDIR, bu ülke bağımsız olacak. Bağımsız, demokratik bir Türkiye’yi kuracağız.

Madem emperyalizm, topraklarımız üzerinde istedi ği gibi at koşturmak istiyor; o halde attan tepe taklak düşmeyi de göze alacak… Onu tepetaklak edeceğiz.

Silah, bomba, sopa, molotof, zincir, bıçak TAŞ ne varsa elimizde ama esas olarak beynimizle, yüreğimizle savaşacağız. Topraklarımızdaki son Amerikalı katili kovana kadar savaşacağız.

AMERİKA’NIN VE İŞBİRLİKÇİLERİNİN HİÇBİR SUÇUNU KARŞILIKSIZ BIRAKMAYACAĞIZ

KÜRT MİLLİYETÇİLERİ İLE KUYRUĞUNA TAKILAN VE SOL OLMAKTAN ÇIKAN SOLA TEKRAR SESLENİYORUZ,

ÇÖZÜM KATİL AMERİKA İLE UZLAŞMAK VE ONUN KARA GÜCÜ OLMAKTA DEĞİL,

ÇÖZÜM NATO’YU GÖREVE ÇAĞIRMAKTA DEĞİL,

ÇÖZÜM DEMOKRATİK HALK İKTİDARINDADIR.

1950’lerden beri, silahını, tankını, eğitimini, askerinin donunu bile ABD’den alan; kurulan üslerle, vatan toprağının 35 milyon metrekarelik alanının NATO ve ABD’nin denetimine girdiği, bakanların, milletvekillerinin, TSK üst rütbeli komutanlarının Amerikan Komutanlarından izin almaksızın buralara giremediği bir ülkenin bağımsızlığından ve ordusunun “milli”liğinden söz edilebilir mi? Edilemez… Başına çuval geçirilen askerler olayında olduğu gibi, ABD karşısında yapabilecekleri tek ama tek şey uşaklıktır.

Hal böyleyken ülkemizi emperyalizme satanlar, yıllarca bu ülkede bağımsızlığı savunan devrimcileri “dış mihraklı”, “taşeron” olmakla suçlayarak tutukluyorlar, katlediyorlar.

BİZ DE İLAN EDİYORUZ;

BU 35 MİLYON METREKAREYİ SANTİM SANTİM GERİ ALACAĞIZ. HER SANTİMİNE ŞEHİT OLUP GÖMÜLMEK PAHASINA GERİ ALACAĞIZ.

AMERİKA’YI VE İŞBİRLİKÇİ AKP’Yİ TARİHE GÖMECEĞİZ.

20 Haziran 1954 tarihinde Türk- Amerikan hükümetleri arasında imzalanan askeri kolaylıklar anlaşmasıyla ülkemizde emperyalist askeri üslerin kurulmasına izin verilmiştir. O tarihten sonra onlarca kez halklara karşı saldırıda kullanılacak bu üslerin sayısı 1966’ya gelindiğinde 35 milyon metrekarelik bir alana yayılmış olarak 112’ye çıkacaktır. Bu demek oluyor ki, Anadolu’muzun bağrında, üzerinde Amerikan emperyalizminin bayrağı dalgalanan 35 milyon metrekarelik 112 kanlı hançer saplı. Bu “kanlı hançer”lerin emperyalistler için ne kadar önemli olduğunu Amerikalı Hv. Org. George S. Brown şöyle ifade ediyor. “Türkiye’deki üsler, Birleşik Devletler için son derece önemlidir. Gerçekte Ortadoğu’da (…) Amerika’nın doğrudan müdahalesini gerektiren bir olayda Türkiye’nin desteğini almaksızın ve bu üsleri kullanmaksızın bunu önlemek mümkün değildir.” (Aktaran Emekli Amiral Sezai Orkunt, Türkiye-ABD Askeri İlişkileri S.268) İşte bu nedenle ülkemizin bağrına saplıdır bu hançerler. Hepsini tek tek sökeceğiz ve emperyalizmin bağrına saplayacağız o hançerleri.

