Emperyalizm ve işbirlikçilerinin dünya halklarına karşı açtığı savaşta; işgallerin, sömürünün, katliamların, açlığın, işkencelerin, tecavüzlerin, haksız tutuklamaların, tecritin ve daha nice adaletsizliklerin olduğu bir dünyada, oluk oluk akan kan dünya halklarının kanıdır.
Bombaları, uçakları, orduları, envai çeşit silahları, polisleri, özel katliam birlikleri, ajanları, paralı katilleriyle emperyalistler; halkları korkutarak, sindirerek, kuşatarak, sürekli baskı altında tutup yozlaştırarak teslim alıyor. Tüm bu saldırılara rağmen teslim alamadığında ise açıktan soykırıma, işgallere başvuruyor.
Sömürülen halklar, egemenlere karşı savaşta; eşit koşullarda, aynı silah ve teçhizata sahip olmamıştır, olmayacaktır. Bugün de yüzlerce yıllık yönetme alışkanlığı, iktidarı elinde bulundurmanın avantajlarıyla fiziki güç, burjuvazinin elindedir. ANCAK SAVAŞTA ZAFERİ SAĞLAYAN, TARİHSEL VE SİYASAL HAKLILIKTIR!
Bu silah da hiç kuşkusuz, ezilen halkların elindedir. Ezenlere karşı savaşta, halkların yüzyıllardır kullandığı ve hiç tutukluluk yapmayan silahı BEDENİDİR! Can bedeli yürüttüğü direnişlerdir, FEDA ATEŞLERİDİR.
Feda, halkların savaştaki meşruluğunun ve savaşın muzafferi olacağının garantisidir.
25 Şubat günü bir ABD’li askerin, Filistin halkı için bedenini ateşe vererek yaptığı feda eylemiyle tüm dünya bu gerçeği bir kez daha gördü.
Vietnamlı Keşişlerden 19-22 Aralık’a,
23 Cepheli Feda Eylemcisinden
ABD Hava Kuvvetleri Askeri Aaron Bushnell’in
İsrail Büyükelçiliği Önündeki Feda Eylemi’ne
BU FEDA VE ZAFER BİZİM!
Dünya halkları için FEDA ne demektir?
Savaşın bilindik araçlarla sürdürülemediği koşullarda, yoldaki engelleri ortadan kaldırmak için halkların yarattığı en güzel silahtır! Fedanın kaldıracağı engelin ne olduğunu anlamakiçin nasıl bir dünyada yaşadığımıza ve ülkede savaştığımızabakmak gerekir. Emperyalizmin, siyonizmin vefaşist diktatörlüklerin halklara hangi silahlarla, hangiamaçlarla saldırdığına bakmak gerekir.
Karşımızda, iktidar deneyimiyle savaşan bir düşman var. Daha çok kâra hizmet eden bilimi, teknolojiyi, sermayeyi, sahip olduğu tüm güçleri; halklara karşı bir saldırı silahına çeviriyorlar. Bulundukları karargâhlarından bir tek butona basarak onlarca füzeyi, roketi, bombayı; düşman ilan ettikleri ülkelerin üzerine yağdırıyorlar, halkları katlediyorlar. İsrail siyonizmini maşa yaparak saldıran emperyalizmin, Filistin halkına yönelik saldırılarında; 7 Ekim 2023’ten bu yana 33 bin kadın, çocuk, genç, yaşlı, anne, baba demeden katledildi. 100 binden fazla Filistinli yaralandı, milyonlarcası evlerini terk etmek zorunda kaldı, yerlerinden sürüldü.
Uydu alıcılarıyla sokak sokak, ev ev gözetliyorlar, kameralarla adım adım izliyorlar. İsmini dahi telaffuz edemediğimiz tankları, uçakları, silahları, bombaları, patriotları, gece görüşlü hava araçlarıyla saldırıyorlar. Her gün televizyonlarda, gazetelerde, bunlarla güç gösterisi yapıyorlar. “Düşman” ilan ettikleri halkları, dünyanın dört bir yanında nokta atışlarıyla katlediyor, işkence uçaklarıyla kaçırıyor, katlediyorlar.
