Şiirin Büyük Ustası Nazım Hikmet
Nâzım; Türkçe’nin en büyük ustalarından biridir. Yalnızca bir şair değil, aynı zamanda; öykü, roman, oyun yazarıdır, gazetecidir. Kısacası, çok yönlü bir sanatçıdır. Binlerce sayfayı bulan şiir, roman, oyun ve yazılarıyla, yazın dünyasının özgün kişiliklerinden biridir. Ulusal kültürümüzü, halkların ve insanlığın ortak değerleriyle birleştirebilen bir sanatçıdır. Ve bir düşünce adamıdır. Gerek sanat, felsefe, politika ve gerekse, insanlığın ve ülkemizin temel sorunları üzerinde düşünceler üreten bir kişiliktir. Yazın sanatımızda, belli bir ekoldür.
Sanatta diyalektik materyalist felsefi anlayışla hareket eder. Politik yaşamını belirleyen ise, komünizm düşüncesidir. Yaşamı boyunca, hiçbir sınıf ve zümrenin egemenliğinin olamayacağı sınıfsız bir rejim için savaşmıştır. İnsanın, kendisini özgürce geliştirebileceği bir dünyanın, ancak böyle bir rejimde gerçekleşebileceğine inanmış ve bu yönde dinmek bilmeyen bir mücadele vermiştir.
Onun bu inancı ve bu tutumu, yaşadığı yılların Türkiye’sinin egemen siyasal anlayışı ve siyasal rejimiyle açıkça ve çok kesin olarak çelişiyordu. Görüşlerini açıklayarak yaşama geçirmeye çalışması kuşkusuz ki zordu ve pek çok sorunun oluşmasına ve çeşitli sıkıntıların yaşanmasına yol açabilirdi. Ve zaten bunun içindir ki, kısa yaşamının önemli yılları, mahkeme kapılarında, cezaevlerinde ve göçmenlikte geçmiştir. On bir kez yargılanmış, toplam otuz dört yıl hapis cezasına mahkûm edilmiş ve net on altı yıl hapishanelerde yatmıştır. Bunun on üç yılı ise aralıksızdır. Öte yandan, kendisinin “zor zanaat” dediği, on üç yıl süren ve ölümü ile biten göçmenlik yılları vardır.
Nâzım, bu çileyi, düşünce ve inançları nedeniyle yaşamıştır. Özgür ve uygar bir toplumun ve özgür bir insanın asla anlayamayacağı ve benimseyemeyeceği bir durumdur bu kuşkusuz. Ama, yaşanmıştır. Üstelik en ağır biçimde.