Tarih Bilinci Pusulası Şaşmaz Bir Okuldur*
Devrimci Memur Hareketi, 1989’dan Sonra, 657 Zincirini Kıran İlk Merkezi Memur Sendikasını, İlk İşkolu Sendikalarını Kurarak, Düzene Sendika Hakkını Kabul Ettirerek, Grev Hakkını Fiili Olarak Kullanarak, Federasyon ve Konfederasyon Hedefleyerek, Kamu Emekçilerinin Mücadelesine Önderlik Etme, Yol Açma, Çarpışa Çarpışa, Bedel Ödeyerek Mevziler Kazanma Onuruna Sahiptir
12 Mart cuntası 1972 Aralık’ında, memurların sendika kurmasını yasaklamış, dernek kurmak “serbest” bırakılmıştı. 12 Eylül cuntası da, “her meslek kolunda tek dernek” düzenlemesiyle bu ‘serbestliği’ sınırladı. TÜM-DER’i, TÖB-DER ve diğerlerini kapattı.
12 Mart cuntasından önce Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS) vardı; TÖS Kamu emekçilerinin sendikal örgütlenme açısından ulaştıkları en ileri düzeylerden biriydi. 12 Mart’tan sonra TÖS yerine TÖB-DER kuruldu. TÖB-DER’i de 12 Eylül cuntası kapattı.
Bu süreçte eğitim emekçileri, memurları örgütleme ve mücadele tecrübesi açısından önemli bir birikimin sahiptiler. Bunun sonucudur ki 12 Eylül sonrası EĞİT-DER yeni sürecin ilk örgütlenmelerinden biri olarak kuruldu. Ancak düzen bu dernekleşmeyi bir çarpıklığa mahkûm etmişti. Çalışan eğitim emekçilerinin üye olamadığı bir dernekti bu. Ve daha kötüsü EĞİT-DER’deki statükoculuk, geçmişte TÖB-DER’e de hakim olan reformist, oportünist anlayışların bu durumu kabullenmiş olmasıydı.
Devrimci Öğretmen Hareketi 1989’da yapılan kongreden itibaren EĞİT-DER’in yasalara rağmen çalışan eğitim emekçilerinin kitle örgütü haline getirilmesinin mücadelesini verdi.
Devrimci Memur Hareketi
“Örgütlenme-Mücadele-Örgütlenme” Sloganıyla 12 Eylül Sonrası Suskunluğunu Kırarak Memur Hareketini Ayağa Kaldırdı
12 Eylül’le, sağlık emekçileri hemşireler de Türk Hemşireler Derneği’ne (THD) mahkûm edilmişlerdi. THD, 1956’dan beri açık olan bir dernekti. Cuntalar onahiç dokunmamışlardı. Çünkü THD düzenle bütünleşmişbir dernekti. Her meslekte tek dernek düzenlemesi biryanıyla da bu tür dernekler için yapılmıştı zaten. THD’nin faaliyetleri balolardan, kokteylerden ibaretti. Devrimci hemşireler Devrimci Memur Hareketi perspektifiyle bu derneği demokratik bir mevzi haline getirmek için harekete geçtiler. Bu mücadele çok kısasürede hemşirelerden destek buldu. Ve yine çok kısasüre sonunda 89’da Devrimci Mücadelede HemşirelerTHD İstanbul Şubesi yönetimine geldiler.
Kamu emekçileri devrimci memurların çağrısını karşılıksız bırakmadı THD’yle, BEM-DER’le atılan örgütlenme adımları kitleselleşti, büyütüldü, yaygınlaştı
Birim derneklerin kurulması, geliştirilmesi öncelikli adımlardan biriydi ama bu adım ancak grevli, toplu sözleşmeli sendika hedefiyle bütünleştirildiğinde yol açıcı olabilir, bir şeyleri değiştirebilirdi. Devrimci Memurlar, derneklerde bu bakış açısıyla faaliyet yürüttüler. Devrimci Memurlar 1980’e kadar eksiği, fazlasıyla TÜM-DER’İ, Tüm PTT-DER’i, TÜS-DER’i, TÖB DER’leriyle mücadelenin, antifaşist mücadelenin içindeydiler.