ANADOLU’NUN BAĞRINA SAPLADIĞINIZ HANÇERİ SÖKÜP ATACAĞIZ!

Mahir’le başladı ve devam ediyor bu savaş… Körfez savaşında en net tavrı alan Cephe’ye… İstinye’deki ABD Konsolosluğu’na kadar… Adları Alişan, Hatice, Ahmet, Mehmet, Mahir, Hüseyin Ulaş, Sabo, Niyazi, Sinan…Tüm halk çocukları ile sökeceğiz bu hançerleri.

75 yıldır Amerikan emperyalizminin yeni sömürgesiyiz. Vatan topraklarımız 75 yıldır emperyalizmin işgali altındadır. 75 yıldır emperyalizm ülkemizde içsel bir olgudur. Bu ne anlama gelir? Bu, ülkemizin her şeyini artık Amerika’nın belirlediği, Amerika’nın kendi askerini kullanmadan ülkemizi işgal ettiği anlamına gelir.

75 yıldır ülkemizin bütün ipleri Amerikalılar’ın elindedir. Bu 75 yılda gelmiş geçmiş bütün hükümetler, Amerikalılar adına yönettiler ülkemizi. ABD emperyalizminin istekleri ve talimatları dışında, kendi başlarına, bağımsız uyguladıkları tek bir politika yoktur. Bağımsız “içişleri”, “iç politikası”, “iç gündemi” diye bir şey yoktur. 75 yıldır halklarımıza ihanet ettiler. Amerika’nın çıkarları için topraklarımızı yağmaladılar. Vatanımızı sattılar. Halkımızı yoksullaştırdılar, yozlaştırdılar… Ulusal onurumuzu ayaklar altına aldılar. Emperyalist tekellerin sermayelerinin güvenliği için halka savaş açtılar. Halkın öncülerini, devrimcileri katlettiler…

EMPERYALİZMİN İÇSEL BİR OLGU HALİNE GELMESİ, YERLİ İŞBİRLİKÇİLERİN EMPERYALİZMİN SUÇ ORTAĞI OLMASI DEMEKTİR

Amerikan işgali altındaki Vietnamlılar’ın, düşmanı görmeleri için sadece başlarını kaldırmaları yeterdi. Amerikan savaş uçaklarını görünce, düşmanlarını hemen tanıyabiliyorlardı. Bizim için, bu daha zor. Yeni-sömürgecilik bizimle aynı dili konuşuyor. Bizim deri rengimize ve milliyetimize sahip…

Düşmanı tanımak o kadar kolay değil. Türkiye’de en geniş manevra alanıyla çalışıyorlar. Eğer iç güçler olanaklı kılmasaydı yeni-sömürgecilik var olamazdı.

Ülkemizde, bu faktör, oligarşidir.

Meclis, iç güvenlik yasaları, ordu ve polis bu politikayı koordine ediyor ve ona yasallık kazandırıyor.

Oligarşi içindeki tüm kesimlerin çıkarı tek bir yerde toplanıyor: Soygun düzeninin devamı…

İç düşman, vatanımızın kapılarını emperyalist güçlere açık tutuyor.

Emperyalistlerin postallarını giyen, silahını kuşanan ordu, emperyalizmin çıkarlarının bekçiliğini yapıyor.

Yüzlerce “sivil toplum” örgütü ile halkın içine sızıyor.

Gericilik, diyanetin örgütlenmesiyle, vatanımızın en ücra köşesinde cirit atıyor.

Burslar ve krediler, üniversitelere, sendikalara, enstitülere ve entellektüellere yapılan destekler özendiriliyor. Bu burs ve kredilerle düşünceler ve yaşam şekilleri satın alınıyor.

Bu sızmaları ortak bir amaç birleştiriyor: Ulusal bilincin yok edilerek, ülkenin yönetilmesini kolaylaştırmak.

