İŞKENCE NEDİR?
İşkence TDK sözlüğünde şöyle tanımlanmaktadır; “Bir kimseye maddi veya manevi olarak yapılan aşırı eziyet” ve “Düşüncelerini öğrenmek amacıyla birine uygulanan eziyet.”
TCK Madde 94’te ise işkence ile ilgili şu belirlemede bulunulur; “Bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışları gerçekleştiren kamu görevlisi hakkında üç yıldan on iki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.”
TCK’nın 95. Maddesi’ne göre de; “İşkence fiilleri mağdurun; duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına, konuşmasında sürekli zorluğa, yüzünde sabit ize, yaşamını tehlikeye sokan bir duruma neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, yarı oranında artırılır.”
Emperyalizm ve faşizmin halka karşı savaştaki temel politikasıdır işkence. Bugün bu politika en vahşi biçimiyle AKP iktidarı tarafından uygulanmaktadır. AKP polisi Halk Cephelilere yönelik her gözaltıyı bir işkenceye çevirmiştir. Gözaltına aldığı devrimcileri devrimcilikten vazgeçirmek için kaburgalarını, bellerini, kollarını, elmacık kemiklerini işkenceyle kırdı. Saçlarını kökünden yoldu.
İşkence; AKP faşizminin devrimcileri yıldırma, teslim alma politikasıdır. Bu politika faşist AKP’nin çaresizliğinin ürünüdür. Çaresizdir çünkü; faşizmin her türlü saldırısına rağmen ülkemiz topraklarında devrimcilik yok edilememiş, bağımsızlık savaşı bitirilememiştir.
Faşizm bunun hazımsızlığıyla saldırıyor Halk Cephelilere. Çünkü yola getiremedikleri, teslim alamadıkları, uzlaştıramadıkları yalnızca Halk Cepheliler var. Yapılan işkenceler, kırılan kemikler, yolunan saçlar bunun içindir.
İşkenceyi Kabul Etmeyeceğiz, Direnecek ve Teşhir Edeceğiz!
İşkenceler Bizi Teslim Alamaz!
“Düşmandır, düşmanlığını yapıyor” demeyecek, işkenceyi asla kabul etmeyeceğiz, direnecek ve teşhir edeceğiz. İşkence sadece fiziki saldırı değil aynı zamanda ideolojik olarak teslim alma politikasıdır ve bu politikayı boşa çıkarmanın yolu da karşı politika üretmektir.
Bizim politikamızsa baskılara ve işkenceye teslim olmamak, faşizmin saldırılarına direnmek ve teşhir etmektir.
Halka, neden işkence yaptıklarını anlatacağız. Kadınlara, çocuklara, yaşlılara işkenceyi anlatacağız.
Gözaltılarla, işkencelerle, tutuklamalarla, onlarca yıllara varan hapisliklerle, tecrit ve kuyu tipi hapishanelerle devrimciliği bitiremediklerini anlatacağız.
Cephenin köklerinin Anadolu topraklarında, halkın bağrında çok derinlerde olduğunu anlatacağız.
Cephe var oldukça devrimciliği bitiremeyeceklerini anlatacağız.
İşkenceyi teşhir ederek mücadeleye daha sıkı sarılacağız.
Faşizm devrimci politika karşısında zayıf, güçsüz ve çaresizdir.
Faşizm işkenceyle bu çaresizliğini ve güçsüzlüğünü kapatmaya çalışıyor.
Çünkü faşizmin halkı ikna edecek ideolojik gücü yoktur. Faşizm halka karşıdır, halktan yana bir politika üretemez. Esas zayıflığı da buradan gelir.
Halka verebileceği bir şey yoktur, halkın da faşizmden bekleyebileceği bir şey yoktur. Devrimci politika ise halkın sorunlarını çözebilecek tek politikadır.
Bugün devrimciler, ellerinde hiçbir iktidar olanağı yokken bile, çok kısıtlı imkanlarla devletin çözemediği sorunları çözebileceğini göstermiştir halka. Bunu gören faşizm devrimcilere daha fazla saldırarak, devrimci politika ile halkın buluşmasının önüne geçmeye çalışıyor.
Tek tek kurumları defalarca bastılar, baskınlar yapmaya devam ediyorlar.
Bütün alanlardan devrimcileri tutukladılar, tutuklamaya devam ediyorlar.
İtirafçılarla komplolar kurdular, itirafçılardan medet ummaya devam ediyorlar.
Halkın devrimcileşmesinden korkuyorlar.
Devrimci politikanın halkla birleşmesinden korkuyorlar.
Çünkü HALKLA BİRLEŞEN DEVRİMCİ POLİTİKANIN FAŞİZMİN İKTİDARINI YERLE BİR EDECEK GÜCE ULAŞACAĞINI BİLİYORLAR.
