“Yenidoğan Çetesi” diye haftalardır gündemden düşmeyen, özel hastanelerin katlettiği bebek ölümleriyle ilgili dava 18 Kasım’da başladı.
Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan (SGK) daha fazla para kazanmak için İstanbul 112 Acil Servisi’yle ortak hareket ederek, bebek hastaları anlaşmalı oldukları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine gönderip bazı bebeklerin ölümlerine neden oldukları ortaya çıkan 22’si tutuklu, 47 şüpheli sağlık çalışanı ve suç ortakları hakkında açılan dava başladı.
Bakırköy Cumhuriyet Savcısı’nın hazırladığı iddianamede; çete üyelerinin bebek hastaların yatış süresini uzattığı, bazılarının sağlık durumunu normalden daha kötü gösterdiği, bazı hasta yakınlarından para aldıkları, hastanedeki ilaçları sattıkları ve bu şekilde elde edilen gelirlerin çete üyeleri arasında paylaşıldığı yazıyor.
Yine iddianamede, çete üyelerinin bu yöntemle “yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin gelirini 3-4 katı arttırdıkları” belirtiliyor.
Bebekler, uygun sağlık hizmeti alacakları hastanelere değil, 112 Acil Servisi ile ortak çalıştıkları hastanelere gönderilmiş. Bebekler sağlık durumları hiç gerektirmediği halde enfeksiyona açık bir ortam olan yenidoğan ünitelerine yatırılmış. Ve normalden daha uzun süre yatılı kaldıkları için çok sayıda bebek hayatını kaybetmiş.
Yine iddianameye göre; 6 aylık bir bebek, çocuk yoğun bakım ünitesi yerine doktoru olmayan yenidoğan ünitesine gönderilmiş. Yine çete içinde olan birhemşire bebeğe doktordan izinsiz müdahale etmiş vehayatını kaybeden bebeğe kalp masajı yapmış. Ve olayınörtbas edilmesi için ölüm saati değiştirilmiş, epikriz yazdırılmış.
Tıbbi bir terim olan “epikriz”, bir hastanın hastaneye yatışı, tedavi süreci ve taburcu olma durumunu özetleyen bir rapordur.
“Yenidoğan Çetesi” Diye Bir Çete Yok! Devlet Çetesi Var!
“… Çetesi” Kavramı Faşist Devlet Çetesini Aklamak için Uydurulmuş Bir Kavramdır!
18 Kasım tarihinde başlayan dava bir hafta boyunca devam etti. Televizyonlar, gazeteler her gün “Bebek katilinden kan donduran ifadeler” başlıklı haberler yaptılar.
“Yenidoğan Çetesi” ve “çetenin lideri Fırat Sarı” üzerinden yapılan haberlerle bebek katliamının asıl suçluları ve baş sorumluları gizlenerek korunmaya çalışıldı.
Ancak sistem öylesine çürümüş, çökmüş, soygun öylesine büyük ki, “Çete” söylemleriyle birkaç kişiyi suçlayarak üstü örtülecek gibi değil.
Öncelikle şunu belirtelim ki; “ÇETE” denilerek birilerinin yakalanıp medyaya “suçluları yakaladık” denilerek teşhir edilmesiyle amaçlanan GERÇEK SUÇ VE SUÇLULARI GİZLEMEKTİR. Bebeklerimiz ve halkımızın sağlığı üzerinden daha çok para kazanmak için bu soygun düzenini koruyan ve kollayan FAŞİST DEVLETTİR! Hiçbir şey devletin bilgisi ve denetimi dışında değildir.
“Bebek Katilleri Çetesinin Lideri” Olarak Gösterilen Fırat Sarı Mahkemedeki İfadesinde Diyor ki;
“Bu Yapıyı Ben Keşfetmedim, Zaten Vardı”
“Bu yapıyı ben keşfetmedim, zaten vardı. Tıp merkezlerindeki hekimler bana güvendiği için bana soruyor. Beni yakın buldukları için hastalarını gönderdiler. O dönem onlara para vermedim. Ama sonra baktık ki, hasta bulucular var, biriyle anlaştım. Sonra da Gıyasettin Mert Özer ile anlaştım. (…)
Teklif hastanelerden geldi.
