Emperyalizmin Ülkemizdeki Yağma ve Sömürüsüne, GATT ve GATS Saldırılarına, AKP Faşizminin OHAL’ine Karşı En Güçlü Barikat: Yüksel Direnişi (19. Bölüm)
YÜKSEL DİRENİŞÇİLERİ, KESK’TEN NASIL VE NEDEN TASFİYE EDİLDİ? (1)
16 Aralık 2018’de Soysuz Süleyman Soylu, TBMM Plan Bütçe Görüşmeleri sırasında İçişleri Bakanı sıfatıyla yaptığı konuşmada şöyle dedi:
“BAZI SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİNE, BAŞTA KESK OLMAK ÜZERE, DHKP-C ÇÖKMEYE ÇALIŞTI. YİNE BİZ MÜDAHALE ETTİK!”
Yüksel Direnişçilerinin üye oldukları sendikalardan, faşizme direndikleri için reformist KESK (Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu) yönetimi tarafından ihraç edildiklerini söylemiştik. Şimdi bu tavrın nedenlerini, devrime ve direnişlere neden bu denli düşman olduklarını ayrıntılandırmak istiyoruz.
Sendika; Fransızca bir kelime olup, işçilerin veya işverenlerin iş, kazanç, toplumsal ve kültürel konular bakımından çıkarlarını korumak ve daha da geliştirmek için aralarında kurdukları birlik anlamına gelir.
Sendikalar, kendiliğinden örgütlerdir. Bu ne demektir?
1700’lü yıllarda kapitalizmin gelişmeye başlamasıyla birlikte kölece koşullarda çalışan yüzlerce işçi, çalıştıkları koşullara karşı çıkmaya başlamıştır. Yani vahşi sömürü koşullarına artık dayanamayan işçiler, tepki göstermeye başlayarak “kendiliğinden sınıf” özelliği kazanmıştır.
Emekçilerin “kendisi için sınıf” olma bilincini kazanması ise 1848’de Karl Marks ve Friedrich Engels’in yayınladığı Komünist Manifesto sayesinde olmuştur. Ezen ile ezilen sınıflar arasındaki savaş, emekçi halklar için artık çok daha bilinebilir hale gelmiş ve sınıfsız-sömürüsüz bir düzen hayal olmaktan çıkmıştır. Halklar sınıf bilinci edinmiş, örgütlenmiş, hak ve özgürlükleri için mücadele eder hale gelmiştir. Emekçilerin talepleri artık sadece çalışma koşulları ile ilgili olmaktan çıkmış, iktidarı almak için savaşmış ve bağımsızlığını kazanarak kendini yönetir hale gelmiştir.
Halklar, bu değişim ve gelişim içindeyken sendikalarda ne olmuştur?
Emperyalistler, özellikle İkinci Paylaşım Savaşı’ndan sonra, emekçi halkları sınıf bilincinden uzaklaştırmak için ideolojik ve kültürel saldırılara özel bir önem vermiştir. Çünkü sendikalarda emekçiler devrimcileşmiş, bazı ülkelerde sendika liderleri elde silah vatanının bağımsızlığı, halkının özgürlüğü için savaşmıştır. Yani pazarlık aracısı olması istenen sendikalar nitelik değiştirmiştir ve bu emperyalistler için büyük bir tehlikedir.
Yeni sömürgecilikle birlikte emperyalizm vahşi yüzünü gizlemeye, yerli işbirlikçiler aracılığıyla sömürü düzenini sürdürmeye başlamıştır. Sendikalar açısından da önce UZLAŞTIRMA, sonra da İŞBİRLİKÇİLEŞTİRME sürecine hız vermiştir.
Sendikaların Amacı ve Misyonu Nedir?
Bunu somutlamak için, bugün ülkemizdeki sendika konfederasyonlarının durumuna bakalım. Ülkemizde uzun yıllar en büyük işçi sendikaları konfederasyonu olan ve adında “Devrimci” sıfatı taşıyan DİSK, Amerikan sendikacılığı yapmaktadır.
KESK, Sovyetler Birliği’nin yıkılmasının ardından reformist eğilimlerin güçlendiği, sosyalizmden sapmaların yaşandığı bir süreçte kurulmuştur.
DİSK, KESK, TMMOB, TTB, TBB gibi sendika ve meslek örgütleri; sadece DEVRİMCİ MÜCADELE YÜKSELDİĞİ süreçlerde varlık gösterebilmiş, kitleselleşebilmiştir.
