Yüksel Direnişi, OHAL ile Anadolu Halkları Arasındaki En Güçlü Barikat Olurken Dünya Halklarına Da Direnmenin Onurunu, Umudun Bitirilemeyeceğini ve Dayanışmanın Erdemini Yaşattı
Tüm Dünyadan Destekçiler Tek Ses Oldu:
Nuriye Ve Semih Kazanacak – 2
AKP faşizminin, emperyalizmin GATT ve GATS sözleşmelerinin gereklerini yerine getirmek ve Tayyip Erdoğan’ın “iş dünyası rahat etsin diye getirdik” dediği OHAL’e ve 200 bin kamu emekçisini açlığa ve adaletsizliğe mahkûm etmek için üst üste çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname (KHK)’lere karşı direniş başlatan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın talepleri dalga dalga tüm dünyada yayıldı.
AKP faşizmi; direnişi ısrarla “terör örgütünün talimatıyla…” diye açıklamaya çalışsa da halkın her kesimi tarafından büyük bir sevgi, saygı ve sahiplenmesinin asıl sebebi, haklılığı ve meşruluğuydu.
Yüksel Direnişi ne sadece ihraç kamu emekçilerinin ne de sadece OHAL zulmüyle inim inim inletilmek istenen Anadolu halklarının direnişiydi.
Nuriye ve Semih, Kamu Emekçileri Cephesi (KEC) içinde yer alan iki eğitimciydi. İki devrimci kamu emekçisinin başlattığı direnişin zafere ulaşması için; alanda en önde polisin keyfiliğine direnen, gözaltına alınan, gecesini gündüzüne katarak kampanyayı ülke ve dünya çapında büyüten, yoldaşlarının zorla müdahaleyle sakat bırakılmasını veya katledilmesini engellemek için çalışan öncelikle KEC’lilerdi.
Ülkemizde demokratik mücadelenin öncüsü olan TAYAD’ın iki emekçisi Mehmet Güvel ve Feridun Osmanağaoğlu, Nuriye ve Semih’in taleplerinin kabul edilmesi için süresiz açlık grevindelerdi. Yalnız açlıklarıyla değil, her gün Yüksel’de, İstanbul’da her cumartesi Kadıköy’de, Anadolu şehirlerinde eylemlerde yine TAYAD’lı Aileler vardı.
Dev-Gençliler, Halkın Mühendis Mimarları, Devrimci İşçi Hareketi, Grup Yorum, Yürüyüş Dergisi Emekçileri, Halk Cephesi; başta İstanbul’un gecekondu mahalleleri olmak üzere Anadolu’nun ve dünyanın dört bir yanında örgütlü olduğu her yerde eylemler ve etkinlikler örgütlüyordu. Halk Cepheliler; destek açlık grevleri, direniş çadırları, konsolosluk önü eylemleri, yazılamalar, afişler, paneller, seminerler, internet üzerinden örgütlenen eylem ve etkinliklerle, onlarca dilde Yüksel Direnişi’nin taleplerini ve Nuriye-Semih’in durumlarını anlatıyorlardı.
Halk Cephelilerin fiziki olarak ulaşamadığı yerlerde de, halkımız kendi koşulları neye el veriyorsa, kendi özgünlükleri içinde ne yapabiliyorlarsa onu yapıyor, Nuriye ve Semih’in sesini duyurmanın bir yolunu buluyorlardı. Ayrıca direnmeme suçu işleyen KESK yönetiminin aksine, birçok şehirde KESK üyeleri de eylemler yapıyor “işimizi geri istiyoruz” sloganlarıyla direniyorlardı.
HALKIN HUKUK BÜROSU AVUKATLARI, MÜVEKKİLLERİNİN SESİNİ VE HAKLI TALEPLERİNİ TÜM DÜNYAYA YAYAN BİRER DİRENİŞÇİ!
Halkın avukatları, Yüksel Direnişi’nin başladığı ilk günden itibaren müvekkillerinin yanındaydı. Bir yandan OHAL’e karşı halka bilinç taşırken bir yandan da Nuriye ve Semih’in neden direndiğini ve taleplerinin haklılığını anlatıyorlardı.