Yeni sömürgeciliğin en bilindik yöntemi; tıpkı bugün AKP iktidarında şekillendiği gibi, kukla hükümetlerdir. İşbirlikçilikte geçmiş bütün iktidarları geride bırakan AKP iktidarı boyunca emperyalizm ülkemizde her zamankinden daha çok içsel bir olgu haline gelmiştir.

Emperyalizmin içsel bir olgu olması, oligarşi ile emperyalizmin iç içe geçmesidir. Bu da anti-emperyalist mücadele ile anti-oligarşik mücadelenin iç içe geçmesi anlamına gelir. Bu nedenledir ki; savaşımız antiemperyalist, anti-oligarşik bir halk savaşıdır.

Sözde “milli” kurumlara sahiptir ve hatta yüzlerce milletvekili olan kendi parlamentosu da vardır. Ancak ülkenin ekonomisi ve siyasal yönetimi emperyalistlerin elindedir. Yeraltı yer üstü bütün zenginliklerinin yönetimi, iç ve dış politikası emperyalizmin elindedir. İşbirlikçileştirilen sözde ”milli” ordu, emperyalistlerin çıkarlarını koruyan gizli işgal ordusu haline gelmiştir. Kendi halkına karşı savaşan bir iç savaş ordusuna dönüştürülmüştür.

İşte Kürt milliyetçileri ve kuyrukçuları halkın tüm umudunu bu parlamentoya gömüyorlar. Bu kukla parlamento Amerika’nın çıkarları için katlediyor Türk, Kürt, Laz, Çerkes halkımızı.

Bu ülkede siyasal gelişmeleri doğru yorumlamanın, doğru devrimci politikalar tespit edebilmenin önkoşulu, emperyalizm ve faşizm gerçeğini ve buna bağlı olarak da savaşın biçimlenişini doğru kavramaktır. Emperyalizmin içsel bir olgu olduğunu, faşizmin şu veya bu parti meselesi değil, bir sistem sorunu olduğunu görmeyen, kabul etmeyen hiçbir siyasi tahlil, ülke gerçeğimizi açıklayamaz. Hiçbir gücün halkın çıkarlarını koruması, kollaması mümkün değildir.

Başını ABD’nin çektiği emperyalizm, ülkemizde, ekonomiden politikaya, eğitimden sağlığa bütün politikalara, çıkacak yasalara, mahkemelere, kısacası akla gelebilecek her şeye müdahale etmektedir.

Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkaslar’daki ABD çıkarları için Türkiye oligarşisi taşeron gibi kullanılmaktadır.

DÜNYA HALKLARININ KATİLİ AMERİKA’NIN TARİHİ KANLIDIR!

AMERİKA’NIN TARİHİ İŞGALLER VE KATLİAMLAR TARİHİDİR

Amerika’nın o çok övündüğü medeniyetinin altında beş kıta halklarının kanı, canı ve acıları vardır. Asya’dan Afrika’ya, Latin Amerika’ya beş kıtada Amerika’nın bulaşmadığı haksız savaş, katliam, sabotaj, komplo, suikast, insan hakları ihlali yoktur. KITALARI AÇ VE YOKSUL BIRAKTI. ASYA’DAN AFRİKA’YA, LATİN AMERİKA’YA YENİ TERÖR YÖNTEMLERİ VE KATLİAMLARIYLA FAŞİZMİ İHRAÇ ETTİ.

EMPERYALİZMİN YENİ SOYGUN VE TALAN YÖNTEMLERİ YENİ SÖMÜRGECİLİK, GİZLİ İŞGAL, İÇ SAVAŞ VE İŞGAL ORDUSU…

Sömürücüdür, işkencecidir, katliamcıdır, darbecidir… Halkları birbirine boğazlatmak için dini ve milliyetçiliği kışkırttı. İç savaşlar çıkarttı. Böldü, parçaladı ve sömürgeleştirdi.

