1) Savaş Nedir?
“Savaş politikaların başka araçlarla sürdürülmesidir.” (Clausewitz)
“Savaş siyasetin devamıdır. Bu anlamda savaş siyasettir ve savaşın kendisi siyasi bir eylemdir, eski zamanlardan bu yana siyasi nitelik taşımayan tek bir savaş görülmemiştir.” (Mao)
Clausewitz’in dediği biçimiyle “savaş, çok daha büyük çapta olmak üzere, düellodan başka bir şey değildir. Bir savaşı oluşturan sayısız kişisel düelloları tek bir kavram içinde toplamak istersek, iki güreşçiyi düşünmemiz uygun olur. Her biri fizik gücü sayesinde, diğerini iradesine boyun eğdirmeye çalışır; en yakın amacı hasmını alt etmek, yıkmak, böylece tüm direnişini yok etmektir. Savaş, hasmı irademizi yerine getirmeye zorlayan bir şiddet hareketidir.”
Tarih boyunca yaşanan tüm savaşlarda politik bir nitelik vardır. Hangi görünümde yapılıyor olursa olsun tüm savaşlar temelde sınıf savaşıdır. “Bölgesel savaşlar”, “dünya savaşları”, “din savaşları”, “mezhep savaşları” olarak adlandırılan tüm savaşlar, sınıfsal çelişkilerin, iktidar kavgalarının doğrudan veya dolaylı sonucu olarak ortaya çıkmıştır.
2) Kaç Türlü Savaş Vardır Ve Temsilcileri Kimlerdir?
Marksist-Leninistler savaşları ikiye ayırır: Haklı savaşlar, haksız savaşlar. Bu ayrım yapılmadan hiçbir savaş doğru değerlendirilemez. Doğru değerlendirilemeyen bir savaş karşısında yer alınacak saf da doğru olmayacaktır.
Var olan savaş karşısında; “Savaş kimler arasında veriliyor? Savaşı hangi politikalar yönlendiriyor? Savaş kimin çıkarına hizmet ediyor? Emperyalistlerin yürüttüğü bir savaş mı, sömürülen halkların emperyalistlere karşı kurtuluşu için verilen bir savaş mı? Sömürücü azınlığın sömürüsünü sürdürmek için yürüttüğü bir savaş mı, yoksa sömürülen halkların kendi iktidarı için yürüttüğü devrimci bir savaş mı?” sorularını sormalıyız. İşte bu sorular bizi doğru bir değerlendirmeye götürecektir.
“Sosyalistler, halklar arasındaki savaşları, her zaman barbarca ve insanlıktan uzak bularak mahkum etmişlerdir. Ancak bizim savaşa karşı tutumumuz,(barışı destekleyip savunan) burjuva pasifistlerden de, anarşistlerden de temelde ayrılır. Biz, savaş ile bir ülkedeki sınıf mücadelesi arasındaki kaçınılmaz bağı gördüğümüz için onlardan farklıyız; biz sınıflar ortadan kalkıp sosyalizm kurulmadıkça savaşların ortadan kalkmayacağını biliyoruz; biz ayrıca iç savaşları, yani ezilen sınıfın ezen sınıfa, kölenin köle sahibine, serfin toprak beyine ve işçilerin burjuvaziye karşı verdiği savaşları tamamen ilerici ve zorunlu kabul ettiğimiz için de onlardan ayrılıyoruz” diyen Lenin bu noktada ve savaşlara nasıl bakılması gerektiğini çok net ifade ediyor.
Dün olduğu gibi bugün de “haklı savaşlar” dediğimiz savaşlar sömürülen halkların emperyalistlere ve işbirlikçilerine karşı verdiği devrimci savaşlardır ve sömürülen halkları temsil eder. “Haksız savaşlar”ı ise emperyalistler ve işbirlikçileri temsil eder. İlerici her savaş haklıdır ve ilerlemeye engel olan her savaş haksızdır.
3) Emperyalist Savaşların Özü Nedir?
Emperyalistler yaşadıkları pazar sorunu nedeniyle savaşlara girerler. Emperyalizmin yönetememe krizi süreklidir. Sürekli bir bunalım halindedir. Bu da sürekli bir pazar ihtiyacını doğurur. Emperyalistler tekeller için yeni pazarlar elde etmek ve mevcut pazarları koruyabilmek için savaşır. Savaş, emperyalizmin doğası gereğidir.
Emperyalistler iki nedenden ötürü savaşır. Birincisi; halkları köleleştirmek, sömürgeleştirmek ve sömürgelerini korumak için. İkincisi; kendi aralarında pazar paylaşımı için bölgesel veya dünya çapında savaşır.