Çünkü DEVRİMCİ ŞİDDETLE HALKIN BULUŞTUĞU YERDE, DEVRİMİN BAŞLAYACAĞINI BİLİYORLAR. Çaresizlikleri de bunun sonucudur.
Ara sokaklarda zırhlı araçlarla GBT kontrolleri yapıyorlar. Gecekonduların ara sokaklarına kadar girmeleri devrimden korkularının ürünüdür. Neredeyse halkın evlerinin içine girerek GBT yapacaklar.
Çünkü herkesten, her şeyden korkuyorlar. Hangi evin devrimi başlatacağını, hangi sokağın devrimi başlatacağını bilmemenin korkusuyla saldırıyor faşizm. Ancak ara sokaklarda GBT kontrolleri yaparak da devrimci politikanın halkla buluşmasını engelleyemeyecekler.
Çünkü devrim hiçbir sokağa, eve hapsedilemeyecek kadar güçlü bir tarihsel haklılık ve zorunluluğun ürünüdür. Ve halkın yaratıcılığının sınırı yoktur. Her baskı, her saldırı karşısında yeni ve daha ileri yöntemler bulacaktır.
Bir devrimci gözaltında yaşadıklarını “(…) döverek gözaltına aldılar. (…) yolda beni minibüse yatırdı ve copla vurup ‘yaşasın Türk ordusu yaşasın Türk polisi diye bağır!’ dediler” şeklinde anlatıyor.
Faşist AKP’nin işkenceci polisi zorla “Yaşasın Türk askeri”, “Yaşasın Türk polisi” dedirttirmeye çalışıyor.Bunun iki amacı vardır. Birincisi gözaltına aldığıdevrimcinin iradesini kırmaya çalışmak, ikinci olarak dakimse gönlüyle faşizmin polisine ve ordusuna “yaşasın” demediğinden bunu zorla söyletmeye çalışmak. Polisinişkenceyle “Yaşasın Türk askeri”, “Yaşasın Türk polisi” dedirttirmeye çalışması faşistliğini gösterir, halkdüşmanlığını gösterir.
Şili’de Allende iktidarını yıkmak için darbe yapan emperyalizmin işbirlikçisi faşist Şili ordusu “Kahrolsun Halk” diye slogan atıyordu. Bu kafa aynı faşist kafa yapısıdır. Aynı halk düşmanı mantıktır.
Türkiye Ordusu Halkın Değil, NATO’nun Ordusudur
Faşizmin yöneticileri her fırsatta “NATO’nun en büyük ikinci ordusuna sahibiz” açıklamaları yapıyorlar.Bunun nedeni bu ordunun NATO ordusu olması yaniemperyalizmin çıkarlarına göre biçimlendirilmişolmasıdır. Ordu gibi polis de emperyalizmin çıkarlarınagöre örgütlenmiştir. Polis ve MİT şefleri Pentagon’danCIA şeflerinden eğitimler almışlardır. Bütün dünyada yeni sömürgelerinin ordu ve polis teşkilatları aynı emperyalizmin işbirlikçisi karakterlere sahiptir. Bu nedenle tüm bu ordular ve polisler işkencecidir. Halk düşmanıdırlar.
Devrimcinin İdealleri, Tarihsel Görevleri, Halk ve Vatan Sevgisi Karşısında
İşkencecilerde, İşkence de Güçsüzdür
İşkenceyle Devrimciler Teslim Alınamaz!
Faşizm, işkenceyle devrimcileri teslim alarak halkta korku yaratmayı hedefliyor. İşkenceyle kişiye fiziki acı vererek ve psikolojik baskı yaparak, kişinin iradesini teslim almak amaçlanır. Burada iradesi teslim alınan kişinin işbirlikçileşmesi, ajanlaşması ya da çeşitli bilgileri polise vermesi, yoldaşlarına halkına, davasına, onuruna ihanet etmesi istenir.
Bu yanıyla bir onursuzlaştırma ve kişiliksizleştirme politikasıdır işkence. Ancak bu politika, halkına ve vatanına sonsuz bir sevgi duyan, yoldaşlarına ve örgütüne bağlı, kendi onuruna ve şerefine saygı duyan devrimci karşısında sonuçsuz bir politikadır.
Emperyalizm ve faşizm on yıllardır halklara karşı işkence yöntemlerini kullanmaya devam ediyor. Ancak halkların ne isyanlarına ne başkaldırılarına ne silahlı savaşımlarına son vermeyi başaramadılar.
Çünkü; açlık, yoksulluk ve onursuzlukla yaşam dayatması, her türlü işkenceden daha büyük bir acıdır.
Çocuklarını doyuramamak, her gün onların aç gözlerinin içine bakmak, her gün çocuğuna “yok” demek işkenceden daha büyük bir acıdır.