ULUSAL SORUNUN KAYNAĞI EMPERYALİZMDİR

BU NEDENLE AMERİKA KÜRT SORUNUNU ÇÖZEMEZ

SORUNU ÇÖZMEK İÇİN KENDİSİNİ YOK ETMESİ GEREKİR. BU DA MÜMKÜN DEĞİLDİR. ZORUNLU VE MÜMKÜN OLAN ŞUDUR: ORTAK DÜŞMAN AMERİKA’YA KARŞI

Ortak örgütlenme ortak mücadele,

Birlikte Kurtuluş!

Ortak mücadele ortak örgütlenme,

Birlikte Devrim!

Ortak düşman ABD’ye karşı ortak mücadeleyi örgütleyelim!

AMERİKA KATİLDİR, HIRSIZDIR, KATLİAMCIDIR

DÜNYANIN LANETLİ EFENDİSİDİR.

İÇSEL BİR OLGUDUR EMPERYALİZM

Aç yattığımız her gecenin, yediğimiz her copun, gördüğümüz her işkencenin, yoksulluğumuzun, yoksunluğumuzun sorumlusu emperyalizmdir.

Tarih, 6 Temmuz 1969. Türkiye İşçi Partisi Zonguldak il teşkilatının faaliyet toplantısı… Mahir Çayan, anti-emperyalist mücadele konusunda reformistlere yönelik eleştirilerini dile getiriyor. Mahir’in bu eleştirilerine karşı reformistler cevap veriyorlar:

“…İşçi somut olarak Amerikan emperyalizmini görmüyor, işçi karşısında işvereni görüyor. Örneğin, “Sözleşmeyi hükümet yaptı. Amerikan hükümeti Amerikan kıtasından kalkıp Türkiye’ye gelip, bu mukaveleyi mi yaptı?” diye düşünür işçi. Ve “Amerika nire, Türkiye nire” der. Mahir daha fazla dayanamaz vegereken cevabı verir: “…Korkunçsözler bunlar. Sizler bilerek veyabilmeyerek emperyalizme hizmetetmektesiniz. Emperyalizm bugünartık bir ülkeye tankları, topları veaskerleri ile girip klasik anlamdaişgal etmiyor, yeni-sömürgecilikbugün uzmanları, kredileri, barışgönüllüleri, üsleri ile yani kendinigizleyerek bir ülkeyi işgal ediyor.Ve görünüşte yerli, fakat gerçekteemperyalizmin iktidarı ile işgalinisürdürüyor…” (Mahir Çayan.THKP-C Dava Dosyası YarYayınları)

“Tam Bağımsız Türkiye!”

İşte gerçek budur.

TOPRAKLARIMIZ EMPERYALİSTLERİN SAVAŞ KARARGAHI OLMAYACAK

Nasıl? Emperyalistler, ülkemizi ekonomisiyle, askeriyle, tekniği ve siyaseti ile, her şeyiyle bağımlı kılmıştır. Bu bağımlılık zincirini kırmak için, kurtuluş savaşı vermeden emperyalistlerin hiçbir alandaki hakimiyeti yok edilemez. Bağımsızlık olmadan ulusal onurumuz, topraklarımızdaki servetlerimiz, emeğimiz, hiçbir şey gerçekte bizim değildir. Bizim olan her şeyi emperyalistler ve işbirlikçi iktidarları gasp etmiştir.

Bunları geri alabilmek için, TAM BAĞIMSIZ, DEMOKRATİK BİR TÜRKİYE için savaşmaktan, halkın iktidarını kurmaktan başka hiçbir yol yoktur. Emperyalistleri değişmiş gösterenler, halkların çıkarını savunuyor gösterenler yalan söylüyor. Emperyalizm dün de bugün de daha çok sömürü için halklara her türlü zulmü uyguladı. Bugün Irak halkına yaptıklarıyla, emperyalizm gerçeğini unutanlara, hafızasını yitirenlere: “Ben buradayım ve hiç değişmedim” diyor.

ABDULLAH ÖCALAN’I KİM TESLİM ETTİ TÜRKİYE OLİGARŞİSİNE?

EMPERYALİZM…

NE ÇABUK UNUTTU BUNU KÜRT MİLLİYETÇİLERİ?

