2024 yılında yaklaşık 4 milyar insanın yaşadığı ABD, İngiltere, Rusya, Tayvan, Pakistan, Hindistan, El Salvador, Bangladeş, Endonezya, Meksika, Güney Afrika, Güney Sudan, Slovakya, Polonya gibi 50’nin üzerinde ülkede başkanlık ve parlamento seçimleri yapılacak.
31 Mart 2024’de ülkemizde de yerel seçimler yapılacak. Yapılan propagandalar göstermektedir ki şimdiden bir yerel seçim olma boyutunu aşmış durumda. Burjuva demokrasisinin gereği “göstermelik” de olsa bir seçim yapılmıyor. Halk kendi ilini, ilçesini, kasabasını yönetecek belediye başkanını kendisi seçmeyecek; A, B, C, Partilerinin önlerine koyduğu atanmış adaylardan birine oy verecekler.
Burjuvazinin ”uzman” analizcilerine göre de 50’yi aşkın ve yaklaşık dünya nüfusunun yarısını ilgilendiren bu ülkelerde yapılacak seçimler;
Birincisi; “Bağımsız ve adil olmayacak”
İkincisi, “otoriter eğilimli liderlerin elini daha da güçlendirecek.”
Chatham House Direktörü Bronwen Maddox, tüm sorunlarına rağmen yine de demokratik idealin, otoriter liderler için bile bir çekiciliğe sahip olduğunu dile getiriyor ve ekliyor: “Seçim yapmayı tercih etmeleri, özgür bir oylamaya sahip olduklarını iddia etmelerinin değerini gördüklerini gösteriyor.”
Burjuva demokrasisi, halk için hiçbir zaman demokrasi olmadı. Sosyalizmin varlığı koşullarında emperyalist kapitalist devletler devrim mücadelesinin gelişmemesi için kendi ülke halklarına “sus payı” olarak kısmi haklar tanımak zorunda kalmışlardır. Sosyalist ve halk iktidarlarının olduğu yönetimler revizyonistler eliyle yıkıldıktan sonra “sus payı” olarak tanınan haklar hızla gasbedildi. Burjuva demokrasilerine örnek olarak gösterilen Avrupa emperyalistleri ekonomik, demokratik, sosyal temel haklar konusunda en geri sürecini yaşamaktadır. Irkçılık bizzat açıktan devlet eliyle yükseltilerek İtalya, Hollanda, Macaristan seçimlerinde faşizmi açıktan savunan ırkçı partiler iktidara geldi. Birçok Avrupa Birliği ülkesinde de ırkçı faşist partiler oylarını yüzde yüz artırdılar. Sonuçta Hitler de sandıkla iktidara gelmişti.
Burjuva analizcilerini “kaygılandıran” budur; seçimlerin burjuva demokrasisine MASKE olamaması …
Özellikle emperyalizmin 3. Bunalım Dönemi’nde seçimler işbirlikçi iktidarların faşizmi icra yöntemlerinin en etkili araçlarından birisi oldu. Ülkemizde de 1950’lerden beri işbirlikçi iktidarlar yönetememe krizlerinin en derinleştiği noktada “demokrasi” adına halkın önüne sandık koyarak bu krizlerini aşmaya çalıştılar.
Çok partili sisteme geçilen 1946′ dan bu yana 50’ye yakın hükümet kuruldu. Yapılan her seçime “demokrasinin göstergesi” payesi biçildi. 1950’lerden beri iktidara gelen hükümetler “demokrasi” paketleri açtılar. Açılan yüzlerce “demokrasi paketi”nin sonucunda gelinen durum budur.
1950’lerden beri her seçim döneminde halk vaatlerle kandırıldı. Öyle dönemler oldu ki, yerden gökteki yıldızlara kadar halka vaatlerde bulunuldu. Seçimler biter bitmez “dün dündür” diyerek arsızca verdikleri sözleri yapmayacaklarını söylediler. “Seçim atmosferi” denilerek halkı kandırmayı, yalan söylemeyi meşrulaştırmaya çalıştılar.
Son 75 yıldır sağcısından solcusuna, dincisinden, milliyetçisine burjuvazinin tüm partileri çeşitli dönemlerde ülkeyi yönettiler. Halkın çıkarlarına tek bir şey yapmadılar. Emperyalizmin ve işbirlikçi tekellerin çıkarlarının bekçiliğini yaptılar.
Bugün artık seçim dönemlerinde yalancıktan da olsa vaatlerde dahi bulunulmuyor; açıktan oligarşi içi çatışma seçim sandıkları üzerinden sürüyor.
Halkımız!
Burjuvazinin Tüm Seçimleri Aldatmacadır!
Halkın Hiçbir Sorununu Çözemez!