90’lara yaklaşıldığında, gençlik yürürken, işçiler grevlerini yaygınlaştırırken, gecekondulular dernekleriyle talepleriyle hareketlenirken, onlar bu sürecin dışında kalamazlardı. Başta sağlık, belediye, maliye, PTT, eğitim işkolları olmak üzere çeşitli alanlardaki devrimci kamu emekçileri devrimci hareketin doğru önderliğiyle ileri atıldılar. 89 Ekim’inde belediye emekçileri BEM-DER’i kurdular.
Düzenin memurun kafasına ördüğü statükolar güçlüydü. Depolitizasyon güçlüydü. Amir-memur ilişkisi büyük tehditlerden biriydi. Ama cüretle biçimlenen devrimci müdahale daha güçlü çıktı. Artık kamu emekçileri de mücadelenin içindeydiler. İş yerlerinde alt düzeyde eylemlilikler başladı. 1 Mayıs’ı zapt edenlerin içinde onlar da vardı. İşçi direnişlerine, gecekondu halkının eylemlerine gidiyor ve bu ülkede halkıyla birlikte davranabilen, mücadele eden memurlar da olduğunu gösteriyorlardı.
Reformistler, Revizyonistler Devrimci Memurların Karşısında Birlik Oldular
EĞİT-DER Genel Merkezi tarafından Eylül 89’da düzenlenen “Sendikal Haklar Kurultayı” bu anlayışın açıkça ifadesini bulduğu zeminlerden biriydi. Şube kongrelerinde ayak oyunları çok geçmeden gündeme gelmişti. Birbirleriyle anlaşamayan reformistler, revizyonistler, devrimci memurlar karşısında birlik yapmakta hiç güçlük çekmiyorlardı.
Süreç devrimci memurların öngördüğü gibi de gelişti. Hem net bir politikaya hem bu politikayı hayata geçirecek bir kararlılığa sahip olmak bunu sağladı. Kamu emekçilerinin 10 yıl sonraki ayağa kalkışıydı bu. Basın “Memurlar İsyanda”, “Memurlar Yürüyor” yazıyordu.
Temmuz Eylemleri Örgütsüzlüğü Örgütlülüğe Çevirdi
Suskunluk Mücadeleye, Hak Aramaya, Apolitikleşme Politikleşmeye Dönüştü!
Basın toplantılarıyla, yemek boykotlarıyla başlayan süreç yürüyüşlere dönüştü. Üretimin gücü geldi gündeme ve iş yavaşlatmalar, durdurmalar başladı. Hastane, belediye, maliye binalarının sınırları aşılıp yollara çıkılınca polisle karşı karşıya gelindi, çatışmak kaçınılmazdı, barikatlar aşılmaya başlandı.
10 yıllık baskı ve sessizlik, örgütsüzlük dönemi düşünüldüğünde, söz konusu kitlenin birkaç milyonluk bir kitle olduğu düşünüldüğünde süreç çok hızlı gelişmiştir gerçekten. Zemin kamu emekçilerine on yıl boyunca kaybettirilenleri alma isteğidir. 10 yıllık baskı ve terörün yarattığı tepkiyi yakalayıp örgütlü mücadele kanalına akıtan devrimci politikadır.
Bu süreçte kitlesellik bakımından çok daha güçlü bir işçi hareketinde 89 bahar eylemleri gelişmiş amabahar eylemlerinden ne devrimci örgütlenmeler ne deiktidara taleplerini dayatan bir çizgi çıkmamıştır. Çünküsarı sendikacıların önderliğinde gelişmişti bahar eylemleri,damga onların damgasıydı.
90 Temmuz’unda, başta sağlık ve belediye olmak üzere birçok iş kolunda devrimci mücadelede kamu çalışanlarının önderliğinde Temmuz Eylemleri gerçekleşti.
Reformist, oportünist anlayıştaki memurların etkin olduğu diğer işkollarında ve iş yerlerinde, aynı Temmuz sürecinde tepkiler, eylemler sınırlıdır. Kitlesellik yakalanmamıştır.