BU EMPERYALİZMLE BARIŞ OLUR MU? BU EMPERYALİSTLERİN ORDULARI NATO GÖREVE ÇAĞRILIR MI?

Emperyalistlerin Irak halkına saldırısı ABDULLAH ÖCALAN’I TÜRKİYE’YE TESLİM ETMESİ, F TİPLERİ, TECRİT, KATLİAM, İMHA POLİTİKALARI …

Bütün dünya halkalarına bir gerçeği hatırlatıyor ve öğretiyor: “Ya savaşıp kendi iktidarınızı kuracaksınız ya da benim düzenime teslim olacaksınız, bugününüze, geleceğinize, her şeyinize ben karar vereceğim” diyor.

Halkımız; TÜRK, KÜRT TÜM MİLLİYETLERDEN HALKLARIMIZ,

1- Kürt sorunu, anti-emperyalist, anti-oligarşik devrimle çözülecek!

“Kendi topraklarımızın üzerinde köle bir halk haline getirildik. Bu durum hep böyle sürüp gidecek midir?” HAYIR, BİN KERE HAYIR!” (Mahir Çayan)

2- Anti-emperyalist, anti-oligarşik devrim öncelikle bağımsızlık ve demokrasiyi hedefler. Kesintisiz olarak da sosyalizme yönelir.

3- Demokrasi devrimle gelir.

4- Demokratik Türkiye devrimci halk iktidarının yönettiği bir Türkiye’dir. Emperyalizm kovulmadan, oligarşi yıkılmadan demokrasi olmaz. Türkiye’nin emperyalizme bağımlılığı devam ettiği sürece halk için bir demokrasiden söz etmek mümkün değildir.

5- Kürt ulusal devrimi, Türkiye anti-emperyalist, anti-oligarşik devriminin bir parçasıdır.

Emperyalizmin hakim olduğu bir dünya düzeni kabul edilerek onun inayetiyle Kürt sorununun çözülebileceği savunulamaz. Aynı şekilde oligarşik iktidar yıkılmadan, devletin yapısı değişmeden “başka yollardan” Kürt halkının demokratik gelişmesinin sağlanabileceği ileri sürülemez.

6- Ulusal baskıyı kim uyguluyor? Emperyalizm ve işbirlikçi hakim sınıflar. Bu durum, emperyalist boyunduruktan kurtulmanın, neden ulusal baskıdan kurtulmanın ön koşulu olduğunu açıklar.

7- Kürt sorununun çözümü, Kürt halkının kendi kaderini tayin hakkını kullanabileceği koşulları yaratmaktır.

Kürt halkı bu hakkını, ancak emperyalizmin kovulduğu, oligarşinin iktidarının yıkıldığı, demokratik, özgür bir ülkede kullanabilir.

Anti-emperyalist, anti-oligarşik devrim, işte bu koşulları yaratacaktır.

HALKIMIZ, KÜRT, TÜRK HALKIMIZ!

AMERİKA VE İŞBİRLİKÇİSİ AKP İLE BARIŞ OLMAZ!

14 YAŞINDA KATLEDİLEN BERKİN’İ HATIRLAYIN, TALİMATI BEN VERDİM DEDİ.

BU KATİLLERLE BARIŞ OLUR MU?

“Kürt sorunu vardır benim sorunumdur.”

“Düşünmezseniz Kürt sorunu yoktur.”

“Kürt sorunu yok, muhataplık yok, masa yok”

“Mutabakat yok, taraf yok”

“Çocuk da olsa, kadın da olsa polisimiz, askerimiz gereğini yapar.”

“Roboski’yi yapan Türk Silahlı Kuvvetlerimizi, en başta da hava kuvvetlerini tebrik ediyorum.”

Haziran ayaklanmasında katlettikleri sakat bıraktıkları için söyledikleri

“Polisimiz destan yazmıştır.”

17 bin “faili meçhul” cinayet var ortada …

Bunlarla barış olur mu?