Silahların türleri, teknolojik boyutları değişse de bu adaletsiz savaş, bugüne özgü bir durum değildir. Sınıfların ortaya çıktığı köleci toplumdan bu yana savaş, ezen ile ezilen arasındaki savaştır. Başta da vurguladığımız gibi ezilen halklar, tarihin hiçbir döneminde düşmanı olan egemenlerden ne daha etkili bir silaha ne sayısal olarak fiziki güce ne de değdiği yerde canlı cansız her şeyi yok eden nükleer ve kimyasal silahlara sahip olmadı.
Bugün gerek bu silah gücünün varlığıyla yapılan güç gösterisi, gerekse de bunları halklar üzerinde kullanırken sadece “düşmanı imha etme” amacının olmaması, fedayı yaratan nedenlerin başında gelir. Emperyalizm esas olarak KORKUYU silah olarak kullanıyor.
Başta imparatorluğunu dünya halklarına kabul ettirmek isteyen ABD emperyalizmi olmak üzere tüm emperyalistler, İkinci Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın yenilgisinden bu yana aynı amaçla hareket ediyor: Bağımsızlık düşüncesini teslim almak, devrimleri umut olmaktan çıkarmak!
Gücünü tüm ahlaki, insani değerleri yerle bir ederek, pervasızca saldırarak gösteriyor halklara. Amaç emperyalizm karşısında halkları sindirmektir, susturmaktır, çaresiz bırakmaktır, bu düzene mahkûm olduğu yalanını kabul ettirmektir. Hakları için direnemez, iktidarı için savaşamaz hale getirmektir.
Tarih, sınıflar savaşımıdır ve halkların tarihi; krallara, beylere, tiranlara, padişahlara, emperyalizme karşı direnişlerle yazıldı. Nasıl bir cendere içinde olursa olsun, zulmün zorbalığın en boyutlu olduğu dönemlerde dahi kurtuluşu için savaşmaktan vazgeçmedi halklar.
Dünya tarihinde çok eskilere gitmeye gerek yok. Sadece geçtiğimiz yüzyıla baktığımızda dahi dünyanın dört bir yanında emperyalizme karşı bağımsızlığını kazanan halkları görürüz. Vietnam’da, Küba’da, Rusya’da, Gine’de, Bulgaristan’da, Çin’de… Çünkü savaşın kaderini tayin eden ana etken silahlar değil, onları kullananın haklılığının gücüdür.
Emperyalizmin, halkların elinden alamayacağı en güçlü silah ise tarihsel ve siyasal haklılıktır. Tarihsel olarak haklıyız; çünkü kapitalizmin gericiliğine karşı daha ileri bir üretim ve paylaşım sistemini savunuyoruz.
Siyasal olarak haklıyız; çünkü insanın insan tarafından sömürülmesine son vereceğiz. İşte bu silahlara sahip olan, adalete olan inançla savaşan halklar yenilmez.
Anadolu ihtilalinin yolunda, onlarca halk kahramanı bedenini ateşe vererek halklara saldırıların önünde barikat olarak durmuştur.
Özgür Tutsaklar emperyalizmin “ya düşünce değişikliği ya ölüm” saldırısını durdurmak, Büyük Orta Doğu Projesi’nin önünü Anadolu’dan kesmek için “Ya zafer ya ölüm!” diyerek ölüm orucu direnişine başladı. Direnişi bitirmek için gerçekleştirilen 19-22 Aralık Hapishaneler Katliamı’nı durdurmak, F Tipi tecrit hücrelerine boyun eğmeyeceklerini göstermek için Özgür Tutsaklar 23 kez bedenini ateşe vererek ölümsüzleşti.
Sekiz jandarma komando taburu, 37 bölük olmak üzere 8335 askere, kimyasal bombalara, kurşunlara, iş makinalarına karşı bedenlerini tutuşturarak, bir feda kuşağı yarattılar. Devrimciliği yeniden tanımladılar.
ABD’yi de NATO’yu da oligarşiyi de alev topu bedenleriyle yendi Cepheliler! Halklara yönelik tecrit saldırısına karşı 23 feda eylemcisi, hem daha çok yoldaşının katledilmesinin önüne geçti hem de emperyalizmin saldırılarına set oldular.
‘’Yaşama bağlılığımız ne kadar büyükse, feda ruhumuz da o kadar büyük oluyor” diyen feda eylemcileri, devrimciliğin fedakârlık değil bir zorunluluk olduğu bilinciyle hareket etmiş, “bir canım var feda olsun halkıma” diyerek feda etmişlerdir kendilerini.
