Yabancılaşmanın ve Mücadeleden Kaçışın Sonucu Olarak LGBTİ Tartışmaları ve Tercihi – 6

Halk Okulu Eğitim Dizileri LGBT-İ broşüründen her hafta bir bölüm yayınlayacağımız yazı dizimizin 6. bölümünü paylaşıyoruz.

YABANCILAŞMA İNSANLIĞIN ÇÖZÜLMESİ, İNSANIN İNSAN OLMAKTAN ÇIKMASIDIR

Lenin, Marks’ın kapitalizmin İKİ SIRRINI çözdüğünü söyler…

Bir, EMEK SÖMÜRÜSÜ.

İki, YABANCILAŞMA.

Üç çeşit YABANCILAŞMA vardır.

1) Ekonomik Yabancılaşma: Emek, sömürü, iş.

2) Sosyal Yabancılaşma: Arkadaş, akraba yok.

3) Siyasal Yabancılaşma: Siyasete yabancılaşma.

Kapitalist toplumda yabancılaşma üretim biçiminin çelişkili sorunlu ilişkileri ve bunlardan doğan sınıf karşıtlıklarıdır.

Yabancılaşmanın kaynağı özel mülkiyet düzenidir. Temeli kölelikten kapitalizm sisteme dek bütün özel mülkiyet sistemlerinin özelliği olan emeğin yabancılaşmasından doğar. Böylece insan elinin ve aklının yarattıklarına, yaratıcılarına karşı hale gelir. Ve onların hayatlarına hakim olur.

Kapitalizmde kural her şeyi ticarileştirmek ve her şeyi mümkün olduğu kadar çok satmaktır… Hayatta kalması için bu zorunludur. Bu zorunluluğu yüzünden kapitalizm insanın suni ihtiyaçlarını durmadan çoğaltır. Ve yeni suni ihtiyaçlar üretir, tahrik ve teşvik eder. Hakim hale getirilen sürekli bir tatminsizlik duygusudur.

Yabancılaşma salt ekonomik bir olgu değildir. Aynı zamanda sosyal ve psikolojik bir nitelik kazanmıştır. Kapitalizmin, insan ihtiyaçlarını sürekli artırmak, ürün için ihtiyaç üretmek gibi bir eğilimi vardır. Sistematik bir şekilde suni gereksinmeleri teşvik etmek ve arzu üretir. Arzu ve bunun yarattığı tatminsizlik, yabancılaşmanın yalnız ekonomik değil sosyal ve psikolojik bir niteliğe büründüğünün de göstergesidir. Sistem, tatminsizlikleri sürekli tahrik etmelidir, çünkü bu olmazsa gerçekten ihtiyaç olmayan nesnelerin satışının kışkırtılması mümkün olamaz.

Yabancılaşma insanın bilinçsiz faaliyetinin ortaya çıkardığı arızi bir durumdur diyor MARKS…

İNSAN ELLERİYLE, AKLI İLE YARATIR VE ÜRETİR…

KAPİTALİZM İNSANIN AKLINI VE ELLERİNİ BİRBİRİNDEN KOPARIR… AKLI ELLERİNİN DÜŞMANI OLUR. BİRBİRİNE KARŞI SAVAŞIRLAR. İNSAN KENDİ AKLI İLE KENDİ ELLERİNİN YARATTIKLARINA KARŞI DÖĞÜŞÜR.

Lenin, “Burjuvazi emek sömürüsü ile halkın elinin ürününü çalar ve onu aç bırakır. Yabancılaşma ile ise halkın aklının ürününü çalar. Düşüncesini çalarak halkı aptal bırakır” der.

Evet kapitalizm insanın elinin ve aklının ürünü her şeyi çalar ve bizi elimizden aklımızdan mahrum bırakır. İnsan ellerinin ve aklının yarattıklarına yani yaratıcılarına karşı hale gelir… Bu meydan okuma, bu karşı çıkış o kişinin hayatına hakim olur…

Yabancılaşma üzerinde uzun ve genişçe durmaya çalışıyoruz. Çünkü eşcinselliğin toplumsal, sınıfsal, ideolojik yanları bunun içindedir. Yabancılaşma tarihsel ve toplumsal koşulların ürünüdür ve patolojik, sosyal ve psikolojik sonuçları vardır.

Kapitalizm bireyin yaratıcı kapasitesini, yeteneklerini kullanma imkanlarını dumura uğratır yani KÖRLEŞTİRİR… Çalışma kendini ifade yolu olmaktan çıkar. Çalışan bireyin insani gelişme kapasitesini geliştirmek için ihtiyacı olan boş zaman onu tatmin etmek ve tamamlanma ihtiyacını karşılamaktan uzaktır. Çünkü boş zamanın çerçevesi de özel mülkiyete ve meta üretimine dayalı bir toplumun şartları tarafından belirlenmiştir. Bu nedenle boş zaman kullanımı ticarileşmiştir. Eğlence sektörüyle, tüketim alışkanlığıyla, diğer yozlaştırma araçlarıyla kapitalizm insanların boş zamanlarına da hakim olur. İnsanın kendini geliştirme alanı daraldıkça yabancılaşma daha da yoğunlaşmaktadır.