Ne zaman ki devrimcilere yönelik katliamlar, operasyonlar, tutuklamalar yaşanmış; o zamanlarda da gerici yüzleri açığa çıkmış, burjuvazinin safında olduklarını gizleyemez hale gelmişlerdir. Bu, hep böyle olmuştur.
Kuruluşlarından itibaren sendikaların amacı;
-Sınıfsal çelişkileri yumuşatmak,
-Ezilen halkın patrona ve devlete yönelik kinini törpülemek
-Emperyalist sömürüyü derinleştirmek ve süreklileştirmek
-Tüm devrimci dinamikleri yok edip TAMAMEN düzeniçileştirmek!
Bu durum, emperyalist ülkelerde de yeni-sömürge ülkelerde de aynıdır. Fakat Anadolu topraklarında Kızıldere geleneği ve devrimci mücadele hem güçlü bir anti-emperyalist bilinç hem de hak alma bilinci yaratmıştır ki; “solcu” maskesini hep korumaya çalışmak zorunda kalmışlardır.
İşte Yüksel Direnişi, bu maskeyi indirmiş, işbirlikçi yüzlerini tüm halka göstermiştir.
Yüksel Direnişçilerine yönelik polis operasyonu yapılmış ve Nuriye Gülmen başta olmak üzere tüm direnişçiler gözaltındayken yapmıştı bu konuşmayı. Yani bir yandan da yargıya “bu teröristleri tutuklayın” talimatı vermiş, kendisini de KESK üzerinden meşrulaştırmaya çalışmıştı.
AKP’nin İçişleri Bakanı Soysuz Süleyman TBMM’de Plan Bütçe Görüşmeleri yapılırken, sözü DHKP-C’ye getirmiş ve “DHKP-C KESK’e çökmeye çalıştı, yine biz müdahale ettik” diyerek işbirlikçilerini ele vermişti.
Sendikalar artık düzenle uzlaşma sürecini atlayıp, emperyalizmin ve faşizmin açıktan işbirlikçiliğine terfi(!) etmişti.
ABD Emperyalizminin Direktifleriyle Yapılan Sendikacılık, Emekçilere ve Halka Düşmandır!
2016’dan yani OHAL ilanından bu yana, açlık-yoksulluk-yozlaştırma kısacası halkımızın yaşadığı zulüm katlanarak artarken, sendikalar ne yapıyor?
Sadece ILO ve ITUC’un önlerine koyduğu gündeme göre internetten açıklamalar yapıyor. “BM kriterleri”ni
savunuyor.
İkinci Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın ardından kurulan Birleşmiş Milletler (BM), ilk “uzmanlık kuruluşu” olarak Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) oluşturuluyor. Çalışana da işverene de “EŞİT MESAFEDE” durulduğu söyleniyor. ILO hem ezenle hem de ezilenlerle toplantılar yapıyor, aldığı kararlarla emperyalist sömürü için tüm dünya dikensiz gül bahçesi yapmaya çalışıyor. Emekçiler adına da o kanlı masalara sendika temsilcileri oturtuluyor.
Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC) ile dünyadaki tüm işçi ve memur konfederasyonlarını tek çatı altında topladı emperyalizm. 161 ülkeden 325 sendikanın bulunduğu ITUC’a Türkiye’den hangi sendikalar üye dersiniz?
- KESK
- DİSK
- HAK-İŞ
- TÜRK-İŞ
Yani emperyalizm sadece “sol” görünümlü sendikaları değil, devlet tarafından kurulan faşist sendikaları da “kapsamaktadır”. Bu durum emperyalizmin “karıştır-barıştır” politikasının ve ideolojisizleştirme saldırısının sonucudur.
KESK ve DİSK de onlarla aynı çatı altına girmekten rahatsız olmamakta, emperyalizmin güdümünde olmaktan gayet memnun durumdadır. Çünkü onlar emekçi halkın değil, emperyalizmin safındadır.
Ne yaparlarsa yapsınlar; ezen ile ezileni uzlaştıramayacaklar! Halkımızın direnme dinamiklerini yok edemeyecekler; çünkü Anadolu topraklarının her koşulda direnmeye ve savaşmaya devam eden devrimcileri var! Umut var!
Haftaya Yüksel Direnişi’ni ve sendikaları anlatmaya devam edeceğiz