Halkın Avukatı Engin Gökoğlu, Nuriye ve Semih için açlık grevindeydi ve “Müvekkillerimi Açlığımla Savunuyorum” diyordu.
Halkın Avukatları Behiç Aşçı, Oya Aslan, Ebru Timtik, Barkın Timtik, Özgür Yılmaz ise stajyerleriyle ve başka meslektaşlarıyla birlikte Ankara’da, Diyarbakır’da, İstanbul’da alanlarda direnişin taleplerini anlatırken aynı zamanda destek açlık grevleriyle de müvekkillerinin direnişini görmeyen gözlere duymayan kulaklara taşıyorlardı.
Nuriye ve Semih’in için 10 BİN avukatı duruşmaya katma hedefiyle çalışan HHB, bir yandan da Nuriye ve Semih’in yasal işlemleriyle ilgileniyor, ziyarete gidiyor, ihtiyaçlarının karşılanması için uğraşıyorken bir yandan da daha çok meslektaşlarını, baroları ve uluslararası hukuk örgütlerini harekete geçirmek için çalışıyordu.
Halkın Avukatları Ezgi Çakır ve Süleyman Gökten, Kızları İdil ile Birlikte Ankara’ya “Pedallıyorum” Eylemi Yaptı
Halkın Avukatı Ezgi Çakır, Süleyman Gökten, kızları İdil ve Halkın Sağlıkçısı Celal Akgün, 5 Ağustos 2017 günü Kartal’dan Ankara’ya bisikletle yola çıktılar. Eylem öncesinde kızları İdil’e hitaben yazdıkları mektubu basınla paylaşan halkın avukatları, iki eğitimcinin OHAL’e karşı talebini sahiplenmenin, aynı zamanda tüm anne-babaların kendi çocuklarının geleceğini sahiplenmesi anlamına geldiğini hatırlattılar.
Gittikleri neredeyse her şehirde polisin engellemelerine ve işkencesine maruz kalan halkın avukatları, şehir şehir barolarda ve sokaklarda Nuriye ve Semih’in taleplerini anlattılar. “Nuriye ve Semih, içinde kızımız İdil’in de geleceğinin olduğu halkın hayatını kazanma mücadelesinde, aylardır aç kalarak direniyorlar. Onları yalnız bırakmayacağız!” diyerek yola çıkmışlardı. Ve nihayet Ankara Yüksel Caddesi’ne bisikletleriyle varmayı başardılar. Yüksel’de de işkenceyle gözaltına alınsalar da onlar halkın avukatlığını yapmış ve çocuklarımızın geleceğini sahiplenerek direnmenin onuruna sahip çıkmışlardı.
Halk için avukatlığın nasıl yapılabileceğini gösteren, adalet mücadelesinin nasıl kazanabileceğini gösteren HHB avukatları, tüm dünyada avukatlara örnekti. Emperyalizm ve faşizmin hedefi haline gelmelerinin bir nedeni de Yüksel Direnişi’ndeki canhıraş çalışmalarıydı. Nuriye ve Semih’in ilk duruşmasına iki gün kala, 12 Eylül 2017’de HHB büroları basıldı!
AKP hem Nuriye ve Semih’i avukatsız bırakmak, hem Halkın Hukuk Bürosu’nu ve halkın avukatlığı geleneğini tasfiye etmek hem de direnişçileri yalnız bırakmayan diğer avukatlara gözdağı vererek hizaya çekmek istedi!
Ancak hiçbir amacına ulaşamadı. AKP’nin pervasız saldırıları, her seferinde direniş duvarına çarptı. Çünkü Nuriye ve Semih gibi, halkın avukatları da hapishanelerde direnişi ve adalet mücadelesini büyütmeye devam ettiler.
Haftaya Yüksel Direnişi’nin taleplerini sahiplenmek için yapılanları anlatmaya devam edeceğiz.