Sosyalizm, Kapitalizmden İdeolojik, Politik ve Ekonomik Olarak Üstündür!

Sosyalizm, Kapitalizmden İdeolojik, Politik ve Ekonomik Olarak Üstündür!

İdeolojik Üstünlük Bizimdir, Sosyalistlerindir!

Burjuvazi Yenilmeye Mahkûmdur!

Sovyetler Birliği’nin önderi, İkinci Emperyalist Paylaşım Savaşı’nda faşizmi Berlin kapılarına süren, faşizmi yenmenin onurunu yaşatan Kızıl Ordu’nun Başkomutanı Josef Stalin, 23 Temmuz 1934 tarihinde İngiliz Yazar Herbert George Wells ile bir röportaj yapar.

Wells, kendisini Stalin’e “sıradan bir adam” olarak tanıtır; “Dünyayı değiştirmek için ne yaptınız?” diye sormaya geldim der. Oysa Wells, Pen-Club (*) başkanlığı yapmış, sıradan olmayan, tam tersine burjuvazinin diliyle Stalin’i alt etmeyi DENEMEYE gelmiş fakat ideolojik olarak Stalin tarafından yenilmiş burjuvazinin bir gazetecisidir.

STALİN, röportajın tamamında ideolojik üstünlüğün verdiği bir netlikte, sadelikte, vuruculukta konuşur. Çünkü Stalin önderdir, sosyalizmin kurucusudur, faşizmi yenmenin onuruna sahip Sovyet halklarının başöğretmenidir.

Stalin deyince KAVGACILIĞI yani UZLAŞMAZLIĞI gelir akla.

STALİN VATANI VE SOSYALİZMİ SAVUNMANIN ADIDIR!

İDEOLOJİK BİR MÜCADELEDEN, İDEOLOJİK BİR RÖPORTAJDAN BAZI BÖLÜMLER:

Wells: Birleşik Devletler köklü bir yeniden örgütlenme sürecinde bulunuyor, bir plân ekonomisi, bir sosyalist ekonomi oluşmak üzere. Siz ve Roosevelt farklı çıkış noktalarına sahipsiniz. Ama yine de, Washington’da düşünülenlerle Moskova’da düşünülenler arasında temas noktaları yok mu, düşünceler ve gereksinimler birbiriyle akraba değil mi?

Stalin: Birleşik Devletler’in hedefi, bizim SSCB’deki hedefimizden farklıdır… Amerikalılar özel kapitalist önlemlerle ve ekonomik temeli değiştirmeksizin krizden çıkış yolu bulmak istiyorlar. Mevcut ekonomik sistemden kaynaklanmış olan zararları, kayıpları minimuma indirmeye çalışıyorlar.

Buna karşılık bizde, bildiğiniz gibi, eski ekonomik temel ortadan kaldırıldı ve yerine tamamen farklı, yeni bir ekonomik temel oluşturuldu.

…Bir kapitalistin halkın gereksinimlerini karşılamak için kendi kendisine zarar vermesini ve daha düşük bir kâr oranına razı olmasını hiçbir zaman sağlayamazsınız. Kapitalistler ortadan yok olmadan, üretim araçları üzerinde özel mülkiyet ilkesi ortadan kaldırılmadan bir plân ekonomisi kurmak olanaksızdır.

Wells: … Roosevelt’in “New-Deal”-Düşüncelerinden yayılan etki olağanüstü güçlü ve benim için bunlar sosyalist düşüncelerdir.

Stalin: …Kapitalist koşullar altında plân ekonomisinin olanaksız olduğu inancımın, Başkan Roosevelt’in kişisel yeteneklerinden, becerisinden ve cesaretinden kuşku duyduğum anlamına gelmediğini bir kez daha vurgulamak istiyorum. Ama koşullar izin vermiyorsa, en yetenekli lider bile sözünü ettiğiniz hedefe ulaşamaz…

…Devletin burjuva dünyasındaki fonksiyonunu da unutmamalıyız. Devlet, ülkenin savunmasını organize eden ve “düzeni” koruyan bir kurumdur; o, vergi toplamak için bir mekanizmadır. Kapitalist devletin, sözcüğün gerçek anlamında ekonomiyle pek ilgisi yoktur; ekonomi devletin elinde değildir. Tersine, devlet kapitalist ekonominin elindedir. İşte bu yüzden Roosevelt tüm enerjisine rağmen, korkarım ki, sizin ifade ettiğiniz hedefe ulaşamayacaktır…

Wells: …Sosyalizm ve bireycilik, akla kara gibi zıt değildir…

Stalin: …Sosyalizm bireysel çıkarları reddetmez, daha çok kolektifin çıkarlarıyla birleştirir. Sosyalizm bireysel çıkarlardan soyutlanamaz. Yalnızca sosyalist toplum bu kişisel çıkarları MAKSİMAL doyurabilir. Dahası: Yalnızca sosyalist toplum bireylerin çıkarlarını kararlılıkla savunabilir. Bu anlamda “bireycilik” ile sosyalizm arasında uzlaşmaz çelişkiler yoktur.

…Ama sınıflar arasındaki, varlıklı sınıfla, kapitalist sınıfıyla ve çalışan sınıf, proletarya arasındaki çelişkileri yadsıyabilir miyiz? Bir yanda bankaların, fabrikaların, maden ocaklarının, taşımacılığın, sömürgelerde plantajların kendilerine ait olduğu varlıklı sınıflar var. Bu kişiler kendi çıkarlarından başka hiçbir şey görmezler, bunlar kâr isterler. Kolektifin iradesine tabi olmazlar; her kolektifi kendi iradeleri altına girmeye zorlamayı amaçlarlar. Öte yanda, ne fabrikalara ne işletmelere ne de bankalara sahip olan, yaşayabilmek için işgücünü kapitalistlere satmak zorunda olan ve en temel gereksinimlerini tatmin etme olanağından yoksun yoksullar sınıfı,  sömürülen sınıf vardır. Böylesine zıt çıkarlar ve çabalar birbiriyle nasıl uyumlu hale getirilebilir? Bildiğim kadarıyla Roosevelt, bu çıkarları uzlaştırma yolunu bulmayı başaramadı. Deneyimlerin öğrettiği gibi, bu olanaksızdır da.