Yeni nesillere de emperyalizme karşı can bedeli savaşarak kazanılacağını göstererek inanç ve umut aşıladılar.
Bedenlerini cayır cayır yakarak emperyalizmin Yeni Dünya Düzeni’ni parçalayan, burjuvazinin bireyci kültürünü alt eden, “hiçbir şey uğrunda ölmeye değmez” pespayeliğini yok eden 23 Cepheli, Anadolu ve dünya halklarının onurudur.
Onların adlarını anmak bile onurdur. İşte sosyalizm inancıyla zafere koşan 23 feda şehidi:
Ahmet İbili, Aşur Korkmaz, Berrin Bıçkılar, Eyüp Samur, Fırat Tavuk, Fidan Kalsen, Hasan Güngörmez, Halil Önder, Yasemin Cancı, İrfan Ortakçı, Muharrem Karademir, Bekir Baturu, Hüseyin Çukurluöz, Günay Öğrener, İbrahim Erler, Murat Özdemir, Kazım Gülbağ, Nail Çavuş, Sergül Albayrak, Selma Kubat, Ali Koç, Faruk Kadıoğlu, Serdar Demirel.
Büyük Direniş’in feda şehitlerinden 24 yıl sonra, bir kez daha fedayla sarsıldı bilinçler ve yürekler. Halklar Washington’dan duydu Gazze’nin sesini. Aaron Bushnell, ABD Hava Kuvvetleri’ne mensup bir askerdi. Washington İsrail Büyükelçiliği önünde kendini yakarak Gazze’deki katliamı protesto etti. Alevler içindeki bedeniyle son nefesine kadar “FİLİSTİN’E ÖZGÜRLÜK” diye haykırdı. ABD emperyalizminin suçlarına alet olmayı reddetti ve en güçlü şekilde katliamın gerçek sorumlularını gözler önüne serdi. Bu onurlu fedasıyla tüm dünya halklarına gösterdi ki direnişin önü kesilemez. Tüm yollar tıkanmış görünse de direnişin ve zaferin bir yolu mutlaka vardır. Tarihin yasasıdır; baskının olduğu yerde direniş, düşmanın olduğu yerde çatışma kaçınılmazdır.
Tıpkı 11 Haziran 1963’te Thich Quang Duc adlı bir keşiş, Vietnam’ın ABD işbirlikçiliğini ve Vietnam halkına karşı baskıyı protesto etmek için bedenini ateşe vermesi gibi.
Bağımsızlık, özgürlük, adalet için savaşanlar hep kazanmıştır. Zulme teslim olmayanlar, ölseler de asla yenilmemiştir.
Bu nedenle herkes teslim olsa da tüm dünyada bir başımıza kalacağımızı bilsek de emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı fedayı kuşanıp en önde vatanımızın bağımsızlığı, halkımızın özgürlüğü için yeni direniş ve zafer destanları yazmaya devam edeceğiz.
Tarih önünde bizi yenilmez kılan inancımızla yürüyoruz, en önde ve hiç durmadan.
Marksist-Leninist ideolojiden milim sapmadan, şehitlerimizin gösterdiği yolda yürümeye devam edeceğiz. Şehitlerimize ve halklarımıza devrim sözümüzü yerine getireceğiz.
Bir kez daha haykırıyoruz; sevdanıza ant olsun ki, insanın insan tarafından sömürüsüne, emperyalist işgallere, faşizmin zulmüne son verecek, Anadolu ihtilalini gerçekleştirerek dünyayı bir kez de kendi topraklarımızdan sarsacağız!
FEDA İLE YANMAK
Adı Aaron Bushnell
Eğer varsa zulüm
Eğer yakıyorsa bir ABD Hava Üssü Askeri kendisini
Düşün ki, adaletsizlik ne kadar büyüktür.
Dünya halklarının çektiği acıyı duyuyorsa yüreğinde çekiyorsa Filistinli halkların acısını,
“Filistin’e Özgürlük” diye bedenini ateşe veriyorsa,
Savaşın ve zaferin ancak ve ancak kan ile geleceğini biliyor
Hesap sormanın ne kadar doğru ve haklı olduğu gösteriyor demektir.
Thich Quang Duc Aaron Bushnell
Biz ezilen sömürülen dünya halkları yanmanın,
yakılmanın, bombalanmanın, kanımızın akmasını biliriz.