“Hastanelerde hasta savaşı var. Herkes hastasının daha fazla olmasını ister. Bunun için yapılıyor. Herkes hastanesinin dolu olmasını istiyor.
Hastane sahiplerinin de haberi vardı.
Hastane yönetimlerinin beni sıkıştırdığı tek nokta hasta sayısı. Bu çok normal. Benim işim hasta sayısını artırmak.
Ama sonra baktık ki, hasta bulucular var, biriyle anlaştım. Sonra da Gıyasettin Mert Özer ile anlaştım. İnsan sağlığı önemli ama orası bir işletme, hasta da bulunması gerekiyor.”
Fırat Sarı’nın Anlaştığını Söylediği Hastaneler:
– Akabe Sağlık Tesisleri AŞ’ye ait özel Avcılar Hospital Hastanesi,
– Özel İstanbul Şafak Sağlık Hizmetleri AŞ’ye ait Özel Avrupa Şafak Hastanesi ve Özel İstanbul Şafak Hastanesi,
– Medilife Sağlık Hizmetleri ve
– Yonca Sağlık Hizmetlerine bağlı Özel Bağcılar Medilife Hastanesi ve
– Özel Beylikdüzü Medilife Hastanesi,
– Refik Arslan AŞ’ye bağlı Özel Bağcılar Şafak Hastanesi,
– Beymed AŞ’ye ait Özel Birinci Hastanesi,
– Doğamed AŞ’ye ait Özel Doğa Hospital Hastanesi,
– Reyap AŞ’ye ait Özel Reyap İstanbul Hastanesi ve Çorlu Reyap Hastanesi,
– Ekip Sağlık AŞ’ye ait Özel TRG Hospitalist Hastanesi,
– Esenler Güney Hastanesi
– Silivri Kolan Hastanesi’nin yenidoğan yoğun bakım ünitesi
Bu hastanelerden biri (Özel Avcılar Hospital), 2013-2016 yıllarında Sağlık Bakanlığı yapmış olan Mehmet Müezzinoğlu’na aitti.
Sağlık Bakanı Katil Kemal Memişoğlu;
“Çete” Diyerek, “İnsanlıktan Nasibini Almamışlar” Diyerek; Bebek Katliamının Ortağı Olduğunu Gizleyemez!
Devletin Katilliğini, Soyguncu Çete Düzenini Aklayamaz!
Bütün Çetelerin Başı Devlettir!
Sağlık Bakanı Katil Kemal Memişoğlu katıldığı A Haber yayınında bakın FAŞİST ÇETE DEVLETİNİ “Yenidoğan Çetesi” üzerinden nasıl aklamaya çalışıyor. Soygun düzenlerinin üstünü nasıl örtmeye çalışıyorlar:
“Yenidoğan komisyonu oluşturduk. 13 profesör ülkenin dört bir yanında yapacağı taramalar sonucunda bir rapor hazırlayacak. Sağlık sistemimiz dünyanın en iyisi. Biz bu çetenin peşine gittik, gitmeye de devam edeceğiz. İnsanlığından nasibini almamışlar bizim içimizde çok azdır. Çürük elmaları ayıklayacağız. Yenidoğan Çetesi 26 Nisan’da çökertildi.
Sayın Cumhurbaşkanımız ‘Gereğini Yapın!’ dedi.
Türkiye Tarihinde Hiçbir Zaman Bir Anda 10 Hastane Kapatılmadı.”
“Yenidoğan Komisyonu” oluşturmuşlar… Bu komisyonlar suçlarını “araştırma” komisyonları değil, tam tersine “Aklama” Komisyonudur.
Araştırma yapacaklarmış…
Neyi araştıracaksınız? Her şey apaçık ortada.