Wells: İnsanlığın böyle basitleştirilmiş zengin ve yoksul ayırımına karşı çıkıyorum.

Stalin: …Her şeyden önce insanlık zengin ve yoksul, varlıklı ve sömürülen olarak ayrılır ve bu temel ayırımı görmezden gelmek, temel gerçekliği görmezden gelmek anlamına gelir. Mücadele eden bu iki sınıftan birinin yanına geçen ya da bu mücadelede tarafsız ya da yan tarafsız bir pozisyon alan ara-orta tabakaların varlığını reddetmiyorum.

Ama tekrar ediyorum, toplumun bu temel ikiye ayırımını ve bu iki sınıf arasındaki temel mücadeleyi görmezden gelmek, gerçekler önünde gözleri kapamak anlamına gelir. Bu mücadele yürüyor ve devam edecek. Mücadelenin nasıl sona ereceği proletaryaya, işçi sınıfına bağlıdır.

Wells: Eğer biri devrimden, devrimin pratik yanından anlıyorsa, o da sizsiniz Mr. Stalin. Kitleler hiç ayaklanır mı? Tüm devrimlerin bir azınlık tarafından yapıldığı reddedilmez bir gerçek değil midir?

Stalin: Bir devrimi yapmak için, öncü bir devrimci azınlık gereklidir; ama en yetenekli, en sadık ve en enerjik azınlık bile, eğer milyonların, en azından pasif desteğine dayanmasa çaresiz kalırdı.

RÖPORTAJDA STALİN’İN VERDİĞİ BAZI CEVAPLARDAN KISA KISA:

  • Komünistler zengin tarihsel deneyimlere dayanıyorlar; bu deneyimler, eskimiş bir sınıfın tarih sahnesinden gönüllü olarak çekilmediğini öğretiyor.
  • Zengin tarihsel deneyimler, bugüne kadar hiç bir sınıfın yerini gönüllü olarak başka bir sınıfa bırakmadığını öğretiyor. Bunun tarihte bir örneği yoktur. Komünistler bu tarihi dersi öğrendiler. Burjuvazinin gönüllü olarak çekilmesini komünistler memnunlukla karşılar. Ama deneyimlerden bildiğimiz gibi, olayların böylesi bir değişimi muhtemel değildir. Bu nedenle komünistler en kötü durumu göz önünde bulundurmakta ve işçi sınıfını uyanık ve mücadeleye hazır olmaya çağırmaktadırlar. Ordusunun uyanıklığını körelten, düşmanın teslim olmayacağını, yok edilmesi gerektiğini kavramayan bir önderin değeri nedir? Kim lider olarak böyle davranırsa, o işçi sınıfını aldatır, ona ihanet eder.
  • Büyük bir hedefe önemli bir toplumsal hedefe ulaşılmak isteniyorsa, merkezi bir güce, bir kaleye, devrimci bir sınıfa gereksinim vardır.
  • Birincisi: Devrim için en önemli şey, toplumsal bir kalenin varlığıdır. Devrimin bu kalesi işçi sınıfıdır. İkincisi: Komünistlerin parti dedikleri bir yardımcı güç gereklidir. Partiye işçi aydınları ve teknik aydınların işçi sınıfıyla sıkı bağ içindeki unsurları dahildir.

Aydınlar, yalnızca işçi sınıfıyla birleşirse güçlüdür. İşçi sınıfına karşı durursa, yalnızca bir sıfır olur. Üçüncüsü: Değişimin kaldıracı olarak politik iktidar gereklidir. Yeni politik iktidar yeni yasaları, devrimci bir düzen olan yeni düzeni yaratır. Her düzenden yana değilim. İşçi sınıfının çıkarlarına uygun bir düzenden yanayım.

SONUÇ OLARAK;

1)GÜCÜMÜZ, İDEOLOJİK ÜSTÜNLÜĞÜMÜZDÜR.

2)BURJUVAZİNİN ÇÜRÜMÜŞ, GERİCİ, SÖMÜRGECİ İDEOLOJİSİ KARŞISINDA ÜSTÜN OLAN PROLETARYANIN İDEOLOJİSİDİR.

3)İDEOLOJİMİZİ ÖĞRENMELİ, BURJUVA İDEOLOJİSİNDEN ÜSTÜNLÜĞÜMÜZÜ KAVRAMALI VE SINIFSAL OLARAK DÜZENE HİZMET EDEN HİÇBİR ŞEYLE UZLAŞMAMALIYIZ.

4)STALİN YOL GÖSTERMEYE, SOSYALİZM UMUT OLMAYA DEVAM EDİYOR.

5)EMPERYALİZM STALİN’E SALDIRIYOR ÇÜNKÜ O, ONLARIN SEVGİLİ FÜHRERLERİNİ ALT ETTİ.

(*) PEN-Club: 5 Ekim 1921’de Londra’da kurulan, uluslararası yazarlar birliğidir. Burjuva ideolojisini yaymakla görevli bir sivil toplum kuruluşudur.

Dipnot: Röportajın tamamı J.V.Stalin Eserler, Cilt 14’tedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Benzer Yazılar