Sömürü ve emperyalist tekellerin çıkarları için halklara karşı savaşmak, tüm emperyalistlerin ortak niteliğidir.
“Karışıklıklar çıkarmak, yenilgiye uğramak, yeniden karışıklıklar çıkarmak, yeniden yenilgiye uğramak ve onların yok olmalarına kadar hep böyle davranmak, halkların davasına karşı emperyalistlerin ve dünyadaki bütün gericilerin mantığı işte budur ve onlar hiçbir zaman da bu mantıktan ayrılmayacaklardır. (…)
Savaşmak, başarısızlığa uğramak, yeniden savaşmak, zafere ulaşana kadar böyle davranmak, işte halkların mantığı budur, halk da hiçbir zaman bu mantıktan ayrılmayacaktır.” (Mao)
4) 1. Ve 2. Paylaşım Savaşlarının Nedenleri Ve Sonuçları Nelerdir?
Tekelci kapitalizm, elinde biriken sermayeyi akıtacak yeni pazarlar bulmak zorundadır. Sermayesini işletemezse kar elde edemez. Bu da kapitalizmin krizi demektir. Yaşadığı krizi çözememek emperyalizmin sonu demektir. 1. Emperyalist Paylaşım Savaşı işte bu nedenle ve bu koşullarda çıkarılmıştır. Burjuvazinin anlattığı gibi 1. Dünya Savaşı değildir. Bu savaş emperyalistler arası dünyanın yeniden paylaşılması savaşıdır. 1. Emperyalist Paylaşım Savaşı 1914-1918 yılları arasında olmuştur. Bu savaşta 70 milyon kişi silah altına alındı. Savaşta 10 milyon insan öldü. 20 milyondan fazla insan sakat kaldı. Emperyalist tekeller, alabildiğine büyüyüp güçlendiler.
Emperyalistler 1920’lerin sonlarında o güne kadar yaşadığı krizlerin en büyüklerinden birini yaşamaya başladı, krizin derinleşmesiyle emperyalist ekonomiler sarsıldı, işsizlik, yoksulluk çığ gibi büyüdü. Bunalım her geçen gün şiddetleniyordu. Krizlerin süreklileşmesi, halkların memnuniyetsizliğini büyütüyor ve işçi sınıfının mücadelesi, halk hareketleri gelişiyordu. Burjuvazi hem işçi sınıfının mücadelesi hem de yaşadığı krize karşılık faşizm silahını öne sürdü. Ve İtalya, Almanya ve Japonya’da faşizmi iktidar yaptı. Faşizmin iktidar olmasıyla silahlanma daha da arttırıldı. Ve 2. Paylaşım Savaşı için hazırlıklar hızlandırıldı. Almanya, İtalya ve Japonya’nın bir taraf olarak başlattıkları 2. Paylaşım Savaşı 1939-1945 yılları arasında olmuştur. Bu savaşta 24’ü Sovyet halkı olmak üzere 54 milyon insan öldü, 35 milyon insan sakat kaldı.
Her iki paylaşım savaşı da emperyalistlerin bunalımlarını ortadan kaldırmamıştır. Aksine savaşlar sonrası peş peşe birçok ülkede Demokratik Halk İktidarları kuruldu. Emperyalistler pazar alanlarının büyük bir bölümünü yitirmiş oldular.
Ve bugün emperyalizm 3. bunalım dönemini yaşamaktadır.
5) Emperyalizm Halka Karşı Ne Tür Savaşlar Yürütür?
1900’lerin başında var olan emperyalizm ile ezilen dünya halkları arasındaki çelişki her geçen gün derinleşti. Var olan bu çelişkiyi halklar kendi çıkarları doğrultusunda çözmesin diye emperyalizm her türlü yolu, yöntemi denedi. Ekonomik, askeri, politik, ideolojik, psikolojik her alanda saldırılarını arttırarak bugünlere geldi.
Emperyalizm, belli kurgularla uyguladığı zorbalığı, kendini halkın gözünde haklı gösterecek yöntemler geliştirirken, bağımlı halklar üstünde de zihinsel, ideolojik egemenlik kurmaya yönelir. Zihinsel anlamda bir egemenlik yaratamadığı sürece emperyalizmin sıradan ve meşru hale gelmesi mümkün değildir.
Emperyalizm açısından sorun yalnızca askeri ekonomik zoru uygulamak değildir. İdeolojik, politik olarak ve psikolojik savaş yöntemleriyle daha etkili olacağını bilmektedir. Ve bu nedenle de askeri yöntem dışında ideolojik, psikolojik savaş yöntemlerini de uygulamaktadır.