Bu sistemi siz kurdunuz! Kim ne yapıyor, nasıl yapıyor biliyorsunuz.
Biliyorsunuz çünkü sizden habersiz hiçbir çete ve hiçbir mafya tek bir gün bile yaşayamaz, tek bir adım bile atamaz!
Devlet-Çete İşbirliğiyle Halkın En Temel Hakkı Sağlık Hakkı Üzerinden Halkı Soyarak, Katlederek Milyon Dolarlarınıza Milyarları Katmak için Bebeklerimizi Katlettiniz!
Bebeklerimizin Katili Faşist Düzendir!
Fırat Sarı Gibiler Devletin Piyonlarıdır Sadece
Demokrat Parti’den İlay Aksoy AKP’nin sağlık sistemini bu hale nasıl getirdiğini katıldığı bir televizyon programında şöyle anlatıyor:
“2004 yılında özel hastanelerin yönetmeliği değişti ve bu işlerin önü açıldı. Hastane açma sorumluluğu için doktor olma şartı yok bir kere. Dolayısıyla bir işletme niyetiyle açtıkları için tamamen bir ticarethane olarak görülüyor.”
Fırat Sarı da öyle demiyor mu? “Ama orası bir işletme, hasta da bulunması gerekiyor.”
Yani Fırat Sarı demek istiyor ki; hastaneler insanların tedavi edilmesi için açılan bir yer değil, para kazanmak için kurulan bir ticarethane. Bu durumda hastalar da müşteri.
Ne kadar hasta var, o kadar çok kâr var demektir. Sistem böyle kurulmuş. Hastaneleri insan sağlığını düşünen doktorlar değil, parası olan zengin patronlar açıyor. Çünkü “sağlık temel bir hak” olmaktan çıkartılıp, alınıp satılan bir mal haline getirilince, hastaneler de patronlar için en kârlı sektörler haline geldi. Sistem böyle kuruldu.
AKP iktidarında Ticarethaneye Dönüşen Hastanelerin Sayısındaki Artış;
– Kamu hastanelerinde % 115 oranında arttı.
– Üniversite hastanelerinde % 40 oranında arttı.
– Özel hastaneler ise % 111 arttı.
Hastanelerin yatak kapasitesindeki artış ise şöyle:
– Kamu hastanelerinde yatak kapasitesi % 33,5 oranında arttı.
– Üniversite hastanelerinin yatak kapasitesi % 62 oranında arttı.
– Özel hastanelerin yatak kapasitesi ise % 313 arttı.
Görüldüğü gibi hastaneye yatması gereken hastalar kamu ve üniversite hastanelerine değil, özel hastanelere yönlendirilmiştir. Ve bunların gerçekten ne kadar yatarak tedavi olması gereken hastalar olduğu da tartışılır. Hastaların tedavi ihtiyaçlarından ziyade özel hastanelerin müşterilerle dolması önemlidir. “Ama orası bir işletme, hasta da bulunması gerekiyor!…”
Hastanelerin Ameliyat Sayılarındaki Artış Oranları:
– Kamu hastanelerinde % 160 oranında arttı.
– Üniversite hastanelerinin % 208 oranında arttı.
– Özel hastanelerin ameliyat sayısı ise % 575 arttı.
Bu rakamlar göstermektedir ki; hastalar gerçekten tedavi için ameliyat edilmiyor. Hiç gereği yokken yapılan ameliyatlardan sonra hastadan çeşitli tahliller, testler, bıçak parası, makas parası, ilaç parası, yatak parası vb. diyerekten daha çok para kazanılmak için ameliyatlar yapılıyor. Özel hastanelerdeki % 575 ameliyat artış oranı bunu göstermektedir. Yani özel hastanelertam bir ticarethaneye dönüşmüş.