O dönemin örgütlülüklerinden biri olan ve oportünizmin etkisi altındaki İstanbul Kamu Çalışanları Platformu ve reformistlerin Sendikal Haklar Yürütme Komisyonu, o süreçte memur eylemlerinin gerisinde kaldılar. Bunun telaşıyla, rekabetçi mantıkla düzenledikleri eylemler ise fiyaskoyla sonuçlanmıştır. O süreçte örneğin; Devrimci Memur Hareketi’nin önderliğindeki eylemlere bir alternatif olarak düzenledikleri Sultanahmet’teki gösteriye 500 kişi katılırken ve bu kitle de onların kararsız tutumları sonucu polis tarafından dağıtılırken, aynı gün Devrimci Memur Hareketi önderliğinde Anakent’ten İSKİ’ye 7-8 bin kamu emekçisi yürüyordu. Ve bu eylem 12 Eylül sonrasının en geniş katılımlı eylemiydi. Buna rağmen KÇSKK’daki reformistler, oportünistler, icazetçiler Temmuz eylemlerindeki tereddütlerini unutup Temmuz eylemlerine sahip çıktılar. Oysa onların işi devrimci memurların önerilerini “aşırı” bulup reddetmektir. Sürecin ve kamu emekçilerinin önü, onların politikalarıyla değil, devrimci politikayla, devrimci önderlikle açılmıştır.
Memur Sendikası Artık Bir Gerçek! KAM-SEN Kuruluyor
Kamu emekçilerinin öncelikli sorunu örgütlenmekti. Kendi haklı talepleri doğrultusunda mücadele edebilmek, ülke sorunlarına ilişkin tavır alabilmek, işçilerle dayanışma içinde olabilmek, her şey ama her şey için öncelikli ihtiyaç buydu. Düzen de barikatlarını asıl olarak bu noktada örmüştü. Oportünistler, reformistler, sendikadan söz etmektedirler ama “hemen şimdi” diyecek cesaretleri yoktur. Kendilerine Sendikal Haklar Yürütme Komisyonu diyen reformistler, adı sendika olsun da nasıl olursa olsun yaklaşımındadır. TÜRK-İŞ içinde bir çözüm bile olabilirdi onlara göre. Oysa kamu emekçileri çoktan o noktaya gelmiştir.
Bilumum oportünistlerin, revizyonistlerin toplandığı İstanbul Kamu Çalışanları Platformu ise neyi, nasıl yapacağı belirsizliği içinde “İl Sendika Koordinas yon” vs. deyip oyalanıp duruyorlardı. Asıl işleri ise devrimci memurları eleştirmek, karalamaktı, binleri yürütenler “dar grupçu, sekter”, “aşırı” vb. idiler onlara göre. Eylem önerileri “kitle hazır değil” diye, sendikalaşma adımları “zamanı değil” diye cevaplanıyordu.
Devrimci Mücadelede Kamu Çalışanlarının Önderliğiyle Tüm Memur Kitlesinin Merkezi Örgütlülüğü Perspektifiyle KAM-SEN Kuruldu
Kuşkusuz sendika kurmanın bedelleri olacaktı; sürgünler, gözaltılar, baskınlar yaşanacaktı. Ama haklar başka türlü kazanılmazdı, bunu biliyorlardı.
Kam-Sen, hakların bir lütufla değil, söke söke alınacağına inanan, bunun mücadelesini veren kamu emekçilerinin sendikal örgütü olarak kuruldu. 657 zincirinin kesin bir biçimde parçalanışıydı. Revizyonizm, oportünizm hala biçim ve prosedür tartışması yapıyordu. Asıl politikaları “bekle, gör”dü. Oligarşinin tavrını bekleyip göreceklerdi. Her zaman olduğu gibi; ilk saldırıyı göğüsleyenler arasında olmayacaklardı. Bu nedenle de oportünizm, revizyonizm bu sendikal örgütlülük içinde yer almadı.
Kam-Sen işkollarındaki sendikalaşmayı yadsıyan bir yaklaşımın sahibi değildi, tersine hedefleri arasında o vardı. Ancak amaç ilk adımı atmaktı. Ve Devrimci Mücadelede Kamu Çalışanları bir süre sonra belediye işkolu ve sağlık işkolunda da sendikalaşmayı gündeme getirdiler. Yoğun bir hazırlık döneminin ardından BEM-SEN ve SAĞLIK-SEN kuruldu. Ne bu sürece kolay gelindi ne de kurulduktan sonraki süreç kolay oldu. Devrimci Memur Hareketi kamu emekçilerinin mücadelesine önderlik etme, yol açma, çarpışa çarpışa, bedel ödeyerek mevziler kazanma onuruna sahiptir.
Halk Okulu Dergisi, Sayı: 246