6) Psikolojik Savaş Nedir? Emperyalizm Böyle Bir Savaşı Neden Yürütür?
Psikolojik savaş; “Bir ulusun, savaş haricinde, propaganda ve etkinliklerden planlı bir şekilde yararlanarak, yabancı grupların görüşlerini, tavırlarını, duygu ve davranışlarını kendi ulusal amaçları doğrultusunda etkilemeyi amaçlayan düşünce ve bilgileri iletmesidir.” (Parayı Verdi Düdüğü Çaldı)
Emperyalizmin uyguladığı psikolojik savaşın hedefleri şunlardır:
1) Halkların örgütlerini, isyan geleneklerini, direniş ruhlarını, inançlarını, kültürlerini yok etmek.
2) Var olan örgütlenmeler arasında, taraflar arasında anlaşmazlıklar yaratmak.
3) Halkta moral bozukluğu yaratmak.
4) Halkları yalnızlaştırmak, devrimcilere desteğin önüne geçmek.
5) Kitlelerde bilinç bulanıklığı yaratmak.
6) Gerçekleri yalanlarla karıştırarak çarpıtmak.
Psikolojik savaş emperyalistler açısından maliyeti en düşük olan savaş yöntemidir. Aynı zamanda kendi sömürücü, katliamcı yüzünü en iyi gizleyebildiği savaş yöntemidir.
Emperyalizm, moral değerlerini, umudunu kaybetmiş, sinmiş, kültürel yozlaşmaya ve bozulmaya uğramış bir toplum yaratmaya çalışır. Ancak böyle bir toplum, emperyalizmin, onun işbirlikçilerinin vahşice sömürüsüne boyun eğer. Bundan dolayı emperyalizm ideolojik ve psikolojik saldırı araçlarını çıkarmış ve kullanmıştır.
7) “Her Türlü Savaşa Hayır” Doğru Bir Söylem Midir?
“Her türlü şiddete”, “her türlü savaşa”, “her türlü silahlanmaya” karşı çıkanlar sınıfsal bakış açısını kaybedenlerdir. Bu biçimiyle bir savaş karşıtlığı yapmak emperyalizmin sömürü ve talanının devamını istemek anlamını taşır. Sömürü varsa savaşın nesnel koşulları da vardır. Dünyada emperyalistler var olduğu sürece savaşlar bitmez.
“Her türlü savaşa hayır” sözünü burjuvazinin sözcüleri kullanır. Burjuvazi haklı haksız savaş ayrımını hep örtbas etmeye çalışır. Bunun için de “savaş karşıtı”ymış gibi kendini gösterir. Burjuvazi bütün savaşların kötü olduğunu beyinlere yerleştirmeye çalışır. Fakat dünya tarihinde en büyük, en kanlı savaşların yaratıcısı kendisidir. Emperyalizm doğası gereği başından beri silahlıdır ve varlığını korumak için her dönem silahlarına sarılmıştır. “Her türlü savaşa” karşı olmanın propagandasını yapmak tam tersine savaşların devamına hizmet etmektir. Bu nedenle “her türlü savaşa hayır” değil “emperyalist savaşlara hayır” demek doğru olandır ve savaşlara sınıfsal bakmaktır.
8) Savaşlar Kaçınılmaz Mı, Daha Ne Zamana Kadar Sürecek?
Bu soruya kolay ve kısa vadeli bir cevap veremeyiz. Savaşların tamamen ortadan kalkması sosyalizmin zaferine bağlıdır. Buna ilişkin Lenin; “Sosyalizmin tek bir ülkede zaferi, bir çırpıda genellikle bütün savaşları ortadan kaldırmaz. Ancak, biz, tek bir ülkede değil, bütün dünyadaki burjuvaziyi devirir, yener ve onları mülksüzleştirirsek, savaşlar olanaksız duruma gelir” demiştir. Yine Lenin; “proletaryaya karşı silahlanmış bir burjuvazi, modern kapitalist toplumun en büyük, temel ve belli başlı gerçeğidir. İşte bu gerçek karşısında, devrimci, sosyal demokratları silahsızlanmayı istemeye özendirmek! Bu sınıf savaşımı görüşünü büsbütün bırakmak, devrim düşüncesini yadsımak demektir. Bizim sloganımız, burjuvaziyi yenmek, onları mülksüzleştirmek ve silahsızlandırmak için proletaryayı donatmak olmalıdır” demiştir.