Ama bir de Aaron Bushnelllerin kendini yakması,
Adaletsizliğin, katliamın, sömürünün, talanın ne denli büyük olduğunu
Bir kez daha anlatıyor bizlere.
Biz yanmanın ne olduğunu iyi biliriz
Ve yahut yakılmanın
Hem de Alman tanklarına karşı
Mikhail Panikakhalardan biliriz.
Vatanını savunmak böyle bir acıyı gerektiriyorsa,
Yanmak hem de bedeninin eriyeceğini bile isteye yanmak;
inanç ister
İnançta kararlılık ister
Halk ve vatan uğruna feda ister
Sevgi ile emek ister.
Fedayı bilenlerin soyu, tarihe adını yazdırıyor.
Umudu bedeninde alev topuna çevirip
vatanı savunanlar,
Abir’in gözyaşında öfkesini bileyenler,
Bedeninde ateş tutmaz.
Katledilen halkların acısında akan kanı görenlerin,
Bedeninde ateş tutmaz.
Yanan bedeni değil
Yanan teni değil
Biliyoruz öfkemizin dur durağı olmayacak,
adalet yerinin bulmayınca
Ve biliyoruz
kinimizi biledik çıktık yola
karşımızda tankları ve üstün düzeyde hiper teknolojik
silahları ile
kana susamışların katil orduları.
Ellerimizde taş, çakmak, benzin,
bir de en yücesinden yenilmez halkların onuru.
Ellerimizde emek, alın teri
ve yenilmezlerin adaleti, bağımsızlığımızın inancı.
Anadolu halkları bilir
feda ile kendini yakanların eylemindeki cüreti.
Kahramanlıklarla büyüyen halk çocukları
bilir düşmana öfkeyi.
“Neslime armağanımdır” diyen Kahraman olur
Anadolu halkları
Aşur gibi alev olup tüm sıcaklığı ile eritir
sessiz hücrenin demir kapılarını.
Aştılar duvarları
Yıktılar zulmün kalelerini
Zaferin yenilmezliğini yaratan Büyük Direniş’i
bir adım daha ileri taşımanın onuru
ve başka yoldaşlarım ölmesin diyenlerin soyu.
İki yoldaş
iki kahraman
tek destan
ve efsaneler yazmak için
sakin, rahat ve dingin hazırladılar fedalarını.
Birbirlerine son kez sarılmayı
ve yanarken tek bir “ah” etmeyen
inanç, kararlılık ve sabır ile yanan bedenler
Asıl acıyı dünya halklarının sömürüsünden çeken
Hüseyin Çukurluöz ve Bekir Baturu oldu.
Zalim Dehaklara karşı
Newroz ateşi ile yanan Cengiz Soydaş benim adım.
Fidan Kalsen olduk barikatta,
siper ettik canımızı yoldaşlarımız için.
Benim adım Komutan Ahmet İbili.
Hayatımda tek bir yalanım ve hilem oldu yoldaşlarıma;
o da feda çekilişi yaparken.
Bizim “ben”imiz Bayrampaşa’da yakılan
altı kadın yoldaşımız,
bedeni tanınmayan Seyhan Doğanlarla
Ümraniye’de, Ceyhan’da yandı Anadolu’nun
dört bir yanında feda ateşleri.
Anadolu köylerinde yakılan evlerde yandı
Artık acı değil hesap sormanın
ant içmenin ve kavgada meşru savaşımızın
düşmana acımasızlığı olacak yüreğimizde.
Düşman karşısında unutmayacağız,
halkların bağrından çıkan en yiğit fedaları.
Vietnamlı keşişlerin vatan uğruna bedenini
ateş eyleyişini
Acısını yüreğimizin taa orta yerinde hissediyoruz,
bileyliyoruz öfkemizi düşmana
bedenini ateş eyleyen feda savaşçıları gibi.
Unutmayacağız geleceğe olan umudumuzu
Umudumuzdaki öfkeyi
Öfkemizdeki adaleti unutmayacağız
Unutmayacak ve unutturmayacağız
yanan bedenlerimizi
Sömürülen halklarımız
yağmalanan topraklarımız
katledilen yoldaşlarımız
Hesap sorma sözümüz.
Yakılıp kavrulan bedenlerimizi
Unutmadık Unutturmayacağız
Savaşacağız Kazanacağız!
(Halk Okulu, Sayı 230)