“Peki, nasıl müşteri bulabiliyorlar” diye soran İlay Aksoy devam ediyor; “Bakın bu kadar 22 yıl iktidardan sonra sağlıkta bu kadar iddialı olmalarına rağmen Karabük, Ağrı, Aksaray, Amasya Adıyaman, Çorum, Erzincan, Karaman, Kırklareli, Kırşehir, Niğde, Siirt, Uşak’ta devlet hastanesi yok. Dolayısıyla bu insanlar bugün İstanbul’da herhangi bir devlet hastanesine gidiyor. Ağırlıkla da hastalar doğudan gelmektedir. Çünkü oralarda hizmet alamıyorlar bulundukları yerden. Bunlar devlet hastanesinde hizmet alamıyorsa doğal olarak bir özel hastaneye yönlendiriliyor.
2 Milyon 101 Bin Nüfuslu Gaziantep’te 64 Milyon 80 Bin Kere İşlem Yapılmış
İlay Aksoy konuşmasında Gaziantep Ticaret Odası’nın üç sene önce yayınladığı bir rapordan veriler aktarıyor ve diyor ki; “Gerçekten Sağlık Bakanlığı başlı başına derhal incelenmesi gereken bir kurumdur. İnanılmaz açık var.”
HAYIR!
SORUN; “AÇIK” MESELESİ DEĞİL,
SORUN; KÖTÜ NİYETLİ DOKTORLAR, HEMŞİRELER MESELESİ DE DEĞİL,
SORUN; HASTANENİN TİCARETHANE, HASTANIN MÜŞTERİ OLARAK GÖRÜLDÜĞÜ SAĞLIK SİSTEMİDİR!
SORUMLU İSE FAŞİST DEVLETTİR!
İlay Aksoy Gaziantep Ticaret Odası’nın raporu üzerinden yaptığı açıklamada; “Bunlarla birlikte ilaç sektörünün de araştırılması lazım. Orada da acayip açık var.” diyor.
Gaziantep Ticaret Odası’nın raporu yayınlandığında Gaziantep’in nüfusun 2 milyon 101, Suriyeli nüfusun 461 bin olduğunu belirten İlay Aksoy; 2011 ila 2019 yılları arasında toplamda Gaziantep’te kamu hastanelerinde, üniversite hastanelerinde ve özel hastanelerde; 64 MİLYON 80 BİN KERE İŞLEM YAPILDIĞINI söylüyor.
Yani Gaziantep’te her kişi 105 işlem yapmış. Bu mümkün değil. Bu normal değil.
Bu sayılar bize halkın “tedavi” adı altında 105’er kez soyulduğunu anlatıyor.
İlay Aksoy, hastanelerdeki soygun sistemini şöyle anlatıyor; “Suriyeliler özellikle geliyorlar. İşte biz tedavi olmak istiyoruz. Ama bu devlet hastanesinde yoktu. Dolayısıyla, sevk istiyoruz. Ve doktorlar, belli doktorlar, özellikle 112’nin aracılığıyla İstanbul’a bu insanların sevklerini alıyorlar. Sonra özel hastaneye yatırıyorlar ve özel hastaneye yatırıldıklarında o insanlar ameliyat oldu mu, tedavi oldu mu? Kaç gün kaldı? Geri geldi mi? Hiç kimse takip etmiyor. Çok muazzam bir sistem açığı var. Yani şöyle bir yanı var; ÇOK BÜYÜK BİR PAZAR açılmış durumda…”
İlay Aksoy’un “sistem açığı” diye ifade ettiği, asıl olarak, AKP faşizminin bilgisi dahilinde planlı, programlı bir soygun sistemidir.
İşte bütün mesele bu; sistem en temel bir hak olan ve ücretsiz olması gereken sağlık hakkını özel hastane sahibi tekellerin ÇOK BÜYÜK BİR PAZARI haline getirmiştir.
Çetelerin Başı Devlettir!
CHP İstanbul Milletvekili Turan Taşkın Özer, Sağlık Bakanlığı müfettişlerinin 28 Eylül 2024 tarihli raporuna göre Eski Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun hastanesine dair 3. Basamak yenidoğan yoğun bakım hizmeti konusunda belirgin bir bilgi eksikliğinin bulunduğunu söylüyor.