Savaşların durması bir bütün olarak burjuvazinin mülksüzleştirilmesi ve silahsızlandırılmasıyla mümkün olabilir.
“(…) savaşı ortadan kaldırmanın tek bir yolu vardır; savaşa savaşla, karşıdevrimci savaşa devrimci savaşla, (…) sınıfsal karşıdevrimci savaşa sınıfsal devrimci savaşla karşı koymak… İnsan toplumu, gelişme akımı içinde sınıfların ortadan kaldırılmasını ve devletlerin ortadan kaldırılmasını sağladığı zaman karşıdevrimci, devrimci, haksız, haklı diye hiçbir savaş kalmayacaktır. Bu, insanlık için ebedi bir barış devri olacaktır.” (Mao)
Ebedi barış ise Mao’nun dediği gibi sınıfların tamamen ortadan kalkmasıyla olacaktır.
9) Proletaryanın Sınıf Savaşı Hangi Cephelerden Nasıl Yürür?
Proletaryanın sınıf savaşı, ideolojik, ekonomik ve politik olmak üzere üç cephede birden yürür. Burjuva ideolojisi ve saptırmalarına karşı proletaryanın devrimci savaşı ideolojik bir savaştır. İşçi ve emekçi sınıfların hayat ve çalışma şartlarını düzeltme şeklindeki günlük mücadelesi ekonomik mücadeledir. Doğrudan gerici sınıfların yönetimini hedef alan mücadele ise politik savaştır. Politik mücadele, devrimci yayınla yapılan politik propagandadan, politik nitelikteki kitle gösterilerinden, politik grevlere ve gerilla savaşına kadar çeşitli biçimlerde sürdürülür. Gerilla savaşı politik mücadelenin en üst ve en etkili biçimidir.
10) Emperyalizmin 3.Bunalım Dönemine Ait Savaş Stratejisi Hangisidir Ve İçeriği Nedir?
Emperyalizmin 3. bunalım dönemine ait savaş stratejisi Politikleşmiş Askeri Savaş Stratejisi (PASS)’dir.
PASS, kır ve şehir mücadelesini, silahlı propaganda ve öteki politik kitlevi mücadele biçimlerini diyalektik bir bütün olarak ele alır. Ve ülkemiz emperyalizmin yeni-sömürge bir ülkesi olduğu için ülkemizdeki savaş stratejisi de PASS’dir.
Bütün halk savaşları politikleşmiş askeri savaştır (PAS). Ülkemiz özgülünde silahlı propagandanın temel olmasından dolayı bu strateji PASS olarak formüle edilir.
PASS’nin ayırt edici özellikleri şunlardır;
- Ülkemiz halk savaşı, silahlı propagandanın temel mücadele biçimi olduğu bir öncü savaşı aşamasından geçecektir.
- Ülkemiz halk savaşı kır ve şehir diyalektik bütünlüğünü öngören Birleşik Devrimci Savaş ilkesine göre sürdürülecektir.
- Ülkemizde halk savaşının başından itibaren kurtarılmış bölgeler oluşması mümkün değildir.
- Ülkemiz halk savaşının örgütsel ilkesi Politik Askeri Liderliğin Birliği ilkesidir.
- Ülkemizdeki halk savaşında temel güçler işçi sınıfı, köylülük ve küçük burjuvazidir.
11) “Soğuk Savaş” Ne Demektir?
Emperyalizmin psikolojik ve ideolojik saldırısı “soğuk savaş dönemi” diye nitelediği Sovyetler Birliği’nin bir güç olarak ortaya çıkmasından sonra yoğunlaşmıştır.
1. Emperyalist Paylaşım Savaşı sırasında Sovyet Devrimi’nin olmasıyla emperyalizm, pazarlarının altıda birini kaybetti. Bu durum 2. Paylaşım Savaşı’nda da devam etti. Kızıl ordunun desteğiyle peş peşe birçok ülkede Demokratik Halk İktidarları kuruldu. Ve dünyanın üçte biri emperyalist zincirden koptu.
Emperyalizm, Sovyetler Birliği’ne karşı her türden karşı propagandayı hem iç politikalarında hem dünya genelinde kullandı. Böylece içte ve dışta büyük bir korku yaratmayı hedefledi. Bunu sadece politik, askeri olarak değil, aynı zamanda medya, eğitim sistemi, kültür, sanat vb. etkinlikleriyle de hayata geçirdi. Savaşın askeri alanların dışında bütün bu araçlarla sürdürülmesi soğuk savaş olarak adlandırıldı.