14 Mayıs 2023 Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinde bu aldatmacanın en çarpıcı örneği yaşandı. AKP faşizminin yönetememe krizinin en derinleştiği noktada CHP’nin başını çektigi burjuva düzen partileri halka “tek çözüm yolu” olarak sandığı gösterdi. Reformist, oportünist sol ve Kürt milliyetçileri de onların kuyruğuna takılarak ekonomik, demokratik siyasal mücadeleyi terk edip her şeyi sandığa endekslediler. Halkın hak alma mücadelesinin önünde barikat oldular. Kendileriyle birlikte halkın umutlarını da sandığa gömdüler. Fakat uğradıkları hezimetten de ders çıkartmıyorlar. 31 Mart 2024 seçimlerine de yine olmadık misyonlar yükleyerek halkın umutlarını sandığa gömmeye çalışıyorlar.
Soruyoruz; çok partili sisteme geçildiği 1946′ dan bu yana yerel seçimler dahil yüzün üzerinde seçim yapıldı. Ve tek bir seçim bile yoktur ki, ‘’bu seçimler çok önemli” denilerek halk sandığa çağrılmasın. Sandığa gidip oy kullanmayanlara para cezası kesildiği dönemler bile oldu. Oy kullanmanın “vatandaşlığın en temel görevlerinden birisi” olduğu söylendi. Ve oy kullanma oranının en yüksek olduğu yerlerden birisidir ülkemiz.
Peki Soruyoruz; Seçimlerle Bugüne Kadar Halkın Hangi Sorunu Çözüldü?
Her seçimden sonra “elim kırılsaydı da bu partiye oy vermeseydim” denmiyor mu?
Halkın geçim sorunu dünden daha iyi değil, hatta daha kötüdür. İşsizlik, açlık, yoksulluk, hayat pahalılığı, enflasyon tüm zamanlara rahmet okutuyor.
Halkın barınma sorununu çözmek bir yana başını soktuğu iki göz evini kentsel dönüşüm adı altında gasbedip mahallesinden, yerinden, yurdundan sürgün ediyor.
5’li çetelerin garantili alacakları ödenmesi için halkımız; geçmediği köprülerin, gitmediği yolların, hastanelerin parasını ödüyor.
2019 yerel seçimlerinde İstanbul, Ankara, Adana, Mersin gibi büyükşehir belediyeleri AKP’nin elinden CHP’nin eline geçti. CHP’Ii belediyeler halkın hangi sorunlarını çözdüler?
CHP’nin yönetimindeki Şişli Belediyesi’nde çalışan işçi Turan Aktaş’ı işinden atan CHP’li belediye başkanıdır.
Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına uymuyor diye miting yapmak isteyen CHP, Turan Aktaş’ı işe iadesi için verilen dört mahkeme kararına rağmen işbaşı yaptırmıyor. Muhalefetteyken bunları yapan bir partinin iktidara geldiğinde AKP faşizminden farkı ne olacak?
AKP faşizmi hukuku halka karşı bir terör aracı olarak kullanıyor. Faşist iktidarını ayakta tutabilmek için polisinden askerine, mahkemelerinden eğitim kurumlarına, sağlık kurumlarına … her şeyi halka karşı bir terör aracına dönüştürdü.
Bizzat sorunun kaynağı olanlar halkın hangi sorununu çözecekler?
Hiçbir Sorununu Çözemezler!
Emperyalist, kapitalist dönemde seçimler sömürünün, yağmanın, soygunun, faşizmin maskesidir.
14 Mayıs 2023 seçimlerini halka tek çözüm yolu olarak göstermişlerdi. Halkın tüm umutlarını sandığa gömdüler.
Reformizmin, oportünizmin ve Kürt milliyetçilerinin tek çözüm olarak gösterdiği sandık AKP faşizmini çok daha güçlendirmedi mi?
En nihayetinde iktidara hangi parti gelirse gelsin faşizmle yönetilen yeni sömürge ülkelerde seçimler halkı devrim mücadelesinden uzaklaştırıp faşist düzene yedeklemenin en temel araçlarından birisidir.
Her seçimde önünüze konulan sandıklarla kendinizi yönetecek kişileri seçmiyorsunuz, halk düşmanı, sömürü, soygun, yağma düzenini onaylayıp meşrulaştırıyorsunuz.
Sorunlarımızın Çözümü Sandıkta Değil; Demokratik Halk Devrimindedir, Halkın Kendi İktidarındadır!
Halkımız;
AKP’nin Faşist Terörüne, Yağma Düzenine Karşı Kendi İktidarımızı Kurmak İçin Halk Komitelerinde, Halk Meclislerinde ve Halk Milislerinde Birleşelim, Örgütlenelim, Savaşalım, Kazanalım!
(Halk Okulu, sayı 220)