Turan Taşkın Özer, aynı raporda bir hastane grubunun SGK’dan 11 yılda en az 200 milyon dolar haksız kazanç elde edildiğini söylüyor. Yine Eski Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun Özel Avcılar Hospital’ın da SGK’ya 3 milyar zarar ettirdiğini söyledi.
Bu soygunun, katliamların arkasında en tepeden aşağıya doğru devletin yöneticileri olmasa bu kadar pervasızca yapamazlar.
Bugüne kadar hastanelerdeki soyguna, vurguna ilişkin binlerce ihbar yapılmış. Kaldı ki, “yenidoğan çetesi” dedikleri bebek ölümleriyle ilgili de Eylül 2022 tarihinde şikâyetler yapılmış. Savcılık kararlarıyla telefonlar dinlemelere alınmış. Müfettiş denetimleri yapılmış.
Yapılmış da ne olmuş peki?
Açılan tek bir soruşturma yok. Ta ki, İstanbul il Sağlık Müdürlüğü’nün özel hastanelerin denetiminden sorumlu bir doktorun Ocak 2023’te Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi’ne (CİMER) şikâyette bulunmasına kadar olay ortaya çıkmamıştır.
Sadece Yenidoğan Bebek Ünitelerinde mi Halk Soyuluyor?
Kalp-Damar Cerrahi, Göz Hastalıkları, Kadın Hastalıkları, Kulak-Burun-Boğaz…
Kısacası Sağlığa Dair Her Şey Özelleştirilerek Tekellerin Soygun ve Vurgun Aracına Dönüştürüldü!
Sağlık sistemi halkın soyulmasına, halkın yaşamı üzerinden sömürülmesine hizmet edecek şekilde düzenlenmiştir. Halkın sağlığı tekeller için en fazla kâr elde ettikleri sektörlerin başına geçmiştir.
Bugün, “yenidoğan çetesi” denilerek, birkaç hastane kapatılarak bütün sistem aklanmaya çalışılıyor. CHP İstanbul Milletvekili Turan Taşkın Özer, sadece yenidoğan üniteleri aracılığıyla SGK’nın yani halkın soyulmadığını, kalp-damar cerrahi, göz hastalıkları, kadın hastalıkları, kulak-burun-boğaz hastalıkları bölümlerinde de aynı sistemin işlediğini söyledi.
Turan Taşkın Özer, bir tutuklunun gönderdiği ihbar mektubuna göre, bebek ölümlerinin ve haksız kazanç elde etmek için hiç gereği yokken yapılan ameliyat sonrası ölümlerin, İstanbul dışında da; Antalya’da, Denizli’de de yaşandığını açıkladı. Bu davada yargılananlardan Hasan Basri Gökgün hiç gereği yokken 16 bin göz ameliyatı yapıldığını söyledi.
Sonuç Olarak;
1)“Yenidoğan çetesi” diye bir çete yoktur. Çete devletin ta kendisidir.
Faşist, mafya, çete devleti pislikleri ortaya saçıldıkça, pisliklerinin üstünü örtmek için bir “çete” üretip onun üzerinden kendini kamufle etmeye çalışmaktadır.
Çete, AKP faşizmidir.
2)Sağlık, en temel haktır. Sağlık parayla alınıp satılamaz.
Emperyalist ve kapitalist sistem tüm dünyada en temel haklardan birisi olan sağlık hakkını parayla alınıp satılan en kârlı ticari bir mal haline getirmiştir.
Yani söylendiği gibi sorun ne denetim sorunudur ne de sistemdeki açıklardır. Halkın sağlığı tekeller için kârlı bir sektör haline getirilmiştir.
3)Bu katliam, soygun, yağma düzenini kökten yıkmadan halkın hiçbir sorunu çözülemez. Pislik, çete devlettir. Pisliği devrim temizler.
Halk Okulu Dergisi, Sayı: 265