“Ve biz bir kere
konuşmaya başladık mı,
ne zaman susacağımızı
kimse bilemez.”
Halil Önder (Ölüm Orucu Direnişçileri Birinci Ekip)
1970 yılında Düziçi-Osmaniye’de doğdu. Dev-Genç saflarındaki devrimci mücadeleyle tanıştı. Eylül 1992’de hapse atıldı. Devrimci yaşamının büyük bir bölümünü hapishanede geçirdi. Bayrampaşa ve Ümraniye cezaevlerinde kaldıktan sonra Ceyhan Cezaevi’ne geldi. Devrimciliğin, “Dünyanın en güzel, en asil, en değerli, en ahlaklı işini yapıyoruz. Bundan büyük gurur duyuyorum.” Halil yoldaşımız da Birinci Ölüm Orucu Timi saflarında yerini alırken şu duyguları dile getirdi: “Artık sadece biz konuşacağız. Ve konuşmaya başladığımızda kimse ne zaman susacağımızı bilemeyecek. Öyle güçlü konuşacağız ki, nerede olursa olsun herkes bizi duyacak. Kendi ismimizi bildiğimiz kadar zaferin de bizim olduğunu biliyoruz. Ve bundan sonra bu zaferin yaratıcılarından biri olmaktan onur duyuyorum.”
Büyük Direniş Ölümü Orucu Şehidi Gürsel Akmaz’ın ölüm orucunda ilk şehit düşen Halil Önder’e yazdığı şiir:
Sen Kozanlar’a çıktın yine Halil’im
bırak ne derlerse desinler
Rivayetlere kulak asma
İzninle
acemi şiircik serpeyim
-Ege toprağı niyetine-
Yaşamın ve direnişin gibi
dosdoğru
ve dümdüz uzandığın
Düziçi’ndeki toprağına,
mezarına.
Kozanoğlu’nca
karı dizlemek vardı hani Halil’im
gez göz arpacık, selamıyla
yaralarım göz göz ağlar
alevin dişlilerinde
çıra çıldır çıldıra
bir başkadır pamuğu Çukurova’nın sevdası bir başkadır
kavgası bir başka
yandıkça kıvranan
kıvrıldıkça hınçla yanan Hasan Dağı’dır
Toros’un delişmendir kızları ve mert
Oğlanları delikanlıdır ve yiğit
İnsanı insandır yani
Kozanoğlu’m kalk diyor Halil’im
oluk oluk
Ilık ılık akan kanıyla
Seni çağırıyor bak İnce Memed
atla kızıl atın üzengine
kıpkızıl alnındaki tertemiz cefayla
bir yusufcuk havalanır Amanos eteklerinden
kanatlarında asi rüzgar
bizim rüzgar
boranlarca
Kopan kızılca kıyametin ilk adıydın sen Halil’im
karanlığı aydınlığa çıkaran
Işıl ışıl yanan dik başında iki ela gözünle
yanan yakan
ve yangınlara bakan
Karanfil-i reyhan kokan gül yüzünle
namertlere karşı
toroslar baharsız kalmaz
çukur utançlarda alçalanlar sussun
duysunlar namus nedir
onur nedir görsünler
bilsinler vatan nedir
emanetin “elveda”n
yüreğimize düşürülen ateşle
yanar ha yanar Halil’im
topa tutsalar kar etmez
zılgıtlarım izin vermez
ölüme de tilililili hey
halk yenilmez
durmadan akıyor Ceyhan Halil’im
yılmadan bozulmadan
bıkmadan bulanmadan yanar Çukurovam yanar
suya tutsalar ıslanmaz
Ceyhan kan Ceyhan revan
Sen bir zafer topusun Halil’im karanlıkları yakan
o sahra günlerinde kahraman kızıl
bir meşale olup
söylediğini yapan soyun ve soyadın gibi şahlanıp da aydınlığa koşan
biz seninle yine çökertmelerde yürüyeceğiz Halil’im
bırakalım ne derlerse desinler
rivayetlere kulak asmayalım
de be Kozanoğlum, İnce Memedim
Çökertmelim, Halil’im
nehle mefi mövt Halil’im
nehle mefi mövt…
(Nehle mefi mövt ; Bize ölüm yok)