Yabancılaşma bizi insan olmaktan çıkarır. İnsan gücünü yitirmiş, hayallerini kaybetmiştir. Ekonomik yabancılaşma ile, insanın kendisine saygı duymasını engeller. Ürettiği malı neye yaratığını bilmeyen, emeğinin ürününü göremeyen insan değersizleştirir. Sosyal yabancılaşma ile insanın sosyalliğini öldürmektedir. Gelişimin zeminini yok etmektedir. Bireysellik çürütür. Sosyal yabancılaşma bireysellik ve bencillik yaratır. Siyasal yabancılaşma ile insan yaşadığı sorunların nedenini anlamaz, sorgulamaz, düşünme yetisi zayıflar. Ve elbette halkı bu yabancılaşma ile yönetiyorlar, sadece aç bırakmıyor, akıllarını da çalıyorlar.

İnsanlık çözülmektedir. Psikolojik bozuklukların bunca yaygınlaşması önemli bir gösterge değil midir? Kapitalizm, BİREYCİLİK, BİREYSELLİK alanını sürekli geliştirmek eğilimindedir. Psikolojik problemlerin sürekli artması, insanların yalnızlıklarını, BİREYSELLİKLERİNİ paylaşmak için psikologlara ödedikleri milyarlar basit birer göstergedir. Kapitalizmin içinde yaşadığımız bu aşamasında, insanlar üreticiden çok tüketiciler olarak görünmektedir. Bu durum, yabancılaşmış bir toplum ve yabancılaşmış-nesneleşmiş bireylere işaret eder. Bu yaşananlar meta kültürüyle beslenmenin doğal sonucudur. Günlük hayat; yani iş, aile ve komşuluk ilişkilerinden oluşan yaşam halkın kontrolünden çıkmıştır.

Sıradan insanlar, kendilerini güçsüz; BİREYCİLEŞEREK ve amaçsız bırakan; BİZ KİMİZ? NE İSTİYORUZ? NE İÇİN YAŞIYORUZ? Sorularını sormayan, buna bir cevabı olmayan bir çağın insanları olmaya zorlanmaktadırlar.

Yabancılaşma insana hakim olduktan sonra özgürlük alanını genişletmek yerine, insanın köleliğini artırır ve onu hayvanlardan ayıran iradi yeteneklerini ellerinden alır. Kendini özgür hissederken en büyük köleliği yaşamaktadır; geleceği için mücadele etmeyen, iradesiz, bireyci bir zavallı durumuna düşürülmüştür. Gerçek, yerini imajlara bırakmıştır. Hayaller, özlemler, düşünceler; bu sizin hayaliniz, bu sizin zevkiniz, bu sizin duygularınız, bu sizin tepkiniz diye sunulanlar SÜREKLİ tekrarlarla içselleştirilmektedir. Bu şampuan sizin için… Bu ketçap sizin için… Siz buna değersiniz. Sizin bankanız…

SENİN FİKRİN… SENİN DÜŞÜNCEN… SENİN YAŞAMIN… SENİN DEĞERLENDİRMEN… SENİN TERCİHİN… Kapitalizm bunları yerleştirir beynimize.

Oysa bunlar doğru değildir… İNSANI KOŞULLAR BELİRLER… HERŞEYİ KOŞULLAR BELİRLER… DÜZEN BİZİ İSTEDİĞİ GİBİ DÜŞÜNMEYE ZORLUYOR VE DİZİLERLE REKLAMLARLA KÖŞE YAZARLARI İLE TEKRARLAYIP KENDİ DOĞRUSUNU ZORLA BİZE GİYDİRİYOR…

Egemen ideoloji, günlük hayat aracılığıyla kendini yeniden üretirken, kitlelerin bilinçaltında yabancılaşmayı örgütlemektedir. Bireysel düşünce – “benim düşüncem” yabancılaşmanın has belirtilerindendir.

Her gün her saat düzen kendini üretir. Çarpıcı olan düzenin kendi kültürünü, ideolojisini kendi mezar kazıcılarına üretmesidir. Yabancılaşma insanlara KİM ve NE OLDUĞUNU unutturan bilinç yokluğu durumudur. Kafka, Dönüşüm isimli kitabında bir insanın hamam böceğine dönüşünü anlatır. Tekellerin sistemi, her şeyi yapmaya muktedir yaratıcı bireyi getirdiği nokta tam da burasıdır. Hamam böceği… Ve ilginçtir, bireysel düşünceyi savunanlar hep bu tür kitapları örnek verirler…

Yabancılaşma, ihtiyaçların esiri olma “tüketim” tutkunluğu biçimine dönüşmüştür. Arzu üretimi bugün kapitalizmin belirleyenidir. Bu da daha fazla yalnızlaşma ve yabancılaşma demektir.

Kapitalizm varlığını sürdürdükçe, sistem yabancılaşmanın koşullarını toplumsal varoluşun bütün düzeylerinde daha yaygın olarak üretmeye devam etmektedir. Öyle ki, yabancılaşmanın sonuçları, önlenmesi imkansız bir virüs gibi toplumun tüm dokularını sarmıştır.

Yabancılaşmayı belli başlı noktalarıyla ifade edersek;

– İnsanın kendi ürettiği ürüne, emeğinin sonucuna yabancılaşması,

– İnsanın üretim faaliyetine yabancılaşması,

– İnsanın doğaya yabancılaşması,

– İnsanın kendi türüne yabancılaşması,

– İnsanın kendi cinsine ve karşı cinsine yabancılaşması.

Sonuç, insanlığın çözülmesidir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Benzer Yazılar