Aramızdaki hikâye, İran’daki bir Azrail hikâyesine benzer.
Zengin ve güçlü bir İranlı, bir keresinde hizmetçilerinden birisiyle bahçede geziniyormuş, hizmetçi az önce kendisini ölümle tehdit eden Azrail ile karşılaştığını ağlayarak anlatmış. Efendisine, çabuk yol alması halinde aynı akşam varabileceği Tahran’a kaçmak için en hızlı atını vermesi için yalvarmış. Efendisi razı olmuş ve hizmetçi doludizgin yola koyulmuş, efendi eve dönerken kendisi de Azrail’e rastlamış ve sormuş; “Neden hizmetkârımı korkutup tehdit ediyorsun?” Azrail yanıtlamış, “Onu tehdit etmedim; sadece onunla bu gece Tahran’da buluşmayı planlarken, onu hala burada görmek beni şaşırttı.”
Bu hikâyeyi okuyan çoğu insan kendini hizmetkâr yerine koyar ve kaderini onunkiyle eşitler. Çünkü öyle istersin. Onları yalnızlaştırır, güçsüzleştirir, kaderlerine boyun eğmelerini istersin. Duygu ve düşüncelerindeki eşitliksizliktir yarattığın.
Ama bu hikâyenin Azraili biziz.
Çünkü tarihi biz yazıyoruz. Düşüncelerimizi yönetemez, onları teslim alamazsınız. Korkan, kaçan, kadere boyun eğen değil, üreten, direnen, savaşan ve bize biçtiğin kaderi sana kefen yapacak olan biziz.
Şubat’ın 6’sında İdil Kültür Merkezi’mizi bastılar. Evimizi son üç ayda üç kez basıp talan ettiniz. Duvarlarını, yapılarını, pencerelerini kırdınız. Söktünüz. Daha güzelini yapacağız. Çünkü yıkamadığınız, söküp atamadığınız duvarlar bizim irademiz; o sapa sağlam, her saldırınızda daha da çelikleşiyor.
Bizi, 12 Grup Yorum emekçisini, İdil Kültür Merkezi’mizden, kaldığımız evlerden, sokaklardan gözaltına alarak tutukladınız.
Bittik mi sandınız?
Halk çocukları bitmez. Grup Yorum bir okul onlar için ve bu okul öğrencisiz kalmayacak.
Çünkü yarattığımız değerler saldırılarınızın çok üstünde, onların esamesi okunmuyor. Boşalan yerlerimizi dolduran her yeni Grup Yorum emekçisi, yaratılan değerlere yeni halkalar ekleyecek. Ve yine siz yenileceksiniz.
Bu son saldırıdan önce açlığımızla ve üretimlerimizle direniyorduk. Konser yasaklarınıza, İdil Kültür Merkezi’miz üzerindeki baskılarınıza ve yozlaştırma saldırınıza karşı. Ve bugün yine tutsaklığımızı da nedenlerimize ekleyerek daha da kararlı bir şekilde direnmeye devam ediyoruz. Biz vazgeçmedik. Biz teslim olmadık.
Tutukladığınız Grup Yorum emekçileri olarak, yasakçı zihniyetiyle ördüğünüz yasaklar cumhuriyetiniz Marmara Kapalı Hapishanesi’nin duvarları tüm tutsaklara verdiğimiz konsere şahitlik etti.
Yenilen sizsiniz.
Bulunduğumuz her hücre konser sahnemiz, her koridor konser alanımız oldu.
Bedenlerimizi tutsak ettiniz ama asıl tutsak etmek istediğiniz düşüncelerimizdi. Onları edemediniz.
Ve tarih şahit; zafer bizim.
Son bir çırpınışla, konserlerimizde bize yasaklamaya çalıştığınız Anadolu’nun dört bir yanının hapishanelerinin kapılarını bize açtınız.
Yüksek güvenlikli hapishanelerinizle halkın sesini boğmanıza izin vermeyeceğiz.
Tecrit saldırınız, direniş nedenimiz oldu. Bulunduğumuz her yerde karşınıza direnişle çıkacağız.
Bunu siz yaratıyorsunuz, buna mahkûmsunuz. Yaratmaya mahkûm olduğunuz direnişler karşısında yok olmaya da mahkûmsunuz.
Nihayetinde en başta da dediğiniz gibi.
BİZ HİÇ TESLİM OLMADIK!
Tarihi yazan bizim direnişimiz, bizim savaşımız. Sizin saldırılarınız ise tarihin akışı karşısındaki korkunuz ve çaresizliğiniz çabalarınız boşa.
Bu hikâyenin Azrail’i biziz.
Grup Yorum Emekçisi Cem Dursun
(Buca Yüksek Güvenlikli Hapishanesi)
*Grup Yorum emekçisi Cem Dursun ve Oktay Kelebek Marmara Kapalı Hapishanesi’nden Buca Yüksek Güvenlikli Hapishanesi’ne sürgün sevk edildikleri 24 Şubat 2024 tarihinden itibaren arkadaşlarının olduğu ve Kuyu Tipi olmayan bir hapishaneye sevk talebiyle süresiz açlık grevinde.