Ailelerin yoksulluktan kaynaklı toplu intiharları çok daha büyük bir acıdır. Bu nedenle emperyalizm ve işbirlikçileri işkence politikasıyla halkları teslim almayı, bağımsızlık ve sosyalizm savaşımlarını bitirmeyi başaramamıştır. Ancak işkenceden de vazgeçmemişlerdir. İşte çaresizlikleri de buradadır. İstedikleri sonucu yaratmamasına rağmen bu politikayı devam ettirmekten başka çıkar yolları da yoktur.
İşkencenin amacı devrimci politikanın halkla buluşmasını engellemektir, biz halka daha çok gideceğiz!
Halk Cephelilere işkence yaparak, kemiklerini kırarak devrim mücadelesini boğamayacaklar!
Devrimci politikanın halka ulaşmasını engelleyemeyecekler.
İşkenceyi meşru görmeyecek, işkenceye teslim olmayacağız!
İşkenceye direnecek ve teşhir edeceğiz!
*
YÜKSEL’DE DİRENİŞ VE FAŞİZMİN İŞKENCESİ!
OHAL’in yarattığı keyfilik ile bir gece yayınlanan Kanun Hükmünde Kararnamelerle işinden atılan, açlığa mahkûm edilen devrimci demokrat kamu emekçileri; bu saldırıya karşı, 9 Kasım 2016’da Ankara Yüksel Caddesi İnsan Hakları Anıtı önünde işleri ve ekmekleri için direnmeye başladılar.
Her gün anayasal haklarını kullanarak basın açıklaması yaptılar ve 2017 yılının Kasım ayından itibaren günde iki kez gözaltına alındılar. Her gün canları pahasına işlerini istediler.
- 9 Kasım 2016’da başlayan direnişte 600’e yakın yakalama ya da gözaltı işlemi, 200’den fazla sürme işlemi yapıldı.
- Direnişçilere hedef gözetilerek plastik mermi sıkıldı, gaz bombası atıldı.
- Doğrudan yüzlerine, gözlerine ve ağızlarının içine biber gazı sıkıldı.
- Kolları ters çevrildi, arkadan büküldü. El bileklerine ters kelepçe takıldı.
- Yüksel Direnişçisi Nuriye Gülmen’in burnu, Yüksel Direnişi’ne desteğe gelen Z. Danacı’nın ve direnişçi Veli Saçılık’ın kolu, destekçiler Hakan Keskin’in ayağı, Turgut Türksoy’un ve Cengiz Uğurlu’nun kaburgası kırıldı.
- Yüksel Direnişçisi Nazan Bozkurt, destekçiler Gülnaz Bozkurt, Merve İnanç ve Bilge Yılmaz’ın saçları köklerinden koparıldı.
- 75 yaşındaki destekçileri Perihan Pulat’a kalkanla vuruldu. Bir başka eylemde kenarda duran Perihan Pulat bir polis tarafından belinden kaldırılıp yere atıldı. Perihan Pulat’ın yüzü tanınmayacak hale geldi. Bir gözü tamamen kapandı ve gözünde görme kaybı meydana geldi.
Faşizmin AKP’li İçişleri Bakanı Soysuz Süleyman Soylu İşkenceyi Savundu:
“Yasa dışı eylem yapıp direnirseniz, uyarılardan sonra “KARGATULUMBA” gözaltına alınırsınız. Eğer taciz varsa üzerine ilk biz gideriz! Hayat kendi gibi düşünmeyenleri tavizle geçenlerin ‘BABASI FETÖ’DEN İHRAÇ, KARDEŞİ DHKP-C’Lİ PROJE KADIN’ ÜZERİNDEN POLİSİ EZMESİNE MÜSAADE ETMEYİZ!
*
Grup Yorum Emekçisi Bergün Varan’a İşkence Yapan Polis Esra Çimen:
“IŞIKLAR KAPATILSIN EĞLENCE BAŞLASIN!”
Grup Yorum Emekçisi Dilan Poyraz: “Polislerden Birinin ‘Işıklar Kapatılsın Eğlence Başlasın” Dediğini Duydum. Işıkları Kapattılar ve Bizi Uzun Süre Darp Ettiler. Benim de Saçımı Çektiler Ama Bergün’ün Saçının Yolunmasına Anbean Şahit Oldum. Sanık Polis, Bergün’ün Saçlarını Tutam Tutam Kopardı. Bunu Yaparken Tuhaf Tuhaf Kahkahalar Attı, Dans Etti, Kopardığı Saçları Yere Atıp Ayağıyla Oynadı. Bergün’ün Kafasının Önü Tamamen Kel Kalınca Koltuğun Arkasına Geçip ‘Şimdi de Buraya Bakalım’ Dedi. Ufak Tutamlar Halinde Çeke Çeke Tamamen Kel Bıraktı O Kısmı!
Halk Okulu Dergisi, Sayı 264