ÇAĞIMIZ EMPERYALİZM VE PROLETER DEVRİMLER ÇAĞIDIR

Emperyalizmi ülkemizden kovmak için mücadele etmeliyiz. Hiçbir hükümet, emperyalist politikalara, bağımlılık anlaşmalarına karşı çıkamaz. Çünkü çıkarları ortaktır. Bunun için sadece ezilen halklar emperyalizme karşı savaşabilir. Emperyalizme karşı savaşmak tek ama tek çözümdür.

“Yeni yüzyıl, geçmiş yüzyıldan daha büyük devrimlerin, halkların mücadelesinin şaha kalktığı bir tarihin yazımı olacaktır. Emperyalistlerin ve oligarşilerin bugünkü zafer sarhoşlukları yeni yüzyılda yenilgiye dönüşecektir. Biz bu tarihin yazıcıları olmalıyız. Yapıcıları olmalıyız. Yeni yüzyılda halkımızın, ülkemizin kaderini değiştirelim. Bu görev bizimdir. Bu görev için düşüncelerimizi sağlamlaştıralım, örgütlenelim, kitlelere gidelim. Emperyalizm ve oligarşinin kuşatmasını yarıp mücadeleyi yükseltelim. Kuşkusuz böyle bir anti-emperyalist mücadele tarihine sahip olan bir hareket için dilek olmaktan ötedir Cephe’nin söyledikleri. Ancak 45 yıl boyunca anti-emperyalist mücadele veren bir hareket için bu söylenenlerin bir anlamı olabilir. Ancak böyle bir tarihe sahip olanların o tarih üstünde gönül rahatlığıyla söz hakları vardır. Bu söz hakkını tarih veriyor Cephe’ye, Çünkü 45 yıl boyunca; “Emperyalizm var oldukça tek alternatif sosyalizmdir” dedik ve demeye devam ediyoruz.

Bütün dünya değişse de değişmedik, değişmeyeceğiz. Bütün dünya hainlerle dolsa da “Biz değişmeyiz… ML bayrağa ihanet etmeyiz…” dedik, demeye devam ediyoruz.

Herkes inancını yitirirken “bu tablo geçici” deyip umutlarımızı, inancımızı korumasını bildik.

Emperyalizmin hiçbir halka ulusal değerlerini, hürriyetlerini unutturamayacağını asla aklımızdan silmedik. Emperyalizmin de oligarşinin de korkusu aynıdır; “sosyal patlamalar.” IMF ile yeni stand-by anlaşmaları yapıldı. IMF’nin denetimini sağlayan “yakın izleme anlaşması” sürdürüldü, IMF’ye garanti verildiği için “yapısal reformlar” kapsamında bir gecede Tahkim, Sosyal Güvenlik Yasası çıkarıldı. Böylelikle ülkemizin tüm zenginliklerinin emperyalizme peşkeş çekilmesi meşrulaştırılmış oluyordu. Sosyal Güvenlik Yasası ile mezarda emeklilik yasallaştırıldı. POAŞ, TÜPRAŞ ve TELEKOM gibi KİT’ler haraç mezat satıldı. Tekeller için “Bankalar Yasası” çıkarıldı. Batık bankalar kurtarıldı. Patronların vergi yükünü azaltmak için, halktan daha çok vergi almak için yeni vergi yasası çıkarıldı. Memura verilecek zam oranını bile IMF belirledi. Tarıma destek azaltıldı. “Nereden Buldun Yasası” kaldırılarak yolsuzluğa izin verildi.

Yıllardır ABD’ye yalvar yakar olan Kürt milliyetçilerinin istedikleri sonunda oluyor. Amerika çözüyor. Çözümün bir yanı PKK’nin tasfiye edilmesi iken, diğer yanı da bölgenin emperyalist tekeller tarafından yağma ve talan edilmesidir. Bölgeye savaş nedeniyle yeterince “ilgi gösteremeyen” ABD’nin temsilcilerinin biri geliyor birisi gidiyor. Onu askeri yetkililer, ABD konsolosları, AB yetkilileri izliyor… Topraklarıyla, yeraltı, yerüstü zenginlikleriyle bakir bir alan emperyalistlerin yağma ve talanını bekliyor.

