Halk Okulu Eğitim Dizileri LGBT-İ broşüründen her hafta bir bölüm yayınlayacağımız yazı dizimizin 5. bölümünü paylaşıyoruz.
*
EŞCİNSELLİK BİR CİNSEL “TERCİH ÖZGÜRLÜĞÜ” DEĞİLDİR
Eşcinselliğin temeldeki savunusu, bunun bir “cinsel tercih özgürlüğü” olduğu üzerinden yapılmaktadır.
Öncelikle nedir özgürlük?
Engels, “özgürlük, zorunlulukların kavranmasıdır” der. Mao, buna ek yaparak aynı zamanda “zorunlulukların değiştirilmesidir” demiştir.
Gerçek ÖZGÜRLÜK asla başına buyrukluk değildir. Dünyanın zorunlu var olma kurallarının bilinmesinden ortaya çıkan BİLİNÇLİ BİR EYLEMDİR.
Gerçek özgürlük nasıl sağlanacaktır?
Engels, insanın gerçek özgürlüğünün en çok sosyalizm koşulları altında yani insanın insan tarafından sömürüsünün ortadan kalkmasından sonra olanaklı olduğunu söyler. Toplumsal farklılıklar ve eşitsizlikler sınıfsız bir toplumda ortadan kalkar. Örneğin şehir ile kır arasında, kafa ve kol emeği arasındaki farklar ortadan kalkar.
Eşitliğin ve özgürlüğün tek GÜVENCESİ sınıfların, sınıf farklılıklarının ortadan kalkmış olmasıdır.
1- Üretim araçlarının özel mülkiyeti olduğu sürece,
2- Sömürenler ve sömürülenler var olduğu koşullarda,
3- Ezenler ve ezilenler olmak üzere SINIFLARA bölünmüş bir toplumda bu rüyanın gerçekleşmesi OLANAKSIZDIR.
Üretim araçlarının özel mülkiyeti toplumsal mülkiyet halini aldığı koşullarda, insanın insan tarafından sömürülmesinin olanaksız kılınması ile insanlar biçimsel olarak değil gerçek anlamda eşit olacaklardır.
Çokça çarpıtılan özgürlük gerçeği budur.
Birincisi, koşullardan bağımsız bir özgürlükten söz edilemez. Nedir bu koşullar; azgın kapitalist sömürü koşullarıdır, sınıflar gerçeğidir.
İkincisi, bu koşulları değiştirme mücadelesinden bağımsız bir özgürlükten söz edilemez. Bu mücadele devrim ve sosyalizm mücadelesidir.
“İnsanların varlığını belirleyen bilinçleri değil, tam tersine insanların bilincini belirleyen kendi toplumsal varlığıdır” der Marks. Kısaca, insan içinde yaşadığı toplumsal koşulların ürünüdür. Bu çerçeve insanların yaşayış biçimlerini, davranış tarzlarını ve ahlak anlayışlarını da belirler.
Bu gerçekler yok sayılarak hangi “özgürlükten” söz edilebilir? Emperyalizm koşullarında kim gerçekten özgür olduğunu söyleyebilir?
Emperyalizm koşullarında halklar hiçbir anlamda özgür değillerdir. Düşünce özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, haberleşme özgürlüğü, seyahat özgürlüğü, inanç özgürlüğü, kendi kaderini özgürce belirleme hakkı…
Hangi özgürlükten söz edilebilir? Evet şu özgürlüklerden söz edilebilir:
– Cinsiyet değiştirme –cinsel tercih özgürlüğü,
– Devrimci değerlere, kültüre saldırı özgürlüğü,
– Emperyalist ideoloji, kültür ve düzenini savunma özgürlüğü…
Emperyalizmin, ideolojik, kültürel, cinsel, dinsel, etnik… her alanda saldırdığı, kendi ideolojik hegemonyasını hakim hale getirmeye çalıştığı koşullarda bu gerçeği yok sayarak, bu gerçeklikle mücadele etmeksizin bir özgürlükten söz etmek kendini kandırmaktan başka bir şey değildir.
Eşitliğin olmadığı yerde özgürlükten de söz edilemez.
Son olarak, cinsel sapkınlıklara karşı çıkmamızı, onu mahkum etmemizi “özgürlüğü yok saymak” olarak görenler; eşcinselliği bir hastalık olarak değerlendirmemizi “homofobi” olarak değerlendirenler bizim de kendi düşüncemizi ortaya koyma, ifade etme özgürlüğümüz olduğu gerçeğini yok saymaktadırlar.
Onlara göre, her türlü cinsel sapkınlığın savunusu yapılacak, meşru görülecek, herkes onun önünde eğilecek, kabul edecek, saygı gösterecek… hiç kimse eleştirmeyecek, mahkum etmeyecek, karşı çıkmayacak.
“Beni yok sayıyorsun” derken, kendisi de karşı düşünceyi yok saymaktadır. Fuhuş yaptırdıkları, yozlaşmanın aracı oldukları için Cephe tarafından cezalandırılanları savunmak bu çarpık anlayışın sonucudur.
Öyle ya, o onun bedenidir, o onun tercihidir, kim ne karışır!
Peki öyleyse kapitalistlere karşı çıkmayalım; o da sömürü özgürlüğü değil midir?
Sonuç olarak eşcinsellik bir cinsel tercih özgürlüğü değildir. Emperyalizmin de teşvik ettiği, insanın yabancılaşmasının ürünü olan bir sapkınlıktır.