Mark Parris, “ABD özel sektörü bölgeye yatırım yapacak” diyor. Bu yatırımları Türkiye halkı yıllardır biliyor. Amerikan üsleriyle biliyor, topraklarının parsel parsel satılmasıyla biliyor. Kadınlarına, kızlarına sarkıntılık eden Amerikan askerleriyle biliyor. Madem emperyalizmin kararı karardı; ülkemizi yağmalayacak, talan edecek… O halde “Bizim kararımız da karar; bu ülke bağımsız olacak. Şehitlerimize bağımsız, demokratik bir Türkiye armağan edeceğiz. Taşla, sopayla, roketle, molotofla ne bulursak onunla…”

BİR CEPHELİ KADIN,

BİR KLEŞ, BİR TAŞ VE 51 YAŞ…

Ama illaki ideolojik netlik siyasi kararlılık.

Kızıldere’den bu yana bunlarla savaşıyoruz.

20 Temmuz tarihinde Suruç’ta 32 devrimci demokrat ilericiyi, 24 Temmuz tarihinde yoldaşımız Günay Özarslan’ı katleden Amerika ve faşist AKP iktidarıdır.

AKP ile ABD, Ortadoğu’da Amerika’ya tam uşaklık konusunda anlaştılar.

Bu uşaklığın karşılığı olarak ABD, Suriye’de PYD’yi “kara gücü” olarak kullanırken Türkiye’de PKK’nin bombardımanlarla koşulsuz silah bırakmaya zorlanmasına destek vermektedir.

DHKP-C’yi ise hiçbir koşulda teslim alamayacakları için imha kararı almışlardır. Günay Özarslan bu karar gereği bir evde sağ yakalanabilecekken 15 kurşunla katledildi.

Suruç’ta katledilen 32 kişinin ve yoldaşımız Günay Ösarslan’ın intikamını almak için;

1- 8 Ağustos 2015 tarihinde AKP’nin İstanbul İl binası savaşçılarımız tarafından silahla taranmış ve bir koruma görevlisi yaralanmıştır.

Halk düşmanı AKP… TOMA’larla, akreplerle, çevik kuvvetle koruma altına aldıkları binalarında hiç de korunaklı olmayacak. Günay Özarslan’a 15 kurşun sıkmanın hesabını verecekler… Korunaklı binalarınızın içinde size cehennemi yaşatacağız.

Eylemin hemen arkasından açıklama yapan Başbakan Ahmet Davutoğlu “’olayın siyasi mühendislik boyutu’ var. Bu saldırılarda terör örgütleri bize bir mesaj vermek ve Türkiye’nin huzurunu İstanbul’umuzun asayişini ve partimizin faaliyetlerini engellemeyi planlıyorlarsa ki hedefleri budur, hiçbir şekilde bunu gerçekleştiremeyecekler” diyor.

Elbette Davutoğlu; eylemimizin bir mesajı vardı ve sen o mesajı çok iyi almışsın… Gecenin bir yarısı yaptığın açıklamadaki yüz ifaden ve ses tonun verilen mesajı aldığını gösteriyor…

Devrimci harekete yönelik saldırılarınızın hesabını soracağız…

2- 10 Ağustos 2015 tarihinde Amerika’nın İstanbul Konsolosluğu taranmıştır. Eylemi gerçekleştiren savaşçılarımızdan Hatice Aşık son kurşununa kadar halk düşmanları ile çatışmış ve kurşunları bittikten sonra da taşlarla direnerek tutsak düşmüştür…

NASIL KURMUŞLAR BU KONSOLOSLUĞU?

83 milyar dolar harcamışlar, tüm malzemelerini Amerika’dan getirmişler, adına kartal yuvası demişler, dört bir yanını termal kameralarla döşemişler, dokuz şiddetindeki depreme dayanıklıymış.

Öyle mi? Bir Cepheli kadın, bir kleş, bir taş ve 51 yaş…

83 milyar doları tuzla buz etmiş.

Bir Cepheli kadın, bir kleş, bir taş ve 51 yaş… Tüm termal kameraları yakmış, kül etmiş…

Bir Cepheli kadın, bir kleş, bir taş ve 51 yaş… ile 9 şiddetindeki depremden daha büyük bir etki yaratmış.

YAŞASIN BAĞIMSIZ TÜRKİYE!

BAĞIMSIZ TÜRKİYE’Yİ KURACAĞIZ!

Salt bir sesleniş değildir bu. Bu, uzun bir geçmişe dayalı özlemin dile getirilişidir. Yakıcı bir özlemin ete kemiğe bürünmesidir. Bağımsızlık, geleceğe dair kurulan büyük düştü. Cepheliler’in bunun sadece bir düş olarak kalmasına ise hiç niyetleri yoktu. Bu, Türkiyeli devrimcilerin emperyalizme savaş ilanıdır.

BİR KADIN MERMİSİ BİTİNCE ELİNDE TAŞI İLE ÇAĞRI YAPIYOR ANADOLU HALKLARINA,

Bu, Anadolu halkına geçmişinde, geleneklerinde başkaldırıya dair ne varsa hatırla demek ve emperyalizmin karşısında tıpkı daha önce olduğu gibi taşı baltası küreğini kapıp dövüşmesini istemektir.

Bu, Anadolu topraklarında yedi düvele karşı verilen savaşın, yaratılan kahramanlıkların devamıdır… Emperyalizmi alt etmenin tek yolu vardı… Bağımsızlığı kazanmak tek şarta bağlıydı…

Hatice, Alişan, Mahir büyük suç işlediler…

Amerika ve diğer tüm emperyalistler ülkemizin her yanını işgal ettiler, her metrekaresini üsleri, tankları, topları, nükleer bombaları ve füzeleriyle donattılar.

Onları biz çağırmadık!..

‘Kemer sıkma’ diye diye, halkımızın boğazına IMF zincirini doladılar. IMF ile masaya biz oturmadık!

İpotek anlaşmalarına biz imza atmadık!

Beşikteki bebekten evdeki emekliye kadar, halkımızın kanını kene gibi emenlerin korkulu rüyası olacağız.

Coplarıyla, süngüleriyle, zindanları ve yasalarıyla faşizm, halkımızın üzerinde terör estiriyor.

Bu faşist devleti biz kurmadık!

Faşist devleti yıkıp, her türlü güzelliğin boy vereceği, devrimci halk iktidarını kurmak için savaşıyoruz; savaşacağız ve kazanacağız.

HALK DÜŞMANLARINA:

Dünya halklarının ortak düşmanı Amerika katildir!

Amerika’nın ve suç ortağı AKP’nin kapısında bekleyen bekçi köpeklerini uyarıyoruz.

Halkımıza yönelik işlenen suçlara siz de ortak olmayın. Bekçi köpekliği yapmaktan vazgeçin, onurunuzla simit satın.

Dünyanın her yerinde kanlı postallarıyla iz bırakan Amerika’yı ve ülkemizdeki Amerikan haydutlarını uyarıyoruz: VATANIMIZDAN DEFOLUN!

14 yaşından 51 yaşına, 7’sinden 70’ine kadar tüm halkımızla sömürü saltanatınıza son vereceğiz.

Dünyayı Bir Kez de Türkiye’den Sarsacağız!

GÜNAY ÖZARSLAN’IN VE SURUÇ’TA KATLEDİLEN 32 İNSANIMIZIN KATİLLERİNDEN, AMERİKA’DAN VE İŞBİRLİKÇİ AKP ‘DEN HESAP SORMAYA DEVAM EDECEĞİZ.

Devrimci Halk Kurtuluş Cephesi

Tarih: 10 Ağustos 2015, Açıklama: 456

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Benzer Yayınlar